
HIYANET çalışmaları Kırım
topraklarında, Rus Çariçesi Katerina önderliğinde başlamış olsa da, Yunanistan’ın
Osmanlı Devleti’nden ayrılma hikâyesi 1830’larda yaşanmıştır.
Dönemin
güçlü ülkeleri (düvel-i muazzama) marifetiyle yapay bir krallık şeklinde olan
bu ayrılmanın ardından sınırları dışında yaşayan tüm Rumları tek bir çatı
altında toplamak yani Megali İdea (Büyük Ülkü), Yunanistan’ın hem iç, hem de
dış politikasının temel hedefi olmuştur. Bu temel hedef, Yunanistan’ın Osmanlı
Devleti’ne karşı yayılmacı siyasetinin de temel argümanı olmuştur. Megali İdea’yı
Ioannis Kolettis (1844 Yunan Başbakanı) şöyle tanımlamıştır:
“Yunan Krallığı,
Yunanistan’ın tamamından ibaret değildir, sadece en küçük ve en fakir bölümünü
oluşturmaktadır. Bir Yunan sadece bu krallıkta yaşayan olarak değil, fakat
İoannina, Teselya, Serez, Edirne, İstanbul, Trabzon, Girit, Samos ve Yunan
tarihi ve ırkıyla bağlantısı olan herhangi bir yerde yaşayan olarak
değerlendirilmelidir.”[1]
Büyük
Mübadele’nin de bir nedeni olan Megali İdea, 1897 yılında Osmanlı-Yunan
(Teselya) Savaşı’yla büyük bir darbe almıştır.
Megali
İdea, uzun bir aradan sonra Eleftherios Venizelos’un 1910 yılında Yunanistan Başbakanı
olmasıyla yeniden gündeme gelmiştir. Esasen Giritli olan Eleftherios
Venizelos’un 1909 yılında darbe yapan askerler tarafından başbakanlığa
getirilmesinin iki nedeninden biri Girit’in alınması, diğeri de Megali İdea’yı
uygulamasıdır. Nitekim Venizelos bu görevler için derhâl kollarını sıvamış ve
İngiltere ile Fransa’nın yardımıyla Yunan ordusu ve donanmasını güçlendirmiş,
Balkanlarda Osmanlı karşıtı ittifak oluşturulması için yoğun diplomatik
faaliyetler gerçekleştirmiştir.[2]
Bununla
beraber, İtalya’nın 1911 yılında Trablusgarp Savaşı ve bu nedenle 12 ada ile
Rodos’u işgal etmiş olması, Venizelos’un Megali İdea’yı uygulaması için çok
büyük destek sağlamıştır. Balkan Harbi, Megali İdea’ya adeta lütuf sağlamış ve
Yunanistan’ın topraklarını yaklaşık iki katına çıkarmasına vesile olmuştur.[3]
Venizelos,
Megali İdea için bir yandan Doğu Ege adalarını (Sakız ve Midilli) işgal ediyor,
diğer yandan 1914 yılında Osmanlı’ya savaş açmak istiyor ve başka bir yandan da
Osmanlı’ya karşı yeni bir Balkan ittifakı kurmak istiyordu. Birinci Dünya Harbi
Venizelos için paha biçilmez bir fırsat olmuştur.
Venizelos,
harbin başında Osmanlı’ya karşı savaşa girmek için çaba sarf etmiş ve ardından
İtilaf Devletleri’ne, Yunanistan’ın ordu ve donanmasının Osmanlı Devleti’ne
karşı savaşmak üzere İtilaf Devletleri emrinde olduğunu ifade etmiştir.
İngiltere, Yunanistan’ın bu taleplerini kabul etmemiş, ancak bir de Osmanlı’nın
harbe girmemesi hâlinde Yunanistan’ın tarafsız kalmasını istemiştir.[4] Osmanlı Devleti Almanya’nın
yanında savaşa dâhil olunca, 1915 yılında Yunanistan’a, daha sonra İzmir’i
işgal etme karşılığında harbe girmesi teklif edilmiştir. Bu teklif, Venizelos
tarafından derhâl kabul edilmişse de Alman yanlısı Kral Konstantinos tarafından
reddedilmiştir. Bu durum Yunanistan’da, 1917’ye kadar sürecek olan Kralcılar ve
Venizelosçular kavgasının (Millî Bölünme) başlangıcı olmuştur. Süreç Kral’ın
dediği yönde gelişmiş ve Venizelos istifa etmek durumunda kalmıştır.[5]
Venizelos
istifa etmiş olsa da kavgasını sürdürmüş ve 1916 yılında Selânik’te bir “devrim
hükûmeti” kurmuş, 1917 yılında İngiltere ve Fransa’nın desteğini alarak Kral’ı
devirmiş, Başbakan olmuş, 2 Temmuz 1917’de de İttifak Devletleri’ne karşı savaş
ilân ederek Büyük Savaş’a dâhil olmuştur. Bütün bu gayretin amacı, Megali İdea
kapsamında İzmir’in işgal edilmesidir. Ancak Venizelos’un bu istek ve talebi,
İngiltere ile Fransa’nın 1918 yılı Kasım’ında, Rusya İç Savaşı’nda Çar
yanlılarının kazanması için Rusya’nın güneyine, Odessa ve Kırım’a askerî yardım
gönderme icraatına takılmıştır.
