![](images/bigs/2020/12/ha_38.jpg)
ÜNİVERSİTE yıllarında
dinleyip sevdiğim bir ezgi vardı. “Takvimlerden
haberin yok mu?” diye soruyordu bana, sana, ona, bize, size, onlara… “Takvimlerden haberin yok mu?/ Geçiyor
yıllar”…
Hazin
bir bestenin gam dolu sözleriyle efkâra gark ediyordu her seferinde, her
dinlediğimde… Ne zaman “takvim” kelimesi geçse bir diyalogda, bir satırda, bir
bu ezgi gelir aklıma, bir o iki âyet:
“Doğrusu, Allah
katında ayların sayısı on ikidir. Gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah
yazısında (böyle yazılmıştır). Bunlardan dördü haram aydır. Bu da doğru olan
dinin hükmüdür. Bu sebeple bunlar hakkında nefislerinize haksızlık yapmayınız.
Müşrikler size karşı topyekûn savaştıkları gibi, siz de onlara karşı topyekûn
savaş açın. Ve iyi bilin ki, Allah muttakîlerle beraberdir! Aylara ek yapmak,
inkârcılığı artırmaktan başka bir şey değildir; inkârcıların daha da sapmasına
yol açmaktadır. Onlar (ayların sayısını) Allah’ın yasakladığı aylara uyarlamak
üzere, bu eklemeyi bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar ki böylece Allah’ın
haram kıldıklarını meşrû hâle getirsinler. Bu yaptıkları kötü işler kendilerine
güzel görünüyor. Allah inkârcılar topluluğunu doğru yola iletmez.” (Tevbe, 36-37)
31
Aralık 2019’u 1 Ocak 2020’ye bağlayan gece yapılan terör saldırılarından
İdlib’de askerî konvoyumuza yapılan hava saldırısına, Elazığ ve Malatya’daki
depremden Covid-19 salgınına, içeri ve dışarıda üzerimize yapılan hamlelerden
İzmir’deki depreme pek çok hâdise, kimilerinin dilinde 2020 yılının uğursuz
olduğu yönünde döndü durdu. Peki, gerçekten de takvimin, yılın, ayın, günün bir
uğursuzluğu olabilir mi?
Allah,
gösterdiği âyetle bir gerçeği önümüze sunuyor: “Onlar (ayların sayısını) Allah’ın yasakladığı aylara uyarlamak üzere,
bu eklemeyi bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar ki böylece Allah’ın haram
kıldıklarını meşrû hâle getirsinler…”
Hiç
düşündünüz mü, bireysel ve kurumsal, hattâ uluslararası bütün zeminlerden Milâdî
takvime göre randevu veriyoruz da Allah’ın bu âyeti bize ne anlatmak istiyor? Görüşmelerimizi,
düğünlerimizi, eğitimden yayıncılığa yahut spordan ekonomiye ve hattâ savaştan
barışa bütün takvimlerimizi, O’nun kaydettiği takvimi hiçe sayarak, haram
ayların varlığını göz ardı ederek gerçekleştiriyoruz. Bu yüzden takvimlerden
haberimiz yok ve geçiyor yıllar…
Ne
çok yorgunlukla örülü ömrümüz! Ne çok usanmışlıkla sarılı boynumuz! Zira
Allah’ı kendilerine -hâd bilmeksizin- düşman edinenler, haram yahut
gözetmeksizin saldırıyorlar sürekli. Bunu, kendilerine göre düzenledikleri
takvimlerle yapıyorlar. Kadının, insanın, çocuğun, hayvanın, ağacın günü oluyor
koskoca takvimde, ancak saldırmazlığın, entrikanın, ihanet ve düşmanlığın
dinmediği tek bir gün olmuyor. Ve biz, Türkiye, Avraysa ve Afrika’daki ve
Amerika ve Avustralya’daki Müslümanlar, onların bu sürekli saldırılarını artık
unutarak, kendi kendimizi gerdiğimizi düşünüyoruz.
