Taksim lâiktir, lâik kalacak!

Bir gece vakti Ayasofya’da şpagat açamayacak olmanın acısı yetmiyormuş gibi, şimdi de Taksim’e cami… Olacak şey değil! Acımız da, kaybımız da büyük. Lâiklik elden gitti!

TAKSİM ve aslında Pera mıntıkası, civarında bulunan on dört kilise ve havraya rağmen lâik kalma özelliğini iki yüz senedir korumaktaydı.

O çan sesleri -ki şahadetleri- lâikliğin temeliydi Beyoğlu’nun arnavutkaldırımı sokaklarında.

Arada kalmış el kadar Ağa Camii ise Pera’nın lâikliğine halel getirecek cesamette değildi. Cuma günleri o küçücük caminin içine sığmayan cemaat de lâik kardeşlerimizin hoşgörüsüne sığınarak sokağa serdikleri gazete kâğıtları üzerinde namazlarını eda ederlerdi.

Bu hoşgörü de bir yere kadardı elbette. Bir feminist yürüyüşü esnasında ezan okunmaya kalkışılırsa, o ezan, ıslıklar ve düdük sesleri ile bastırılmayı hak ederdi ziyadesiyle.

Taksim sonuçta LGBT’lilerin yürüyüşleri, kafalarda Noel Baba şapkaları ile yılbaşı eğlenceleri, -elbette- lâik şarkıcıların dev konserleri, “hamile kalırım doğurmamcı” feministlerin eylemleri, barışçıl (!) Gezi Kalkışması, 1 Mayıs gösterileri ve elbette özgürce alkol tüketme gibi lâik faaliyetler için “kurtarılmış” yahut “özerk” bölge idi.

Oldu mu şimdi? Bu cami de neyin nesi? Hem de “lâik” Taksim’in tam da göbeğine!

Yarın bir gün 1 Mayıs gösterileri ya da Taksim Anıtı’na çelenk koyma esnasında Taksim Camii’nden ezan seslerinin yükseldiğini düşünsenize…

Ya da Allah muhafaza, lâik bir gösterinin ya da yürüyüşün Cuma gününe denk geldiğini…

Yahut Nevizade’de tam çakır keyif olmuşsunuz, birden yatsı ezanı okunmaya başlıyor… O çakır olmuş keyfiniz kaçmaz mı? Kimin ne hakkı var buna?

Taksim Camii’nin kurulduğu o bölgede ağaç da yoktu ki “Mesele ağaç değil, sen hâlâ anlamadın mı? Hadi gel!” diye çağrı yapalım…

Acaba caminin ağırlığı, özellikle Cuma günlerindeki cemaatle birlikte İstanbul depremini tetiklemez mi ki?

Kırmızılı kadın, duran adam, antikapitalist Müslümanlar, o sevimli piyanist, Can Dündar, Memet Ali Alabora… Neredesiniz kuzum?

Yandı gülüm keten helva. Buyurun cenaze namazına!

-Ey cemaat, Taksim’i nasıl bilirdiniz?

-Laikkkk!

-Ruhuna Das Kapital!

Bir gece vakti Ayasofya’da şpagat açamayacak olmanın acısı yetmiyormuş gibi, şimdi de Taksim’e cami… Olacak şey değil! Acımız da, kaybımız da büyük. Lâiklik elden gitti!


Şimdi kalkmış The Guardian, BBC, France24, Washington Post, El Periodico ve Expressen, Gezi Parkı’ndaki protestoları da referans vererek, “Lâik Taksim’e cami yapıldı” diye yazılar yazıyorlar.

Geçmiş olsun canım. Bugüne kadar neredeydiniz? İnsan bir canlı yayın aracı göndermez mi inşaat sürerken? İnşaatı engellemek için iki üç manşet patlatmaz mı?

Alacağınız olsun!

Hyde Park’a, Times Meydanı’na, Champs-Elysees’ye de kiliseler kurulsun inşallah da görün gününüzü!

Ya da vazgeçtim, kilise yerine cami diksinler! Sonuçta kilise açılması lâikliğe zevâl vermez.

Üç vakte kalmaz, sizde de lâiklik elden gider de acımızı anlarsınız.