Sykes-Picot’tan bugüne Fransa’nın Suriye’deki etkisi (3): Rus kurnazlığı

Bolşevik Parti’nin Politbüro üyesi Troçki, Rus Devrimi’nin önde gelen isimlerindendi ve SSCB’nin kurulmasında, ihtilâl sonrası meydana gelen iç isyanlar ile ayaklanmaların bastırılmasında önemli rol üstlenmişti. Aynı zamanda Kızıl Ordu’nun kurucusu ve Lenin’in ardından da Sovyetlerin ikinci adamıydı. Troçki, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına ilişkin “Gizli” ibareli hazırlanan Sykes-Picot Anlaşması’nı ifşa ederek tarihe geçmişti.

PICOT ve Sykes, gözü boğazlarda olan Rusya’nın İttifak devletleriyle anlaşmasını göze alamadıkları için, 1916 yılının Mart ayında, İtalyanlardan gizlenen antlaşma taslağıyla ilgili görüş ve onay almak üzere Rusya’ya gittiler. Hazırladıkları plânı, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Sazonov’a sundular.

Sazonov, antlaşma taslağını prensipte beğendiklerini belirtse de “Büyük Ermenistan” vaadiyle Ermenileri kışkırtma yolunda elindeki kozu kullanıp Doğu Anadolu’daki toprak talepleri ile Karadeniz’deki Rus hâkimiyetinin de sözleşmeye dâhil edilmesi şartını öne sürdü. Değişiklik taleplerinin düzenlenmesi ve onaylanması, sürecin uzamasına sebep oldu.

16 Mayıs 1916 tarihinde Rusya’nın onayıyla süreç tamamlandı. Britanya ve Fransa arasında başlayan, Rusya’nın da onaylamasıyla hayat bulan gizli antlaşma ile Osmanlı Asya’sı için bir taksimat yapılmıştı.

Bu taksimata göre Doğu Anadolu’da Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmı Rusya’ya bırakılırken; Fransa da Doğu Akdeniz bölgesi, Adana, Antep, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Musul ve Suriye kıyılarını nüfusuna geçirmişti. Bu durum, Fransa’nın İran sınırına kadar uzanması anlamına geliyordu. Britanya’ya ise, Hayfa ve Akka limanları, Bağdat ile Basra ve Güney Mezopotamya düşmüştü.

Antlaşmanın 4’üncü maddesiyle Fransa ile Britanya, âdeta ikinci bir antlaşmaya imza atmışlardı. Her iki ülke, paylarına düşen topraklarda “Arap Devletleri Konfederasyonu” ya da Fransız ve İngiliz denetiminde olan tek bir Arap devleti kuracaktı.

Fransa, Suriye’ye yönelik plânında mezhepsel ayrılıklara dayalı üç ayrı devlet hayâl ediyordu: Kuzeyde Nusayrî, merkezde Sünnî, güneyde ise Dürzî devlet kurmak ve “Federal Suriye” çatısı altında birleştirmek…

Ortak paylaşıma açılan İskenderun ise, serbest liman olacaktı.  Mezopotamya’ya bereket sunan Dicle ve Fırat sularının etki alanları yine ortak kullanım dâhilinde garanti altına alınıyordu. Filistin için de “kutsal yerleşim” özelliği barındırdığı gerekçesiyle uluslararası yönetim kurulması formülü geliştirilmişti.

Bu antlaşmaya dikkatle baktığımızda, diğer antlaşmalardan sıyrılan pek çok özellik gözümüze çarpmakta.

Bir gezgin gibi taraf ülkeler arasında mekik dokumuş, antlaşmaya taraf olmuş ülkelerin bakanları, büyükelçileri, siyasetçileri ve bürokratları arasında karşılıklı imzaya açılan yazışmalardan teşekkül etmiştir bu anlaşma.

Anlaşmanın “Sykes-Picot” adını alması da bahsini ettiğimiz temsilciler arasında yer alan ve sözleşme ilkelerinin saptanmasında en “etkili” isimler olmalarından kaynaklanmaktadır. Hakeza, gizli olması ve Rusya’nın onayına sunulması da dikkat çeken özellikleri arasında yer almaktadır.

