15 Temmuz’un
üzerinden dört yıl geçti. Fakat FETÖ’nün arkasındaki şeytanî akıl akışkanlığını
yüksek tutuyor.
İçerideki
sızıntı kalıntıları ile devletin ve siyasetin bağırsaklarında bir metastaz
uyguluyor.
FETÖ’nün
insan kaynağı profilinin temel özellikleri; akışkan, sızıntı, bukalemun ve ajan/casus
olmasıdır. Çünkü küresel şeytanî aklın kendisine verdiği temel ders şunlardır:
“Değerleri
sahipleniyor gibi görünerek onları değersiz kıl!”
“Gücü ve bilgiyi
ele geçirmek için benzemekten kaçınma, şüphelendirme!”
Bu
iki dersin tarihî anlamdaki derin örneklerini kolaylıkla yakalamak mümkün.
Hazreti Mûsâ ve Hazreti Îsâ’nın tebliğlerini tahrif ederek gerçekleştirdi aynı
akıl…
Şu
an devletin ve siyasetin bağırsaklarındaki sızıntı kalıntıları, bulundukları
alanlarda “FETÖ’ye karşı mücadele veriyor” gibi görünerek hem mücadele
sırasındaki süreci değersizleştiriyor, hem de FETÖ’ye karşı mücadele edenlere
benzemek üzere kurulu plânla kamunun kaynakları üzerinden tasfiye etmek ve
ettirmek için hedeflerine aldıkları vatanseverleri sahte rapor, iftira ve yalan
ihbar mektupları ile yeni tür kumpaslara çekiyorlar.
Devleti
tekrar teslim alma hareketi içindeler!
Bu
anlamda vatansever kadroları ve kendilerine engel teşkil eden isimleri tasfiye
etmek için boşlukları kullanıyorlar.
Sahte
raporlarla görevden el çektirdikleri vatansever personelin bu anlamda sesi
işitilmelidir.
Sırf
devletin güvenini kazanabilmek için daha önce tabandaki daha az zararlı örgüt
üyelerini ihbar ederek yerini garanti altına alan bir tabaka, bu sayede
kendileri ile birlikte daha zararlı ve kritik kriptoları saklayabiliyor.
Samîmi
itirafçıları karalayarak, bunların verdikleri bilgilerin sumen altı olması için
çalışıyor ve itiraf mekanizmasının ağır işlemesine neden oluyorlar.
İtirafçıların
arasına soktukları sahte itirafçılarla iftira tabakaları oluşturuyorlar.
Fakat
bu tabakanın dışarıdaki ve içerideki kısmını bütün bir milletimiz takip ediyor,
görüyor ve akı karadan, karayı aktan ayırt ediyor.
Bu
mekanizmanın kimleri kolladığını ve kimlerle işlediğini biz de biliyoruz.
Devletimiz
için ve şahsını Devleti ve de Milletiyle meczetmiş Cumhurbaşkanımız için
sabırla, âdeta yüz metre koşucusunun patlayacak mantarın sesini beklercesine
bekliyoruz.
Sabır,
miskinlik değildir!
Ülkesi
için, milleti için, İlây-ı Kelîmetullah uğrunda insanlık için yapılan sevgi
dolu yürüyüşte, engelleri kutsayıp teslim olmamaktır!
Engelleri
öğretmen bilerek onları akıl ve kalp ile aşacak gücün adıdır sabır…
Sabır,
“Göklerden gelen bir karar vardır” dizesinde yer bulan “karar defterindeki
kararın vaktine” kutlu yürüyüştür!
Bu
anlamda, ülkesi için, milleti için, devleti için ve insanlık için istikamet
üzere koşan adam, şu tavsiye senin içindir:
Yalanlamaktan
korkma!
Etrafta
gördüğün kötü örneklere aldırış etme!
Parayı,
mâkâmı, mevkii kutsayan ve bunları ele geçirmek üzere değer tanımayanlar seni
üzmesin!
Sen
heybende insan, kardeşlik ve duâ biriktir; çünkü sen, hep beklenensin!
Vakit
geldiğinde diller susar, zaman haykırır, insan hayrete düşer. Akıllar durur
aklın karşısında…
Sen,
insanlığın beklediği ümitsin!
Kardeşinin
eksikliklerini örterken karanlık gece gibi ol! İyiliklerini açarken güneş…
Sen
toprak gibi tahammüllü, karınca gibi tevazu ehli ol ki insanlığın yüzü gülsün…
Ne
alkışa, ne de yergiye aldan. Kötülük plânlayıp tuzak kuran, kaybedendir!
Güce
teslim olup hakkı unutan, mevki ele geçirip zulmeden, mâkâmın şöhretiyle egosu
tavan yapan, kaybedendir!
Takılma
ellerinde hesap makinesi ile dolaşanlara, takvim kaderde gizlidir!
Kadere
iman, kederden emin eyler!
Kader
sözü söyler, her şey susar!
O
söze kadar istikametinden şaşma, inan ve mücadeleye devam et!