Hayır,
biz kendi kendimizi germiyoruz. Biz, Müslümanlar olarak onların takvimini
gözettiğimiz için yoruluyoruz. Düşünsenize, meselâ “hacamat” adlı tıbbî tedavi
yöntemi, Hicrî takvime göre ayarlıdır. Sebebi, Hicrî takvim Ay’a programlı
olduğu için, medcezir programından etkilenen insan vücûdundaki suya
yoğunlaşmasından ileri gelir. Bu, takvime riâyetin en basit örneklerinden
biridir. Haram aylarda saldırmazlığın bir ilke olarak benimsenmesinden
bahsetmiyorum bile…
Öyle
bir takvim işliyor ki Müslümanların hayatında, bundan yirmi yıl önceki ev
hanımları, çocuklarının çocuklarına da bakıyorlar. Peki, çocuklarının
çocuklarının çocukları olduğunda, onlara kim bakacak? Bu takvim bize göre
değil! Bu takvim, helâl ile haramı birbirine katıştırıp meşru eylemek için
vurulu boyalarla dolu…
Ve
Haber Ajanda, 15 yıldır helâli harama, haramı helâle karıştırmadan,
milletimizin ve cümle ümmetin yıllardır süregelen yorgunluğunu kaydederek,
nüfus cüzdanına sûretin işlendiği yaşta yani sûretin artık muhatap alındığı demde
yepyeni bir evreye girerken, yayın hayatına girdiği ilk gün başlattığı “delikanlı”
fikriyatını fiziken de delikanlılığa taşıyor ve haram boyasını aynı iştiyakla
hakikatin üzerinden temizliyor.
Evet,
Haber Ajanda 15 yaşında!
Gamıyla
kederiyle, sevinciyle zaferiyle bizden olan her şeyi not ederek bize göre ve
ancak biz tarafından neşredilen Haber Ajanda, Türkiye’yi anlatırken Türkiye’yi
yaşıyor, Türkiye’nin zihnindeki bu memleketin notlarını yine Türkiye kalemiyle
satıra düşüyor. Zira Haber Ajanda’nın ne Türkiye’den başka bir ajandası, ne de
Türkiye’den başka bir kalemi oldu. Lâtife bu ya, başımıza bir musîbet ilişse
gidecek yurdumuz yok. Zira, başka yurda gitmeye gönlümüz yok!
Başka
yurtta ne gözümüzün, ne de gönlümüzün olmadığını, beş yıl önce ilk dalyayı
tamamladığımızda sonsuz bir şükürle de beyan etmiştik. Ajanda Yayınlar Grubu
Yönetim Kurulu Başkanı ve İmtiyaz Sahibi Yavuz Selim Ağabey ve muhterem
ailesiyle birlikte tâ en başından beridir süregelen yayın hayatının ne büyük
zorluklarla yaşandığına şâhit olan biri olarak, yine tâ o günlerden itibaren
bırakın yılmayı, üzerine yeni eserler koyarak ve ahlâkından ödün vermeyerek
sürdürmeye yemin edilmiş bir yayıncılık anlayışı geliştirildiğini tarihe
kaydetmem gerektiğine inandım daima...
2013
yılında değerli Ablacığım Nesrin Dülek Çaylı yönetiminde Kültür Ajanda’nın
yayın hayatına başlamasıyla “Ajanda Yayın Grubu” şeklinde adlandırılan
ailemizin genişleyip serpileceğine bütün imanımızla kanaat getirmiştik. Kültür
Ajanda’mızın 8’inci yaşına eriştiğini şu satırları yazarken dahi düşündüğümde,
büyük kızıma bakıp da “Yahu hangi ara bu
kadar büyüdü?” şeklindeki gibi bir tepkinin ağzımdan kaçmaması için kendimi
tutuyorum. Gönlü tertemiz, kalemi pırıl pırıl bir yazar kadrosu vermişti Rabbimiz
ve biz bunun için de yine şükür mâkâmındaydık.
2019
Kasım’ıyla Haber Ajanda NET’imize kavuştuk. Günlük gazetelere ve düşünce
kuruluşlarına kalibre dersi verecek, milletimizin olgunluğuna olgunluk katacak,
devletimizin işleyişine yerli ve millî bir temiz dem sunacak Haber Ajanda NET
de 1’inci yaşına erdi. Öyle bir şükürdeyiz ki yine, sadece bir yılda şimdiden
koskoca bir sanal kütüphane inşâ ettiğimizi söyleyebilirim.
“Zaman sonsuz
daire, ilk ve son nokta nerde/ Az bir geriden gelen yüz bin adım ilerde” diyor ya Üstad,
15 yıllık süreçte Türkiye’nin ve dünyanın ajandasını hep gelecekten bugüne
bakarak tutan Haber Ajanda, Allah’ın izniyle yayın yurdunda şanlı sancağını
dalgalandırmaya büyük gururlarla devam edecek.
15’inci
yaşın gururunu yaşarken, Ajanda Yayınlar Grubu Başkanı Yavuz Selim, Kültür
Ajanda Genel Yayın Yönetmeni Nesrin Dülek Çaylı ve Görsel Yönetmenimiz Aykut
Koçoğlu başta olmak üzere bütün ekibimize, yazar kadrolarımıza, okurlarımıza,
yerli ve yabancı misyon temsilcilerine şükranlarımı sunuyorum.
Nice yeniliklerle görüşmek üzere…