Tarihe yetmiş yedi neslinizle "hain" diye geçeceksiniz!

Sözümüz, Millet’le Devlet arasında olan siyâsîlere ve bürokratlara… Yiğitlerimizi de biliyoruz, hainleri de... Sözümüz, tedirgin olanlara, korkanlara: Korkmayın! Millet, biziz… Devlet ve Devlet Başkanımız, kararlı… Ve en önemlisi: Allah bizimle… Korkmayın… Öncelikle kendi başınız için mücadeleye katılın, sonra aileniz için, sonra sevdikleriniz için, sonra Milletiniz için, sonra Devletiniz için… Haysiyetiniz, şerefiniz için… Ve unutmayın… Bu kararsızlığınız, bu korkaklığınız biraz daha devam ederse eğer, sadece siz kaybetmeyeceksiniz; Türk Milletinin tarihine yetmiş yedi nesliniz "hain" diye geçeceksiniz.

1810’DA Amerika’da kurulduktan sonra 1820’li yıllarda Osmanlı coğrafyasına yayılmaya başlayan Evanjelistler, 1960’lı yıllardan itibaren kanı bozuklardan devşirdikleriyle İzmir’e demir attılar.

Bu güzel ilimizde biraz nefeslendiler, çekirdek kadroyu oluşturdular ve hazır olduklarına kanaat getirdikten sonra da İzmir’den yola çıkarak vatan sathına yayılmaya başladılar.

İğrenç suratlarını “mü’min” maskeleriyle kapatan bu kanlı örgütün Türkiye devşirmeleri, on yıllarca baskı altında tutulan milletin dinî duygularını kullandılar ve bu yolla Devlet’in en kılcal damarlarına kadar sızdılar.

Evanjelistler, dünyadaki bütün Müslümanların üzerine kurgulanan yüzyılların en sinsi ve en kanlı projesi olan FETÖ’yü böylece Türkiye’de hayata geçirmiş oldular.

Evet, FETÖ, Evanjelistlerin içimizdeki devşirilmiş hainlerinin adıdır ve Millet ve de Devlet olarak bizim de mücadelemiz, bu hain devşirmelerle değil, dünyanın başına belâ olan bu kanlı örgütledir.

15 Temmuz işgal girişiminden çok önce Devlet, bu kanlı örgütle mücadele kararını vermişti; ancak Millet de fiilî duruşunu 15 Temmuz gecesi ortaya koydu ve Millet-Devlet, bir bütün olarak bu net kararlılığını cihana ilân etti.

Millet ile Devlet’in bu yekvücûd kararlılığı ve 15 Temmuz’da akıtılan kan, FETÖ’nün yıllarca elde ettiği kazanımların birçoğunu kaybetmesine sebep oldu… Çünkü FETÖ, kan akıtmıştı… Bu Millet’in tarihinde kim kan akıtmışsa, sonunda kaybetmişti…

Sizlere, “Tanıyanların Dilinden, Mustafa Sungur’un Hatıraları” kitabından küçük bir bölüm aktaracağım…

“Hakiki Türkler zulmetmez

Hazret-i Üstad, iman nuruyla baktığı için Anadolu’yu çok severdi. İslâm’ın ileri karakolu olarak bakardı Türkiye’ye… Ve burada meskûn ahaliye kalbinin tâ derinliğinden şefkat gösterirdi.

‘Ben bakıyorum; kim bana zulmediyor, dikkat ediyordum, onlar katiyen Türk değillerdir. Çünkü, hakiki Türklerde zulmetmek damarı yoktur. Bana zulmedenler, Türklük perdesi altına girmiş başka millettendir’ ve ‘Her milletten ziyade yüksek bir haslet, bir manevî kahramanlık Türklerde görüyorum’ derdi.

Bir gün, Eskişehir’de, Yıldız Oteli’nin üst katında Hazret-i Üstad’ın odasında hizmetindeydik. Bir kuşluk vakti idi. Beş adet jet uçağı otelin üstünden şiddetli ses çıkartarak geçtiler. Pencereler de açık idi. Hazret-i Üstad gülümseyerek, 'İnşaallah bunlar bir zaman İslâmiyet’e büyük hizmetler edecekler’ dedi. Ve ilaveten ‘Sungur, askeriyede bir ruh var. O ruh, benimle dosttur. Bilmiyorum, ya o bir kişidir veya cemaattir; sağdır veya ölüdür; velidir veya kutubdur. Bilmiyorum, fakat bir ruh var ki, o ruh benimle dosttur’ diye beyanda bulundular.”

