İSTANBUL son dönemde kirli sokakları, işlemeyen sistematiği,
kireçli suları ve daha da önemlisi Belediye otobüslerinin yüksek kaza oranıyla
gündeme gelen bir şehir hâlini aldı. Ekrem İmamoğlu’nun seçim öncesi
vaatlerinin tam zıddında ne varsa hepsinin İstanbullular tarafından
deneyimlendiği acı gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Elbette bu vahim belediyeciliğin en büyük sebebi,
önceki AK Parti döneminden devralınan hizmet sürdürülebilirliğinin çeşitli
bahanelerle bütçe programlarından çıkarılması.
Hatırlarsanız, Ekrem İmamoğlu’nun ilk icraatından biri
de İleri Biyolojik Arıtma Tesisi Temel Atmama Töreni idi. Yani bir belediye başkanın
en ses getiren icraatı bir şeyi yapmamak üzere olunca, bugün içine düştüğümüz
vahameti de çok sorgulamamak gerek.
Aslında AK Parti dönemiyle modern ve yapıcı
belediyecilik anlayışına tek bir taş dahi koymadan, olduğu gibi devam ettirmek
suretiyle bile İstanbul, uzun yıllar refah toplum düzeyinde bir yaşam
sürdürebilirdi. Ek bir hizmet ve yenilikçi bir belediyecilik yaklaşımına bile
gerek duymadan sağlanabilecek bu refah toplum düzeyi, var olan hizmet
kalemlerini devam ettirmekle elde edilebilirdi. Fakat malûm Başkan’ın “tasarruf” güzellemesi adı altında “hizmetsizlik” anlayışı her geçen gün
boyut atlamaya devam ediyor!
Ama kabul etmek lâzım, hiçbir şey yapmamak üzere
kurgulanmış bu sistemi tasarruf gibi ilk bakışta halkçı, toplum faydası yüksek
bir kavramla örtbas etmek, akla çok yatkındı. Tabiî bunun dozajında bir hata
yapılmış olmalı ki İstanbullu, resmî mâkâmların sahip olduğu kazanımlardan
tasarruf ümit ederken tam da halkın faydasına yapılan hizmetlerin bu tasarruf
kümesine dâhil edilmesi, pek çok alt anlamı da ayyuka çıkardı.
Gelelim İstanbul’daki otobüs vahametine…
Otobüslerin sık sık yolda kalması bu işin ilk ayağı.
Yolda kalan toplu taşıma araçlarının yolcular tarafından itilmek suretiyle
çözüm aranması da oldukça ilkel bir şehircilik anlayışının göstergesi. Çok
değil, birkaç yıl öncesine kadar insanın evi gibi tertemiz otobüs koltukları ve
camları, son zamanlarda kirlilikten oturulmaz hâle gelmişti. Camlardan dışarıyı
görmenin bile imkânsızlaştığı toz katmanları, terk edilmiş bir şehir izlenimi
veriyor ve insanı, “Burası Metropol İstanbul olamaz!” karşı çıkışına mecbur
ediyordu.
Aynı şekilde vapurlar da bakımsız, kirli ve terk edilmiş
görüntüsüyle toplumsal güven duygusunu yerle bir ediyordu.
Şimdilerde de sürekli kaza yapan otobüslerle,
İstanbul’un yıllarca emek emek kazanmış olduğu ileri şehircilik statüsü yerle
bir olmuş durumda. Bütün bu olumsuzlukların öncül sebebi, hizmete aktarılacak
bütçenin adresinin belirsiz kalemlerde şahsî kazanımlara ayrılmış olması yüksek
ihtimâlle.
Fakat daha da vahimi, İBB’ye sızan (!) terör
uzantılarının elde ettikleri yetkileri toplum refahına değil, toplumu dejenere
etme ve yüksek zarara uğratma gayesine kullanıyor olmaları.
Bir de pek tabiî, bütçeden çıkartılan modern
hizmetlerin İstanbulludan alıp götürdükleri var. İBB Meclisi’nde soru önergesi
veren Ulaşım Trafik Komisyonu Üyesi Hamdi Demirhan, bu konuda birtakım bilinmezleri
açıkladı.
Söylediğine göre ve bizim de çıplak gözle şahit
olduğumuz üzere, otobüsler bakımsızdı ve şoförlerin çalışma koşulları da
gitgide kötüleşiyordu. Ama çok önemli bir detay daha verdi ki Demirhan, AK Parti
döneminde kazaların ve oluşabilecek olumsuzlukların önceden önlenebilmesi adına
geliştirilen ve “erken uyarı sistemi” olarak adlandırılan “Telemetri Sistemi”nin
CHP döneminde yatırım bütçesinden çıkarılmış olması söz konusu.
Ayrıca İETT’nin her dönem yeni teknolojiye ayak
uyduran üretimleri halkın kullanımına sunma gayretinin de bu dönemde göz ardı
edildiği gerçeğiyle yüzleştik. Demirhan’ın söylediğine göre, 2013-2018 yılları
arasında yıllık ortalama 400 otobüs alınmakta ve yaklaşık 2 bin 500 otobüs
yenilenmekteydi. Son iki buçuk yılda ise filoya katılan yeni otobüs sayısı
sıfırdı.
İstanbul Belediyesi’nde AK Parti döneminin hizmet odaklı, ilerici, modern ve yenilikçi kurgusunun yerine, İmamoğlu ile gelen tasarruf kisveli hizmetsizlik anlayışını ve de bakım, temizlik ve onarım gereksinimini bile karşılamayan bu iptidaî sistemi ben de buradan şiddetle kınıyorum!