RAND Corporation gibi
kuruluşların emzirdiği ABD derin devleti, bugün Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde milletin muvaffak olduğu hür duruşu ve tam
bağımsız Türkiye’yi tanımak istemiyor.
Ve
bu yönde, Türkiye’de muhalefet ve algı ajanları eliyle ciddî yatırımlar yapıyor…
Türkiye’de
kurulan yeni siyâsî partilerin liderlerinin ve muhalefet partilerinin son
çıkışlarına bakalım, ne diyorlar?
“Türkiye’de
demokrasi yok, dikta rejimi var, özgürlükler kısıtlanıyor”... Peki, aynı
muhalifler Türkiye’nin Suriye meselesindeki millî duruşunu, Doğu Akdeniz’de
ortaya koyduğu aklı ve stratejiyi, Libya’da verdiği mücadeleyi, PKK terör
örgütünü sınır ötesine süpürme ve yok etmedeki kararlılığı, Mavi Vatan’da verdiği
mücadeleyi neden tek kelime ile dahi değerlendiremiyorlar?
Neden
Türkiye’nin 21’inci yüzyıl devlet politikasını, kurmay aklını görmüyorlar?
Göremezler,
çünkü ellerine verilen ödevde bu konular yok! Daha da ötesi, bu konulara karşı
toplumu uyutmak ve dikkatleri dağıtmak adına ABD menşeli yapay kavramlarla
tatlı sularda yüzüyorlar.
RAND
Corporation’ın bugünkü muhalefet ve işbirlikçiler üzerinden biçtiği kaftan,
Türkiye’nin üzerine uymaz. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrası dayatılan ABD
ve diğer hiçbir hegemonyanın bir parçası olmayacak!
ABD,
kendi olan Türkiye’ye alışık değil elbette. İstiyor ki, Türkiye Orta Doğu’da,
Afrika’da, Doğu Akdeniz’de, Ege’de kendi başına askerî operasyonlar, siyâsî
hamleler yapamasın, kendi millî savunma hamlelerine girişmesin...
Ancak
ne isterlerse istesinler, Türkiye, Suriye’de sınırlarını nasıl muhafaza ettiyse,
Doğu Akdeniz’de ve Libya’da da insanlığın selâmeti ve millî çıkarları için
mücadele vermeye devam edecektir.
RAND’ın
Türkiye raporlarında referans noktası olarak seçtiği Avrasyacı politika, sadece
bir retoriktir. Onlar, Türkiye’nin Rusya ile iş yapmasına değil, ABD’nin
kontrolünden çıkmasına tepkililer. Şunu açıkça ifade edelim: Türkiye, hiçbir
gücün egemenliği altında siyaset yapmayacak!