1961 Darbesi’nde kan akıtılmadığı için başarılı olundu ve etkisi yıllarca sürdü. 12 Eylül Darbesi’nde de kan akıtılmadı ve hâlâ bu darbenin hazırladığı Anayasa’yla yönetiliyoruz.

Ancak, Millet ve Devlet olarak başımıza belâ olan o üst aklın piyonlarından PKK, 1983’ten beri yıllarca oluk oluk kan akıttı. Yedi düvelin desteklediği bu belâ nasıl başarılı olamadıysa, Evanjelistlerin devşirmeleri FETÖ musibeti de başarılı olamayacaktır. Çünkü asıl yüzünü maskeleyen FETÖ de kan akıttı…

15 Temmuz gecesi milleti havadan bombalayan o kalleş ve kansız güruh “Türk” olabilir mi? Mü’min bir kul, nasıl olur da, koca koca mermileri Müslüman kardeşlerine sıkabilir? Gövdesinden kopup çatılarda bulunan başlar, eller, ayaklar… Paletlerin altında ezilen vücûdlar… Bunlar, “Türklük perdesi altına girmiş başka milletlerdendir”, vatanı olmayan kansız ve şerefsiz hainlerdir…

Ve aslolan şudur: “Anadolu, İslâm’ın ileri karakoludur…” Ve Cenâb-ı Allah, bu karakolu bin yıldır nasıl koruyup kolladıysa, kıyamete kadar da koruyacaktır…

Çarşamba ve Perşembe günleri HaberAjandaNET’te yayınlanan Tarık Yiğiter’in “OHAL’den bu hâle” ve Metin Külünk Bey’in “Kriptoları kollayanlar kimler?” başlıklı yazılarından ve yukarıdaki paylaşımlarımdan sonra seslenmek istiyorum…

FETÖ, aman aman büyütülecek bir örgüt değildir; çünkü FETÖ, devşirilmiş vatansızlardan oluşan kukla bir örgüttür.

Ancak eli, yüzü, her tarafı kanlı olan FETÖ, yılların projesi, sinsi, gizli, çok yüzlü ve özellikle temizlenmesi uzun sürecek dirayet ve kararlılık isteyen bir örgüt olduğu için de çok tehlikelidir.

Milletimiz, Devletimiz ve Devlet Başkanımız, bu mel’un örgütü bitirmek için kararlıdır. Dönüşü yok, anlaşmak yok; çünkü kalemleri kırılmıştır… Sözümüz, Millet’le Devlet arasında olan siyâsilere ve bürokratlara… Yiğitlerimizi de biliyoruz, hainleri de biliyoruz. Sözümüz, tedirgin olanlara, korkanlara:

Kriptolara, kriptolarla çalışanlara, onlarla maddî ortaklık yapanlara, mâkâm ve mevkîlerini kaybetmemek için yırtınanlara rağmen bu hain kanlı örgüt, tarihte “yok olan” onlarca örgüt gibi bitecek…

Etkili ve yetkili kim varsa… Korkmayın! Millet, biziz… Devlet ve Devlet Başkanımız, kararlı… Ve en önemlisi: Allah bizimle… Korkmayın… Öncelikle kendi başınız için mücadeleye katılın, sonra aileniz için, sonra sevdikleriniz için, sonra Milletiniz için, sonra Devletiniz için… Haysiyetiniz, şerefiniz için…

Ve unutmayın… Bu kararsızlığınız, bu korkaklığınız biraz daha devam ederse eğer, sadece siz kaybetmeyeceksiniz; Türk Milletinin tarihine yetmiş yedi nesliniz "hain" diye geçeceksiniz.

Yardım ve yataklık yapan hainler mi? Merak etmeyin… Devlet onları tek tek kaydedip dosyalarını özenle kasalara yerleştirmeye devam ediyor. Zamanı gelince, birer birer defterlerini dürecek…