Tank paleti üzerinden oy devşirmek

Bazı otomobil firmaları fabrikalarını Türkiye’de kurmaktadır. Çünkü bu teknoloji standart ve gelişim sürecini tamamladığı için kendi ülkelerinde arazi işgal etmek istememektedirler. Bunun yerine başka ülkelerde uzun süreli vadelerde arazi kiralayıp oralarda üretim yapmaktadırlar. Tank paleti de aynen bu şekilde, gelişim sürecini tamamlamış, kalıp kullanılarak gerçekleştirilen bir üründür. Bırakın Katar’ın burada üretim yapmasını, keşke paletler Katar’da üretilse de biz oradan alsak ve burada da yeni nesil teknolojik ürünler için yeni nesil fabrikalar kursak!

DOĞRU bilgiye dayanmadan ortaya atılan her görüşün insanları yanlışa sürükleme potansiyeli vardır. Son günlerde Sakarya’da bulunan Tank Palet Fabrikası’nın Katar’a satıldığı görüşü gündemi işgal etmiş durumda. Özellikle sosyal medya ve TV kanalları bu konuda programlar yapıyorlar.

Bunların temelinde ise bilim, teknik ve sanayi bakışından ziyade fabrikanın satılıp satılmadığı üzerinden oluşturulan toplumsal algının düzlüğe çıkartılması üzerinde duruluyor. Bırakalım yalan olma durumunu, doğru bile olsa, görüşün makbul olması sanayi devrimleri ve teknoloji gelişim sürecine göre belirlenmelidir. En azından bütün dünyada böyledir.

Çevredeki olaylardan bir kısmını konu seçip teori/deney yoluyla yöntem ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışılan düzenli bilgiler bütünü bilim olarak görülebilir. Bir ürün ortaya koymak amacıyla bir yöntem takip ederek ve araç, gereç ve aletler kullanarak bilimsel sonucun biçimlerini kapsayan uygulama bilgisi teknoloji olarak bilinir.

Hammaddeleri işleyip insanların kullanımına sunmak için kullanılan yöntemlerin ve araçların bütününe de sanayi/endüstri denir. Yeni bilim ve teknikler her devirde kendi endüstri devrimini gerçekleştirir. Günlük hayatta kullanılan ürünler bilim, teknoloji ve sanayi aşamalarını geçerler. Bu aşamaların arka plânında aslında teknolojik bir ürünün hayatta kalıp kalmama durumu yatar. Yani her yeni ürünün kalıcı olacağını söylemek mümkün değildir.

Elde edilen bir ürünün günlük hayatta kalması ve insanlar tarafından kullanılır olması için en az üç aşamayı geçmesi gerekir. Bunlar; teknolojinin ilk buluş evresi, teknolojinin gelişim süreci ve teknolojinin olgunluk çağıdır. Bir teknoloji, olgunluk çağına eriştiğinde insanların kullanımına sunulabilir. 

Olgunluk sürecini tamamlayan teknolojiler artık değişiklik içermezler. Bütün dünyada nasıl yapılacağı ve nasıl üretileceği standart bir hâl alır. Dünya da ihtiyaç kadar üretir ve yatırımlar yeni nesil teknolojiye yapılır.

Günümüzde nanoteknoloji, dijital teknoloji, otonom makineler ve sanal ortamların olduğu dördüncü sanayi devrimi (Endüstri 4.0) yaşanıyor. Bu devrimin teknolojileri doğuş sürecindeler. Burada her türlü teknolojiye yatırım yapılabilir. Zira gelişmiş ülkelerin en fazla yatırım yaptığı alanların başında nanoteknoloji ve dijital teknoloji gelmektedir. Doğru olan da budur. Pandemi sürecinde dijital teknolojinin ne derece kullanıma müsait olduğuna dünya şahit oldu. Sadece bu teknolojiyi kullanan kişilerin uyum sorunu ve yetersizlikleri sekte oluşturdu.

Endüstri 4.0’dan önce insanlık üç sanayi devrimi daha yaşadı. Buhar makinelerinin icadının gerçekleştiği 18’inci yüzyıl mekanik üretim tesislerinin uygulandığı birinci endüstriyel devrimdir. Ardından 19’uncu yüzyılda telgraf ve telefon icatlarıyla elektrik ve iş bölümüne dayalı seri üretimlerin yapıldığı ikinci sanayi devrimi geldi. Üretim süreçlerinin otomasyon aşamasına entegre edildiği 20’nci yüzyıl üçüncü sanayi devrimi de daha sonra ki burada elde edilen endüstriyel ürünler günlük hayatta kullanıma devam etmektedir.

Dördüncü sanayi devriminde insan yapay zekâ ile birlikte makineden ayrılmaktadır. Ancak üçüncü sanayi devrimi ürünlerinin üretiminde hâlâ insan gücü ihtiyacı vardır.

Otomobil, tank ve benzeri teknolojilerin büyük kısmı, gelişim sürecini tamamlamış sanayi ürünleridir. Elektrik ve dijital teknoloji entegre edilmekten ileri gidilmemektedir. İHA, SİHA gibi teknolojiler ise yeni nesil ve yatırım yapılması gereken teknolojilerdir.

Bazı otomobil firmaları fabrikalarını Türkiye’de kurmaktadır. Çünkü bu teknoloji standart ve gelişim sürecini tamamladığı için kendi ülkelerinde arazi işgal etmek istememektedirler. Bunun yerine başka ülkelerde uzun süreli vadelerde arazi kiralayıp oralarda üretim yapmaktadırlar.

Tank paleti de aynen bu şekilde, gelişim sürecini tamamlamış, kalıp kullanılarak gerçekleştirilen bir üründür. Bırakın Katar’ın burada üretim yapmasını, keşke paletler Katar’da üretilse de biz oradan alsak ve burada da yeni nesil teknolojik ürünler için yeni nesil fabrikalar kursak!

En basitinden iki örnekle olayı belirgin hâle getirelim…

Otomobillerin petrol ürünü sıvı yakıt motor teknolojileri standarttır, yeniden motor üretmek, satın almaktan hem pahalıdır, hem de akıllıca değildir. Güvenilir bir yerden motor alıp kendi otomobilinizde kullanırsınız. Ayrıca ABD, Türkiye’ye F-16’ları rahatlıkla sattı. Ancak kendisi Körfez Savaşı’nda hiç F-16 kullanmadı, F-15 kullandı. Çünkü F-15 çift motorlu, F-16 tek motorlu. F-15’in hareket kabiliyeti daha yüksektir. Şimdilerde gelişim sürecinde olan F-35 için parasını ödediğimiz hâlde ABD üç adet F-35 savaş uçağını teslim etmedi.

Sonuç olarak, gelişim sürecini tamamlamış olan otomobil, motor, tank paleti ve benzer fabrika ve ürünlerin satılmasında hiçbir sıkıntı olmaz. Kritik aşamalarda ihtiyaç kadar üretim yapabilecek bir fabrika, dönüşüm ile bu işi hâlleder. “Tank palet” söylemi tamamen gündelik, politik ve toplumdan oy devşirme amaçlı bir söylemdir. Bilimsel hiçbir dayanağı yoktur!