Venizelos
bu şartı yerine getirmiş, Paris Barış Konferansı’nda İzmir’in işgali konusunda
İngiltere ve Fransa’nın desteğini almayı başarmış ve 15 Mayıs 1919’da İzmir’i
işgal etmiştir. [6]
Venizelos’un
böyle başlayan Megali İdea’sı Venizelos’un 1920 seçimlerini kaybetmesine neden
olurken, Anadolu’da Gazi Mustafa Kemal önderliğinde sürdürülen Millî
Mücadelemizle, 22 gün 22 gece süren
Sakarya Melhame-i Kübrası (Sakarya Savaşı-Kan Deryası) ile durmuş, hemen
ardından 26 Ağustos 1922’de ise Büyük Taarruz’la Türk Ordularının Yunan
ordularını İzmir’e kadar kovalamasıyla sürmüştür. Tam 3 yıl sonra, Eylül
1922’deki bozgunla yerini “Küçük Asya Felâketi”ne (Mikra Asiatiki Katastrofi)
bırakmıştır.
Bu yazı, yakın tarihte yaşananları anlatmak için yazılmadı
elbette. “Tarih tekerrürden ibarettir” sözünün hatırlanması için yazıldı. Peki,
gerçekten tarih tekerrürden ibaret midir? Ufak tefek farklılıklarla, evet!
Hemen bakalım…
Dün Anadolu’nun işgali vardı; bugün jetlerimizin kilitlenmesi
ve Ege adalarının haksız yere silahlandırılması var. Dün Yunanistan’ın
arkasında İngiltere ve Fransa vardı; bugün ABD var. Dün Venizelos vardı, bugün
Kiriakos Miçotakis var. Dün tüm imkânsızlıklarla da olsa canı pahasına bu
ülkeyi korumak için savaşan Şanlı Ordumuz vardı; bugün modern donanımıyla yine
canı pahasına bu ülkeyi korumaya hazır Şanlı Ordumuz var.
Madem tarih tekerrürden ibarettir, bırakalım öyleyse, son
sözü yine Sakarya[7]
(Kısakürek, 2013) söylesin:
“Her şey akar; su, tarih, yıldız,
insan ve fikir./ Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir./ Akışta
demetlenmiş büyük küçük kâinat./ Şu çıkan buluta bak bu inen suya inat!/ Fakat
Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne?/ Kurşundan bir yük binmiş köpükten gövdesine./
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için./ Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz
perçin?/ Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur,/ Sırtına Sakarya’nın Türk
tarihi vurulur.”
[1]
Clogg, Richard (2002). A Concise History
of Greece, Cambridge University Press.
[2]
Fotakis, Zisis (2005). Greek Naval
Strategy and Policy, 1910-1919, Routledge.
[3]
Macfie, A. Lyon (2003). Osmanlının Son
Yılları 1908-1923 (Çev.: Damla Acar – Funda Soysal), İstanbul: Kitap
Yayınları.
[4]
Tonybee, Arnold Joseph (2007). Türkiye’de
ve Yunanistan’da Batı Meselesi (Çev.: Kadri Mustafa Orağlı), İstanbul:
Yeditepe Yayınevi.
[5]
Yellice, Gürhan (2016).“Birinci Dünya Savaşı ve Yunanistan: Çanakkale’den Milli
Bölünmeye”, Çağdaş Türkiye Tarihi
Araştırmaları Dergisi, Vol.16/32, s.205-242.
[6]
Yellice, Gürhan (2018). “İstenmeyen Rumlar”: Odessa Kırım’dan Yunanistan’a Göç
Hareketleri, 1919”, Karadeniz
Araştırmaları Dergisi, XV/57, s.103-140.