Şerif Hüseyin, bu gizli anlaşmadan habersizdi ve istediğinden de tamamen farklı bir şekilde imzaya açılmıştı. İngilizler, Arapları ikinci kez kandırmıştı. Antlaşmaya göre Fransa; Lazkiye, Trablusşam, Beyrut ve Sur gibi liman şehirlerini de kapsayan Doğu Akdeniz kıyısında kendisine bağlı idareler kurabilecekti. Zira Lübnan ve Suriye, Birinci Dünya Savaşı’nı takiben “Fransız mandası” altında kurulmuştu.

Rus Devrimi ve İtalyanların talepleri

Osmanlı Asya’sının İngiltere, Fransa ve Rusya arasında “gizlice” paylaşıldığından haberdar olan İtalya, müttefiklerine karşı “Londra Antlaşması” kozunu öne sürdü ve Mersin’den İzmir’e kadar uzanan sahil hattına talip olduğunu bildirdi.

Bu talep, hem Fransız, hem de Yunan talepleriyle çatışıyordu. Üstelik İzmir’in İtalya’ya verilmesine Rusya da karşı çıkıyordu.

Çok geçmeden, Rusya’da ihtilâl beklentileri artmaya baş gösterdi. Çarlığın yıkılması an meselesiydi. Baskılarını arttıran İtalya, 17 Nisan 1917 tarihinde imzalanan “Saint Jean de Maurienne Antlaşması” ile İngiltere ve Fransa’dan istediğini almıştı. Mersin hâriç, Antalya, Konya, Aydın ve İzmir bölgeleri İtalya’nın olacaktı. Üstelik İngiltere ve Fransa’ya İzmir’de, İtalya’ya ise Mersin, İskenderun, Hayfa ve Akka şehirlerinde serbest liman kurma hakkı tanınmıştı.

“Muhakkak ki bağımsızlık alınır, verilmez. Onu elimizle, kuvvetimizle alacağız!”

18 Ocak 1919 tarihinde Paris’te toplanan Barış Konferansı’nda Fransa, Sykes-Picot Anlaşması gereğince Suriye ile ilgili hak iddiasını açıklayınca, İngiltere, anlaşmanın geçerliliğini yitirdiğini, Filistin’in Suriye’den ayrılarak İngiliz mandası altına girmesi gibi bazı taleplerinin garanti altına alınıncaya kadar Suriye’den çıkmayacağını bildirdi.

Konferansa Arapları ve Şerif Hüseyin’i temsilen katılan Emir Faysal, Arapça konuşan halkların “tam bağımsızlık” ekseninde ve devlet bütünlüğünde birleştirilmesini talep etti. Ancak bu talebi karşılık bulmadı. Başta Suriye olmak üzere diğer Arap topraklarının İtilâf Devletlerince parçalanarak sömürgeleştirmek istendiğini öğrenen Faysal, arkadaşlarına, “Müslüman dünyasının önüne çıkamayacağım. Kendilerinden Halîfeye karşı savaşmalarını, fedakârlık yapmalarını istedim. Oysa şimdi görüyorum ki, amaçlarına hizmet ettiğimiz Avrupa devletleri, Arap ülkelerini bölüyorlar” itirafında bulunur ve Şam’a dönünce de, “Barış Konferansı’nda sadece Suriye’nin değil, tüm Arapların bağımsızlığını istedim. Muhakkak ki bağımsızlık alınır, verilmez. Onu elimizle, kuvvetimizle alacağız” der.

Devreye bir kez daha İtalyanlar girmiş, Londra ve Saint Jean de Maurienne Antlaşmalarıyla kendilerine vaad edilen toprakları istemişlerdi. Yeni dünya düzeninde rol kapma yarışında olan İngiltere ve Fransa, Rusya tarafından onaylanmadığını, daha doğrusu Bolşeviklerin reddiye vermesini öne sürerek antlaşmanın bağlayıcılıktan uzak olduğunu açıklayınca, İtalya’nın tepkisi, Akdeniz’de en uzun sahile sahip Antalya ilimize çıkarma yapmak şeklinde oldu.

