
HER yeni yılın
insanlığa umut, barış, sağlık, bolluk ve bereket gibi çokça zikredilen elzem başlıklardaki
konforu sunması beklenirken, Batılı çocukların rüyalarını ise Noel babanın
çuvalındaki hediyeler (!) süslerdi. Tâ ki 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya’nın
Ukrayna’yı işgaline kadar…
Bu
tarihten önce durum farklı mıydı? Elbette hayır! Bugün ABD’nin pabucunu dama
atan bir komşumuz var: Rusya… Ya da gemileri yakan bir devlet başkanı: Vladimir
Putin…
Savaşın,
pardon işgalin üzerinden yaklaşık 5 aydan biraz fazla süre geçti. Bu süre
zarfında Avrupalı ülkeler ve ABD çeşitli yaptırımlarla Moskova yönetimini geri
adım atmaya zorlarken, ilk günden günümüze kadar Türkiye bir denge faktörü
olmayı başardı ve birkaç kez İstanbul görüşmelerinde tansiyonu yükselen yahut
agresifleşen muhatapların kulağına “barış” terimini fısıldadı. Çağrı karşılık
bulsa da henüz son bulmayan savaş, ne yazık ki kendi seyrinde devam ediyor.
Önceki
iki yıl dünyayı kasıp kavuran Koronavirüsten sonra, en az onun kadar büyük bir etkiye
sahip “enflasyon” gezegenin son sorunu olarak tanımlanırken, sene başında Rusya’nın
ateşle oynaması ve Ukrayna topraklarına girmesi tüm dengeleri altüst etti.
“Açlık
tehlikesinin önünün alınmasına katkı sağlayacağız”
Avrupa’nın
enerji, tahıl ve hammadde ihtiyacını karşılayan iki ülkenin savaş
terminolojisinde “açlık” ve “ısınma” gibi iki önemli parametreyi düşünecek
psikolojiye sahip olacakları beklenemezdi. Zira öyle de oldu.
Tam
bu noktada Türkiye, bölgenin savaştan arındırılması ve barışın hâkim kılınması
için verdiği mücadelenin yanı sıra, “tüm
dünyayı uzun süredir meşgul eden küresel gıda krizinin çözümünde büyük rol
oynayacak bir girişime vesile olmanın haklı gururunu yaşayan” Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde, 23 Temmuz 2022 tarihinde Rusya, Ukrayna
ve Birleşmiş Milletler heyetlerine ev sahipliği yaparak, “Tahıl ve Yiyecek Maddelerinin
Ukrayna Limanlarından Emniyetli Sevki Girişimi Belgesi” hakkındaki anlaşmanın imzalanmasına
liderlik etti.
Anlaşma
dünyada yankı uyandırırken, bize de gurur duymak düşmüştü. İstanbul’da bir
araya gelen heyetlerin anlaşma üzerindeki ıslak imzaları henüz kurumamıştı ki Rus
füzelerinin Ukrayna’nın Odessa Limanı’nı vurduğunu servis etti haber ajansları.
Ukrayna
ordusu, “Rusya’nın Odessa deniz ticaret limanına Kalibr seyir füzeleriyle
saldırdığını ve atılan füzelerden ikisinin limandaki altyapıya isabet ettiğini,
diğer ikisinin ise hava savunma güçleri tarafından vurulduğunu” paylaşmıştı.
Saldırı
sonrası, anlaşmanın hâmisi Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rusya ve Ukrayna arasında barış tesis edilene kadar diplomatik
çabalarımızı sürdürmekte kararlıyız. Önümüzdeki günlerde başlayacak gemi
trafiğiyle küresel gıda krizinin aşılmasına anlamlı katkı sağlayacağız”
açıklamasını yaparak kararlılık göstermişti.
Türkiye’nin
ağır mı ağır ve bir o kadar da önemli bir anlaşmaya imza attığı gerçeği her
geçen gün pekişiyor. Öyle ki, taraflı tarafsız herkesin dilinde, “Erdoğan’a
Nobel Barış Ödülü verilmeli” ifadeleri gezinmeye başladı bile. Erdoğan’ın bu
ödüle ihtiyaç duyduğu için elini taşın altına atmadığı ise başka bir gerçek.
Bu
gerçeği şu cümleden anlıyoruz: “Üzerinde
mutabakata varılan metinle dünyada milyarlarca insanı bekleyen açlık
tehlikesinin önünün alınmasına katkı sağlayacağız. Önümüzdeki günlerde
başlayacak gemi trafiğiyle Karadeniz’den dünyanın birçok ülkesine yeni bir
nefes borusu açmış olacağız.”
BM,
Rusya’nın tutumunu eleştirirken, tahıl sevkiyatının güvenli bir çerçevede
işlemesini ve yükümlülüklerini yerine getirmesini talep etmiş, küresel gıda
krizinin derinleşmesi hâlinde tüm sorumluluğun Rusya’da olacağı uyarısında
bulunmuştu.
Fakat tüm bu gelişmeleri gölgede bırakan bambaşka bir hâdise yaşandı. Temmuz ayının
son günü, Ukrayna’nın en büyük tahıl şirketi olan Nibulon’un sahibi Oleksiy
Vadatursky ve eşi Raisa Vadaturskaya’nın, Rus ordusunun Mikolayiv’e düzenlediği
saldırıda hayatlarını kaybettiğini öğrendi dünya kamuoyu.
Saldırı
sonrasında Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in danışmanı Mikhail
Podolyak, Vadatursky’nin ölümü hakkında “İyi düşünülmüş ve plânlanmış bir
cinayet” yorumunu yaptı.
Bütün
olumsuzluklara rağmen, tahıl sevkiyatında yer alan gemilerin ilki olan ve
Ukrayna’nın Odessa Limanı’ndan hareket eden “Razoni” isimli kuru yük gemisi,
önceki gün İstanbul Boğazı’na ulaşmayı başarmış oldu.
Yaklaşık
30 bin ton mısır taşıyan geminin İstanbul açıklarına demirlemesiyle birlikte
denetim süreci başlayacak, ardından müşterek heyet, Sahil Güvenlik Komutanlığı
tarafından bekleme sahasına götürülecek ve güverteye çıkacak.
Senenin
başında insanlığı açlığa, susuzluğa, korkuya, umutsuzluğa ve ölüme götüren hâdiselerin
seyri, üçüncü çeyrekte, “Mavi Vatan” sınırlarında değişime uğradı ve umuda
dönüştü.
Yazıyı niye yazdığımı sorarsanız, “gurur duydum”, yetmez mi? Ve doydum. Elhamdülillah!