Tali yolları kapatıp okuma otobanını açın!

Çok sayıda son sanayi devrimi gelişmesinin önü açılmış olup, yenileri için yatırım bekleniyor. Bu yolda çok büyük adımlar atıldı, atılıyor. Bütün bir millet olarak bu adımlara eşlik edildiği ölçüde Hazreti Mûsâ’nın (as) yanında yer alınır, aksi durumda ateşin çocuklarının yaptıklarına karşı susmaktan başka yol kalmaz. Önemli olan, çağın getirdiği ne varsa onu dışlamak değil, yüzünü millî ve mânevî yöne dönüştürmektir.

BİLİM ve sanatla ilgili kuralların gereği gibi uygulanamayışından ortaya çıkan duruma “yanılgı” denir. Yanıltmak için yapılan düzen, tertip ve entrikalar ise hiledir. Yanıltma aracı olarak yanlışı doğru, doğruyu da yanlış göstermede hile, sıklıkla başvurulan araçlardan biridir.

Hileye başvuran taraf karşı taraftan daha güçlü olursa, hile daha çok işe yarar. Burada, güç odağında nitelik bulunur. Savaşın hile olduğunu bilmeyen yok. Devletlerin diplomatik ilişkileri keserek silahlı mücadele türüne girmeleri savaştır. Bir şeyi ortadan kaldırmak için girişilen mücadele de savaş türüdür.

Devletler arasındaki savaş makro, insanî değerleri ortadan kaldırmak için kişiye dış/çevre ve iç/nefis ortamlardan gelen saldırılar ise mikro savaş sanatıdır. Bu nedenle devletler makro, kişiler ise mikro veriler ile analiz edilir.

Ateşkes, düşmana zaman ve fırsat kazandırmaktan başka bir şey değildir. Ateşkesi üstün taraf isterse doğruya daha fazla yaklaşılır, zayıf taraf isterse güçlü taraf prangaya vurulabilir. Savaştan maksat, hak ve adâletin yerine getirilmesidir.

Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki ateşkeste Ermeniler zayıf taraf olarak hile yaparken, Rusya uluslararası sahaya “büyük abi” fotoğrafı verdi. Ateşkes sürecinde sivilleri vurarak savaş ve insanlık suçunu iyice derinleştiren Ermenistan, Azerbaycan’ın sinir uçlarıyla oynamaktadır. Hedeflerden bir tanesi de Rusya’nın Türkiye için kurduğu “savaşa çekme tuzağıdır”…

***

Şehir ve insanları kısaca tanımlayan fiiller vardır. Orman, kitap, market, esnaf ve çevre düzeni bunların başında gelir. Bir şehri güzelleştiren etkenler arasında orman ve kitap ilk sıralarda yer alır. Cep telefonu kullanımında ilk sıralarda olan Türkiye’nin kitap okumada maalesef istenen düzeyde olduğunu söylemek çok zordur.

Bazı marketler şehirlerin tanımlanmasında rol alırlar. Küçük şehirlerde en fazla bir adet olan ya da hiç olmayan market, Anadolu’nun küçük bir şehrinde yedinci şubesini açıyorsa, burada durup düşünmek gerekir. Öğretim/eğitim durumunda ülkenin önde gelen şehirlerinden olan bu yerler bütün ülke sathına yayılıyor.

Böyle şehirlerde ne bir kitapçı kaldı, ne de çay ocaklarında kitap okuma yerleri. Cep telefonlarının dipsiz kuyularında ve kafelerde gençlik vakit öldürüyor. Nefs ile savaşta, büyük bir yanılgı hilesi ile ateşkes durumunda geçilen nefs savaşında içerideki ateş gençliği yakmak üzere...

Uzaktan öğretim nedeniyle esnaf, kazancının düştüğünü beyan ediyor. İyi de bu insanlar buharlaşıp yok olmadılar ki, memleketlerine gittiler… Salgın/Covid-19 nedeniyle hareket alanı küçülen insanların ihtiyaçları da azaldı. Özellikle üniversite gençliğinin harcamaları üzerine kurulan suni ticâret sekteye uğradı. Yeni çağ ürünü hayat tarzına bütün halk ayak uydurmak durumunda.

Sanal ortamın olması kitap okumaya engel değildir. Elinde kitap olmayanlardan kaç kişi cep telefonu, başka tür aparatlar ya da kitap okumaya imkân sunan Kindle ve e-kitap modelleri kullanıyor dersininiz? Ufak bir yoklama ile bu oranın “Hiç yok” denecek kadar az olduğu görülür.

Kitap okumamak, kafe ve cep telefonların parmaklıkları arasına girmek gibi bir gönüllülükle o ateşin içine nasıl düşüldü? Daha fazla para kazanmak, mâkâm için revaçta olan madde, görsellik ve haz, gençliği ateşe atıp diğerlerini es geçmedi. Hani en büyük savaş nefsle mücadeleydi?

***

Tali yollar ile gündelik hayatta yer edinmek, okumanın önünü tıkamıştır. Kazanç kapıları, kafe ve benzeri yerler de işlevlerini okuma ve kitap yerine tali yollara göre ayarlamaktadır. Hem esnafı, hem de gençliği kurtarmanın bir yolu, tali yolları kapatıp okuma otobanını açmaktır.

Bakara Sûresi tam da buna benzer bir aldanışa güzel bir örnek sunar ve sadece sarı metale olan hırsın bir topluluğu dünyanın başına nasıl belâ ettiğini ortaya koyar. Şimdi her Müslüman, kafasını iki elinin arasına alsın ve düşünsün: Bu sürekli kazanma yolunda Hazreti Mûsâ’nın (as) yanında mı, yoksa karşısında mı duruluyor?

Bundan önceki üç sanayi devrimi bu coğrafya için olumsuz sonuçlar doğurdu. Yirmi yıldır üniversitelerde Dördüncü Sanayi Devrimi hakkında dersler okutuluyor. Nano/dijital teknolojinin lokomotif olduğu bu sanayi devriminden kaçış olamaz. Dijital teknoloji ürünlerinden sadece İHA ve SİHA’lar Azerbaycan’da göğsümüzü kabartıyor. Bunun gibi çok sayıda son sanayi devrimi gelişmesinin önü açılmış olup, yenileri için yatırım bekleniyor.

Bu yolda çok büyük adımlar atıldı, atılıyor. Bütün bir millet olarak bu adımlara eşlik edildiği ölçüde Hazreti Mûsâ’nın (as) yanında yer alınır, aksi durumda ateşin çocuklarının yaptıklarına karşı susmaktan başka yol kalmaz. Önemli olan, çağın getirdiği ne varsa onu dışlamak değil, yüzünü millî ve mânevî yöne dönüştürmektir.

Çâre, tali yolları kapatıp okuma otobanını açmaktır. İnsanın önüne hile ile kurulan yanılgı senaryoları ancak bu şekilde ortadan kalkar.