Bunu fırsata çeviren İngiltere, Yunanlıları cesaretlendirerek İzmir’i işgal etmeleri için bu ülkeye açık destek verdi. Başta İzmir olmak üzere işgal edilen illerimiz, Anadolu’da durdurulamayan bir millî direnişin başlamasına sebebiyet vermişti. Kafkaslardan çekilen İngiltere, ortağı Fransa tarafından Ermenileri terk etmekle itham edilirken, diğer yandan boş durmayarak “Eylül Antlaşması”nı imzalatmıştı.

Bu çerçevede daha sonra “Kahraman”, “Şanlı” ve “Gazi” unvanlarını alacak olan Maraş, Urfa ve Antep’in denetimi Fransızlara; Şam, Hama, Humus ve Halep’in denetimi ise Araplara devredildi. Suriye’nin batısında tapu Fransa’nındı. Londra’da yapılan Aralık ayı görüşmeleri doğrultusunda Filistin’in İngiliz, Suriye’nin ise Fransız mandası altına girmesi netleştirilmiş oldu.

104 yılı geride bırakan Sykes-Picot Anlaşması’nda, Fransa’nın Lübnan politikasında hangi yolları izlediğinden tutun, hangi araçları nasıl kullanacağı, son olarak bölgedeki etkilerine varıncaya bütün detaylar net bir şekilde belirlenmişti.

Ayrılıkçı Arap hareketine karşı düzenlenen “Âliye Dîvan-ı Harb-i Örfîsi” üzerine yazdığı kitapta, Fransa’nın Mısır’daki siyâsî memurunun ağzından şu cümlelere yer verir Cemal Paşa:

“Şayet Suriye bir gün ecnebi himâyesi altına girecek ise, Suriyeli Hıristiyanlar hemen müttefiken bu himâyenin Fransa himâyesi olmasını arzu edeceklerdir. Müslümanlar arasında ise gayet müteneffiz bir kısım İngiltere himâyesini tercih, diğer bir kısmı da Fransa himâyesini kabul edip mütebâkisi kendilerinin gıyabında takarrür edecek herhangi bir himâyeyi lakaydâne kabul ederler.”

1917’nin sonuna gelindiğinde, dünyada “ilk” ve “en büyük” sosyalist devletin kurulmasını sağlayan bir devrim gerçekleşti. Tarihe Ekim Devrimi ya da Bolşevik Devrimi diye geçen olay sonucu Lenin önderliğinde iktidara gelen ve Sovyetler Birliği’ni kuran (7 Kasım 1917) Bolşevikler, Rus Devrimi’nden sonra Çarlık döneminde yapılan bütün gizli antlaşmaları reddettiklerini açıkladılar.

Devrim bekleniyordu ama Rusya’nın, bir yıl önce onayladığı antlaşmadan ve paylaşımdan vazgeçmesi beklenmiyordu! Dünya kamuoyu, İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan gizli antlaşmadan, Lev Troçki’nin antlaşmanın bir kopyasını 24 Kasım 1917’de İzvestiya gazetesinde yayınlamasıyla haberdar olmuştu.

“Gizli” ibareli antlaşmanın ifşâsı

Bolşevik Parti’nin Politbüro üyesi Troçki, Rus Devrimi’nin önde gelen isimlerindendi ve SSCB’nin kurulmasında, ihtilâl sonrası meydana gelen iç isyanlar ile ayaklanmaların bastırılmasında önemli rol üstlenmişti. Aynı zamanda Kızıl Ordu’nun kurucusu ve Lenin’in ardından da Sovyetlerin ikinci adamıydı.

Troçki, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına ilişkin “Gizli” ibareli hazırlanan Sykes-Picot Anlaşması’nı ifşa ederek tarihe geçmişti.