“Takvimlerden haberin yok mu?”

Haber Ajanda, 15 yıldır helâli harama, haramı helâle karıştırmadan, milletimizin ve cümle ümmetin yıllardır süregelen yorgunluğunu kaydederek, nüfus cüzdanına sûretin işlendiği yaşta yani sûretin artık muhatap alındığı demde yepyeni bir evreye girerken, yayın hayatına girdiği ilk gün başlattığı “delikanlı” fikriyatını fiziken de delikanlılığa taşıyor ve haram boyasını aynı iştiyakla hakikatin üzerinden temizliyor.

ÜNİVERSİTE yıllarında dinleyip sevdiğim bir ezgi vardı. “Takvimlerden haberin yok mu?” diye soruyordu bana, sana, ona, bize, size, onlara… “Takvimlerden haberin yok mu?/ Geçiyor yıllar”…

Hazin bir bestenin gam dolu sözleriyle efkâra gark ediyordu her seferinde, her dinlediğimde… Ne zaman “takvim” kelimesi geçse bir diyalogda, bir satırda, bir bu ezgi gelir aklıma, bir o iki âyet:

“Doğrusu, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah yazısında (böyle yazılmıştır). Bunlardan dördü haram aydır. Bu da doğru olan dinin hükmüdür. Bu sebeple bunlar hakkında nefislerinize haksızlık yapmayınız. Müşrikler size karşı topyekûn savaştıkları gibi, siz de onlara karşı topyekûn savaş açın. Ve iyi bilin ki, Allah muttakîlerle beraberdir! Aylara ek yapmak, inkârcılığı artırmaktan başka bir şey değildir; inkârcıların daha da sapmasına yol açmaktadır. Onlar (ayların sayısını) Allah’ın yasakladığı aylara uyarlamak üzere, bu eklemeyi bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar ki böylece Allah’ın haram kıldıklarını meşrû hâle getirsinler. Bu yaptıkları kötü işler kendilerine güzel görünüyor. Allah inkârcılar topluluğunu doğru yola iletmez.” (Tevbe, 36-37)

31 Aralık 2019’u 1 Ocak 2020’ye bağlayan gece yapılan terör saldırılarından İdlib’de askerî konvoyumuza yapılan hava saldırısına, Elazığ ve Malatya’daki depremden Covid-19 salgınına, içeri ve dışarıda üzerimize yapılan hamlelerden İzmir’deki depreme pek çok hâdise, kimilerinin dilinde 2020 yılının uğursuz olduğu yönünde döndü durdu. Peki, gerçekten de takvimin, yılın, ayın, günün bir uğursuzluğu olabilir mi?

Allah, gösterdiği âyetle bir gerçeği önümüze sunuyor: “Onlar (ayların sayısını) Allah’ın yasakladığı aylara uyarlamak üzere, bu eklemeyi bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar ki böylece Allah’ın haram kıldıklarını meşrû hâle getirsinler…”

Hiç düşündünüz mü, bireysel ve kurumsal, hattâ uluslararası bütün zeminlerden Milâdî takvime göre randevu veriyoruz da Allah’ın bu âyeti bize ne anlatmak istiyor? Görüşmelerimizi, düğünlerimizi, eğitimden yayıncılığa yahut spordan ekonomiye ve hattâ savaştan barışa bütün takvimlerimizi, O’nun kaydettiği takvimi hiçe sayarak, haram ayların varlığını göz ardı ederek gerçekleştiriyoruz. Bu yüzden takvimlerden haberimiz yok ve geçiyor yıllar…

Ne çok yorgunlukla örülü ömrümüz! Ne çok usanmışlıkla sarılı boynumuz! Zira Allah’ı kendilerine -hâd bilmeksizin- düşman edinenler, haram yahut gözetmeksizin saldırıyorlar sürekli. Bunu, kendilerine göre düzenledikleri takvimlerle yapıyorlar. Kadının, insanın, çocuğun, hayvanın, ağacın günü oluyor koskoca takvimde, ancak saldırmazlığın, entrikanın, ihanet ve düşmanlığın dinmediği tek bir gün olmuyor. Ve biz, Türkiye, Avraysa ve Afrika’daki ve Amerika ve Avustralya’daki Müslümanlar, onların bu sürekli saldırılarını artık unutarak, kendi kendimizi gerdiğimizi düşünüyoruz.

