SON zamanlarda bir siyâsî
partideki taciz vakaları, gündemi ciddî derecede meşgul ediyor. Partinin
İstanbul Maltepe İlçe Başkan Yardımcısı, bir kadına cinsel saldırıdan
tutuklandı. Bu saldırının yapıldığı tarihten beş gün sonra “Kadına şiddete hayır!”
eylemine katılan zanlının “Ahlâksızlığınızı aklayamayacaksınız” yazılı bir
pankart taşıdığı basına yansıdı.
Arkasından
partinin İstanbul İl Başkanı ile aynı partiye mensup eski milletvekili arasında
bir polemik yaşandı. Eski milletvekili gazeteci, içeriden bir ses olarak duruma
itiraz ediyor ve skandalın üzerine gidilmesini istiyordu. Kendisi de bir kadın
olan il başkanı ise eski milletvekili gazeteciyi şov yapmakla itham ediyordu.
Partili eski milletvekili gazetecinin, duruma sessiz kalmak yerine başına
gelecekleri de göze alarak meseleyi dillendirmesi oldukça değerlidir. Onun bu
çıkışı olmasaydı, belki mesele kapatılıp geçilecekti.
Arkasından
başka taciz ve tecavüz vakaları da tartışmaya açıldı.
Vaka
sayısı artmaya devam ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na suikast
iddiaları gündeme getirilerek kamuoyunun dikkati başka yöne çekilse de, şu an
gözler bu mesele ile ilgili gündeme oturan partiye çevrildi.
Taciz
ve tecavüz meselesi, Türkiye’de konuşması zor konulardandır. Bunda meselenin,
temel bir ahlâkî problem olmasının etkisi vardır. Böyle konuları uluorta
konuşmak her zaman ve zeminde mümkün değildir. İkinci olarak, özelikle mağdur
adına bir damgalama sonucu doğurma riski vardır. İlâveten, cinsel tacizin
tanımlanması ve tam olarak ortaya çıkarılması kolay değildir. Bu alacakaranlık
özelliğinden dolayı, dikkatleri ve şüpheleri çekse bile yanlış yorumlanma
ihtimâlinden dolayı dillendirmek zordur.
Problemi
afişe etmenin ve üzerine gitmenin zorluğu sebebiyle maalesef çoğu zaman
görmezden gelinir, yok farz edilir. Bu da başka bir problemdir. Bu tür
konulardan mağduriyet yaşayanlar, çoğu zaman canlarına tak edinceye kadar
sessiz kalmayı tercih ederler.
Hele
böyle vakalar bir parti, şirket, organizasyon gibi toplumsal gruplarda ortaya
çıkmış ise, grubunun adının kötüye çıkmaması adına mümkünse böyle bir problem
yok sayılır, inkâr edilir. Bu strateji ile konu tam olarak örtbas edilemezse,
bu sefer tacizci/tecavüzcü ile o kurum arasında bir ayrım yapılmaya başlanır.
Bir
de, “İki tarafın da bu konuda rızâsı
vardı” şeklinde açıklamalar ile mesele, iki kişinin arasında yaşanan özel
ve mahrem bir konu gibi de düşünülebilir. Bir partide yaşanan bu meseleye dair
bir gazetecinin, “‘Buraya kadar geldik.
Bu herhâlde yollu’ diye düşünmüş olabilirler” açıklaması da taciz ve
tecavüz meselelerinin nasıl meşru gösterilmeye çalışıldığına ilginç bir
örnektir.
Türkiye’de
taciz ve tecavüz meselelerine hep ideolojik yaklaşılır. Hangi mahallede çıkmış
ise, karşı mahalle ahlâkî vurgularla diğerlerini toptan tacizci/tecavüzcü
olarak itham eder. Bu yaklaşım, maalesef bu problemle mücadelenin önündeki en
büyük engeldir.
Kadınlara
yönelik taciz ve tecavüz meseleleri muhafazakâr cenahta çıktığında haklı olarak
büyük gürültü çıkaran çağdaş gazeteciler, düşünce ve kadın dernekleri, son meselede
suspus olmuşlardır. Hattâ bir tanesi, “Yollu
diye düşünmüş olabilir” diyerek konuyu basitleştirmiştir.
Benzer
bir vaka, şu anki iktidar partisinden patlak verseydi yine sessiz kalacaklar
mıydı?
Hatırlanacağı
üzere, daha önce Ensar Vakfı’nın bir yurdunda yaşanan cinsel istismar, vakfın
bütününe teşmil edilmiş, hattâ imam-hatip okulları, İslâmî vakıf ve dernekler
zan altında tutulmuştu. Bu tutum devam dahi etmektedir. Demek ki derdimiz,
taciz ve tecavüz vakaları ya da bunlara sebep olanlar değil, bu olayın hangi
mahallede yaşandığı ile ilgilidir. Bu da taciz ve tecavüzün ideolojik bir hâl
aldığını göstermektedir.
Ahlâksızlığın
ahlâk vurgusuyla ve başkaları itham edilerek savuşturulmaya çalışılması ise
ülkemizde yaygın bir şekilde gördüğümüz suç bastırma yöntemidir. Aslında
kimsenin görmediği, kamuoyunun bilmediği, gizli saklı her türlü rezalet,
ahlâksızlık olarak düşünülmüyor. Bunları yapsanız bile, kimse bilmediyse,
meydanlara çıkıp “Tacize ve tecavüze hayır!” diye sloganlar atabilir,
diğerlerini tacizci ve tecavüzcü olarak suçlayabilirsiniz! Hâlbuki ne kadar
ahlâkî davrandığınızı görmek istiyorsanız, insanların bilmediği ve görmediği
zamanlarda ne yaptığınıza bakmanız lâzım.
Taciz ve tecavüz meselesini, ortaya çıktığı mahalleden bağımsız ele almadan çözemeyiz. Diğer türlü herkes birbirini itham eder ama sorunlar bir orada, bir burada yaşanmaya devam eder. Bu sebeple, bu tür vakalar ortaya çıkınca, ortaya çıktığı toplumsal grup da dâhil olmak üzere, herkes gerekli tepkileri göstermeli, mesele açığa kavuşmalı ve de taciz ve tecavüzcülere gereken hukukî yaptırımlar uygulanmalıdır. Taciz ve tecavüze yeltenen herkes bu yaptırımların farkında olmalı ve kimsenin kendilerini saklayacağı/koruyacağı umudunu taşımamalıdır.