Sykes-Picot çökmüşse Lozan da çökmüş demektir

Azerbaycan’a Karabağ’ı armağan eden, dünyaya Türk Devletleri Teşkilatı’nı altın tepside sunan, Libya’da Ömer Muhtar’ın ruhaniyetine “Silah ağalarının eline seni bırakmam” diyen, Kıbrıs’ın Türk’süz kabul edilemeyeceğini AB’ye dahi söyleten ve Kasyun dağından Kudüs’e serenat yapan Türk Devleti, sen çok yaşa, ebede dek yaşa e mi!

BİR İngiliz ile bir Fransız asker diplomatının devletleri adına yaptıkları görüşmede yine devletleri adına birbirine verdiği söz, son İslâm Hilâfeti’ne de hadim olan Devlet-i Aliyye’nin ikisi arasında parçalanmasını öngörüyordu. 

Bu sözleşmeye göre, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı Devleti’nin sancaklarından Halep ve Şam Fransa’ya, Bağdat, Ürdün ve Filistin’in yanı sıra Mısır da İngiltere’ye düşüyordu. İkinci Dünya Savaşı “Birinci Savaş’ın devamı” niteliğinde gerçekleşirken, İngiltere Fransa’ya, Fransa da İngiltere’ye çeşitli operasyonlar çekmişti. İkisi de öyle açgözlüydü ki bölgenin tamamı kendi hanesine yazılsın istiyordu. Türkiye de dâhil…

İkinci Savaş’tan sonra İngiltere, Fransa’ya Suriye ile Mısır’ı bir araya getiren bir devletle hamle yapmıştı. Buna karşı Fransa ise İngiltere’ye İran’dan işaret çekmişti. Hamleler Orta Doğu’da şekillenmeye yönelik ciddî sonuçlar doğururken, darbeler ve despot yönetimlerle bir coğrafya kaynatıldı sürekli. Son olarak adına “Arap Baharı” dedikleri yem, Gezi Olayları ile Türkiye’ye sıçratılmak istenmişti. Gezi Olayları’ndan bir yıl önce Türkiye’de kimi kaynaklar, Tunus’ta başlayıp Mısır’da büyüyen devrim ateşinin Suriye’den Türkiye’ye sıçrayacağını fakat Türkiye’yi bir iç savaşın beklediğini söylüyorlardı. Türkiye’de en az 10 bin El-Kaide teröristinin Türk Devleti tarafından toparlanıp eğitildiğini ifade ettiler. Aslında bu kaynaklar, yalan söylüyor, iftira atıyorlardı. 2013 Mayıs’ında Reyhanlı’yı kana bulayan eylem başlayıp aynı günlerde İstanbul’da başlayan Gezi Olayları da, birkaç ay sonra Aralık’ın 17’sinde sözde rüşvetçilik, 25’inde de Millî İstihbarat Teşkilatı’nın organize ettiği tırların sözde terör örgütlerine silah götürdüğü iftirasıyla yapılan operasyonlar da Gladyo’nun Türkiye’deki tüm taşeronları eliyle gerçekleştirilen ve düğümü işte bugün Türkiye’nin net zaferiyle ancak çözülen kumpaslardı.

O günlerde kaleme aldığımız “Reyhanlı’da çanlar kimin için çalıyor?” başlıklı dosya çalışmamızda “En-Nusra” adlı örgütün ne olduğundan net bahsedememiş, ancak anlaşılması için işaretlerini vermiştik. Zira Türk Devleti’nin en usul operasyonunu bozamazdık. Şükürler olsun ki, Türk Devleti bu operasyonu başarıyla sonuçlandırarak yeni harekâtına başladı. Bu aşamada anlaşılması gereken, ABD Başkanı Donald Trump’un söylemi üzerinden şudur: “Suriye’de ne olduğuna karışmayacağız. Fransa da karışmayacak.”

ABD adına konuşan Trump’un bu ifadelere Fransa’yı neden dâhil ettiği ortadadır sanırım. Zira bu yüzden Sykes-Picot Sözleşmesi’nden bahsederek başladık mevzuya. Çünkü 2025’e girerken, Sykes-Picot resmen çöktü. Ki Sykes-Picot, Sevr ile Lozan’ın temeliydi. E Sykes-Picot çöktüğüne göre ne çökmüş demektir?

2023 yılında Türkiye’nin yüzüncü yılına dair birkaç dron gösterisi izledik. Ancak maalesef 6 Şubat 2023 günü yaşadığımız eş depremlerin 11 ilimizde canımızı yakmasının yanı sıra medyamızın ahlâksız yaygara anlayışı ve kurumlarımıza çöreklenmiş kripto ve çapsız bürokratlar ile bazı sorumluların “Türkiye Yüzyılı” özelinde hiçbir vizyon hareketi sergilememelerinin üzerine başkaca bir aksiyon alamadık. 6 Şubat Depremleri’nden evvelki Türkiye’de aslında, 2023 itibariyle Lozan Antlaşması’nın bir hükmünün kalmayacağı konuşuluyordu. Bu bir şehir efsanesiydi, evet. Ve evet, Lozan’ın gizli maddeleri filan yoktu. Ancak bu şehir efsanesiyle bir motivasyon da sağlanmıştı. İnanılıyordu ki, Türk Devleti, 2023 sonrasında yepyeni bir harekâta açılacak, topyekûn bir aksiyona geçecekti. Zira Türk Devleti, on beş binyıllık kengeşinin sistematize tecrübesini mağlûbiyet yıllarında olgunlaştırma yolunu tutmuş hâlde Lozan’ı çökerteceği günü bekliyordu. Ve o gün geldi… 

Azerbaycan’a Karabağ’ı armağan eden, dünyaya Türk Devletleri Teşkilatı’nı altın tepside sunan, Libya’da Ömer Muhtar’ın ruhaniyetine “Silah ağalarının eline seni bırakmam”diyen, Kıbrıs’ın Türk’süz kabul edilemeyeceğini AB’ye dahi söyleten ve Kasyun dağından Kudüs’e serenat yapan Türk Devleti, sen çok yaşa, ebede dek yaşa e mi!

Not: Zafer kazanmak başka, inşâ etmek başka. Ey Türk Devleti, iltifatını aldıysan, sen de bu milletin gönlünü almalısın! 2025’ten tezi yok, göster mülkünün temeli olan adaletini, göster aile politikalarını, göster şehir stratejilerini ki biz de kendi Kasyun’umuza çıkıp rahat bir kahve içelim!