Tarihteki en ilginç savaş ve herkese bir ders: Karanşebeş Muharebesi

Süvarilerin kampa doğru dörtnala geldiğini gören bir başka birlik kumandanı, Osmanlı akıncılarının saldırısına uğradıklarını zannederek topçulara ateş emri verir. Bu sırada çatışma sesini duyan askerler ne olduğunu anlayamadan kaçışmaya başlarlar.

İÇERİSİNDE bulunduğunuz herhangi bir projenin olumlu neticelenmesi için elinizden geleni yaparsınız. Bu anlamda kurduğunuz bir sistem, yapılandırdığınız bir bina ve idarî başlıklarınız mevcuttur.

Peki, dolu zannettiğiniz bina boşsa? Kurduğunuz sistem güncellemelere kapı aralamıyorsa? Başlıklarınız altındaki içerik bir anlamda ifade etmiyor, hatta o başlıkları tabela edinenler o başlıkların anlamını fark etmiyorlarsa?

Tarihin bizim için önümüze koyduğu milyonlarca örnek var. İbretlik, derslik ve ilham veren… Bu tarihî ibretlerden veya ilham alınabilecek vesikalardan biri de Karanşebeş Muharebesi. Bugüne dek ismini genel tarih bilgisi içinde görmemiş olabilirsiniz ama çok önemli fikirler sunan, ufuklar açan detaylardan birine sahip bu savaş. Zira aslında ortada bir savaş eylemi yok, ama birbirini katleden yüzlerce asker var. Öyle ya, “İki tarafın muharebesinde bir taraf kendi kendini yok etti” desem, ne dersiniz?

Şimdi hiçbir yorum yapmadan Karanşebeş Muharebesi hakkındaki şu tarihî hikâyeyi buraya bırakalım. Bırakalım ki, gökten düşen üç elma yerli yerine herkesin adresine gitsin…

Karanşebeş’te ne oldu?

Karanşebeş (Şebeş) Muharebesi, 17 Eylül 1788 akşamı, Osmanlı Kuvvetlerini arayan Avusturya Öncü Birlikleri’nin kendi arasında gerçekleşir. Yaklaşık 100 bin kişilik Avusturya kuvvetleri, Osmanlı Ordusu ile savaşmak üzere bugün Romanya’da bulunan Karanşebeş kasabasının yakınlarında bir kamp kurar.

Avusturyalı kuvvetlere bağlı Hussar Birliği (hafif süvari birliği) keşif için Timiş nehrinin karşı yakasına geçer. Fakat burada Osmanlı Ordusundan hiçbir iz bulamaz. Birlikteki askerler bunun üzerine bir rehavete kapılarak zafer kazandıklarını sanırlar. Hussar Birliği’nin yolda karşılaştığı bir çingene konvoyu, sözde muzaffer Avusturya askerlerine kendilerinden “schnapps” isimli bir tür alkollü likör, cin satın almalarını teklif eder. Tekliften memnun kalan Hussarlar, içki fıçılarını satın alırlar.

Sonradan yine Timiş nehrini geçen bir başka Avusturya piyade kolu, Hussarların bu içki partisine katılmak isterler. Lâkin Hussarlar içki fıçılarını piyadelerle paylaşmak istemezler. İçki fıçılarının etrafını sarıp koruma altına alırlar. Hatta tartışmanın sürdüğü anlarda bir Hussar askeri ateş eder. Böylece Hussarlar ve piyadeler arasında çatışma başlamış olur.

Çatışma sırasında bazı piyadeler, Hussarları korkutmak amacıyla “Turciii! Turciii!” diye haykırır. Yani Romence “Türkler geliyor!” diyerek dikkat dağıtmaya çalışır. Bunu duyan Hussarlar, gerçekten de Osmanlı Ordusunun geldiğini zannederek kaçmaya başlarlar. Hussarların kaçtığını gören piyadeler de korkar ve kaçışma büyük bir kaosa neden olur. Zira Avusturya Ordusu; Lombardlı İtalyanlar, Balkan Slavları, Avusturyalılar ve de birtakım çeşitli azınlıklardan oluşan karma bir ordudur. Bu sebeple askerler birbirlerini anlamakta zorlanmaktadır.

Durumu düzeltmeye çalışan Avusturyalı subaylar, “Halt! Halt!” şeklinde bağırarak Almanca “Durun!” talimatını vermeye çabalarlar. Fakat Almanca bilmeyen askerler, bu kelimeleri bu kez de “Allah! Allah!” diye anlayınca, işler daha da karışır.

Süvarilerin kampa doğru dörtnala geldiğini gören bir başka birlik kumandanı, Osmanlı akıncılarının saldırısına uğradıklarını zannederek topçulara ateş emri verir. Bu sırada çatışma sesini duyan askerler ne olduğunu anlayamadan kaçışmaya başlarlar.

Birlikler her gördüğü gölgeyi Türk zannedip vurmaya başlar. Aslında ateş ettikleri ve hâliyle öldürdükleri kendi askerleridir. Bu kargaşa sonucunda tüm ordu geri çekilir. Avusturya İmparatoru İkinci Joseph, atını küçük bir çaya sürerken attan düşüp sakatlanır. İki gün sonra olay yerine ulaşan Osmanlı Ordusu, 10 bin kadar ölü ve yaralıyla karşılaşır. Elbette Karanşebeş’in de bulunduğu bölgeyi rahatça ele geçirir.

Avusturya kaynakları içinde bu savaşla ilgili yayınlanan en eski kaynaklardan biri, olaydan yaklaşık 59 yıl sonra A. J. Gross-Hoffinger tarafınfan yazılan “Geschichte Josephs des Zweiten” adlı kitaptır ve çoğu yazar, anlatımı bu kitabı temel alarak kaleme almıştır. Diğer bir kitap da olaydan 55 yıl sonra çıkarılmıştır. Bu kitapta olayla ilgili “Austrian Military Magazine of 183”" adlı bir dergiye atıf yapmılakta ve bu dergide tam hikâyesinin bulunduğundan bahsedilmektedir.

Söz konusu Karanşebeş Muharebesi bittikten sonra, 21 Eylül 1788’de kazanılan zafer üzerine Sultan Birinci Abdülhamid Han’a “Gazi” unvanı verilmiştir.

 

Kaynak: wikipedia.org