Hayır, biz kendi kendimizi germiyoruz. Biz, Müslümanlar olarak onların takvimini gözettiğimiz için yoruluyoruz. Düşünsenize, meselâ “hacamat” adlı tıbbî tedavi yöntemi, Hicrî takvime göre ayarlıdır. Sebebi, Hicrî takvim Ay’a programlı olduğu için, medcezir programından etkilenen insan vücûdundaki suya yoğunlaşmasından ileri gelir. Bu, takvime riâyetin en basit örneklerinden biridir. Haram aylarda saldırmazlığın bir ilke olarak benimsenmesinden bahsetmiyorum bile…

Öyle bir takvim işliyor ki Müslümanların hayatında, bundan yirmi yıl önceki ev hanımları, çocuklarının çocuklarına da bakıyorlar. Peki, çocuklarının çocuklarının çocukları olduğunda, onlara kim bakacak? Bu takvim bize göre değil! Bu takvim, helâl ile haramı birbirine katıştırıp meşru eylemek için vurulu boyalarla dolu…   

Ve Haber Ajanda, 15 yıldır helâli harama, haramı helâle karıştırmadan, milletimizin ve cümle ümmetin yıllardır süregelen yorgunluğunu kaydederek, nüfus cüzdanına sûretin işlendiği yaşta yani sûretin artık muhatap alındığı demde yepyeni bir evreye girerken, yayın hayatına girdiği ilk gün başlattığı “delikanlı” fikriyatını fiziken de delikanlılığa taşıyor ve haram boyasını aynı iştiyakla hakikatin üzerinden temizliyor.

Evet, Haber Ajanda 15 yaşında!

Gamıyla kederiyle, sevinciyle zaferiyle bizden olan her şeyi not ederek bize göre ve ancak biz tarafından neşredilen Haber Ajanda, Türkiye’yi anlatırken Türkiye’yi yaşıyor, Türkiye’nin zihnindeki bu memleketin notlarını yine Türkiye kalemiyle satıra düşüyor. Zira Haber Ajanda’nın ne Türkiye’den başka bir ajandası, ne de Türkiye’den başka bir kalemi oldu. Lâtife bu ya, başımıza bir musîbet ilişse gidecek yurdumuz yok. Zira, başka yurda gitmeye gönlümüz yok!

Başka yurtta ne gözümüzün, ne de gönlümüzün olmadığını, beş yıl önce ilk dalyayı tamamladığımızda sonsuz bir şükürle de beyan etmiştik. Ajanda Yayınlar Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve İmtiyaz Sahibi Yavuz Selim Ağabey ve muhterem ailesiyle birlikte tâ en başından beridir süregelen yayın hayatının ne büyük zorluklarla yaşandığına şâhit olan biri olarak, yine tâ o günlerden itibaren bırakın yılmayı, üzerine yeni eserler koyarak ve ahlâkından ödün vermeyerek sürdürmeye yemin edilmiş bir yayıncılık anlayışı geliştirildiğini tarihe kaydetmem gerektiğine inandım daima...

2013 yılında değerli Ablacığım Nesrin Dülek Çaylı yönetiminde Kültür Ajanda’nın yayın hayatına başlamasıyla “Ajanda Yayın Grubu” şeklinde adlandırılan ailemizin genişleyip serpileceğine bütün imanımızla kanaat getirmiştik. Kültür Ajanda’mızın 8’inci yaşına eriştiğini şu satırları yazarken dahi düşündüğümde, büyük kızıma bakıp da “Yahu hangi ara bu kadar büyüdü?” şeklindeki gibi bir tepkinin ağzımdan kaçmaması için kendimi tutuyorum. Gönlü tertemiz, kalemi pırıl pırıl bir yazar kadrosu vermişti Rabbimiz ve biz bunun için de yine şükür mâkâmındaydık.

2019 Kasım’ıyla Haber Ajanda NET’imize kavuştuk. Günlük gazetelere ve düşünce kuruluşlarına kalibre dersi verecek, milletimizin olgunluğuna olgunluk katacak, devletimizin işleyişine yerli ve millî bir temiz dem sunacak Haber Ajanda NET de 1’inci yaşına erdi. Öyle bir şükürdeyiz ki yine, sadece bir yılda şimdiden koskoca bir sanal kütüphane inşâ ettiğimizi söyleyebilirim.

“Zaman sonsuz daire, ilk ve son nokta nerde/ Az bir geriden gelen yüz bin adım ilerde” diyor ya Üstad, 15 yıllık süreçte Türkiye’nin ve dünyanın ajandasını hep gelecekten bugüne bakarak tutan Haber Ajanda, Allah’ın izniyle yayın yurdunda şanlı sancağını dalgalandırmaya büyük gururlarla devam edecek.

15’inci yaşın gururunu yaşarken, Ajanda Yayınlar Grubu Başkanı Yavuz Selim, Kültür Ajanda Genel Yayın Yönetmeni Nesrin Dülek Çaylı ve Görsel Yönetmenimiz Aykut Koçoğlu başta olmak üzere bütün ekibimize, yazar kadrolarımıza, okurlarımıza, yerli ve yabancı misyon temsilcilerine şükranlarımı sunuyorum. 

Nice yeniliklerle görüşmek üzere…