DÜNYANIN en önemli suyollarından
biri olan ve Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlayan Süveyş Kanalı’nda Panama bandıralı
“The Ever Given” adlı bir gemi, kanal bölgesinde kopan kum fırtınası sonrası
karaya oturdu.
Ancak
geminin karaya oturuşu öyle bir oturuş oldu ki Süveyş Kanalı’nı âdeta gemiden
bir hisar ile kapattı. Dünya ticâretinde günlük on milyar doların aktığı bu
gemi güzergâhının kapanması veya kapatılması, küresel ticâreti ânında etkiledi.
Bu etkinin ilk hissedileceği kalem, petrol tankerlerinin kanaldan geçememesi
nedeniyle fiyatı yükselecek olan petrol gibi görülüyor.
Süveyş
Kanalı’nın bir gemiyle tıkanması veya tıkatılması bana “Karadeniz’de gemilerin mi battı?” şeklindeki
halk deyimini çağrıştırdı. Bu deyimin ardında büyük bir felâketin izleri
gizlidir elbette. Muhtemelen Birinci Dünya Savaşı’nın ardından çıkan bu halk
deyimi, Karadeniz’de batırılan Osmanlı erzak gemilerine dayanmaktadır. Rusların
bu gemileri batırması, lojistiği kesilen Osmanlı ordusuna Sarıkamış gibi bir
felâkete mâl olmuş, on binlerce vatan evlâdı, Karadeniz’de batan gemilerin
bedellerini cephede canlarıyla ödemişlerdir.
Şimdi,
Süveyş Kanalı’nı gemiden bir hisar gibi tıkayan ticâret gemisine dönelim…
Bu
geminin kanalda karaya oturuşu bir kaza olabilir mi? Olabilir. Ardında istihbarat
örgütlerinin bulunduğu bir sabotaj olabilir mi? Olabilir. Ancak öyle veya böyle,
bu geminin dünyanın en faal suyollarından birini tıkaması, üzerinde durulması
gereken pek çok sual barındırmaktadır.
Bu
suallerden ilkini, Süveyş Kanalı’nın coğrafî konumu üzerinden sormak gerekir.
Süveyş
Kanalı hangi kıtaların irtibat merkezidir? Asya ile Avrupa’nın… Bu bağlantıda Asya
ve Avrupa’nın rolleri nedir? Asya hammadde ve ürün, Avrupa da pazar… Bu kanal
tıkanırsa ne olur? Asya ve Avrupa arasındaki tedarik zinciri kopar ve ticâret
gemileri Ümit Burnu’ndan dolaşarak Avrupa’ya Cebelitarık üzerinden ulaşmak
zorunda kalacaklarından hammadde ve ürün fiyatları artar. Bu kanal tıkanırsa,
bunda en fazla zarar gören ülke hangisi olur? Çin!
Bu
suallerin açtığı pencereden bakılınca Süveyş Kanalı’nın tıkanması, birilerinin
Asya ve Avrupa, özellikle de Avrupa ve Çin arasındaki ticâretten rahatsız
olduğunu gösteriyor. Bu birilerinin kim olduğuna bakılacak olursa, dünya
ölçeğinde böyle bir kriz çıkaracak iki güç olduğu görülür: ABD ve Küreselciler...
Olaya
ABD üzerinden bakacak olursak üretimde kendini geçerek dünyanın zirvesine oturan
Çin’in gelişi hiç hayra alâmet değildir. Çin’in her yıl Avrupa ile yaptığı ticâretin
devasa bilançolara erişmesi, onun kudretini arttırırken Avrupa’ya sadece NATO
ile bir tür jandarmalık yapan ABD’yi kara kara düşündürmektedir. ABD’ye göre jandarmalığını
yaptığı Avrupa, ticâreti rakibi ile yaparak onun elini zayıflatmaktadır.
Bu
durumun kendisi açısından hegemonik bir vahamet hâli almaya başladığını gören
ABD, Trump döneminin ortalarından itibaren Avrupa’yı Çin ve ikincil olarak da
Rusya’ya karşı çevrelemeye başladı. Bu çevreleme mekânı için en uygun olan alan
ise artık şekli bir devlet hâline gelmiş Yunanistan idi. ABD iflâs etmiş
Yunanistan’ı Türk tehdidi ile sindirerek son iki yılda adı konulmasa da teslim
aldı. Girit, Dedeağaç ve Yunanistan’ın önemli noktalarına yapılması plânlanan
yirmi üs, bu durumla alâkalıdır. Bu yirmi üsse ilâve olarak ABD’nin Bulgaristan,
Romanya ve Ukrayna’ya uzanan üs girişimleri, Avrupa’yı Çin ve Rusya’ya karşı
kuşatmanın dozunu arttıracağına işarettir. Anlaşılıyor ki, ABD, Avrupa’nın
kendine rağmen rakipleriyle bağımsız askerî ve ticârî ilişkilere girmesini
istememektedir.
Mısır’ın
kontrolü darbeci Sisi’den itibaren ABD’nin elinde olduğu için o kanalı tıkayan
gemi, artık Süveyş’in eskiden olduğu gibi güvenli bir suyolu olamayacağını
göstermektedir. ABD belli ki Çin’in hedef pazarlara ucuz maliyetlerle mal
satışına, bulduğu her fırsatta taş koyacak gibi görünüyor.
Zaten Myanmar’da bu iki gücün darbeciler ve karşıtları üzerinden çarpışması da Çin’in Myanmar’da açacağı kanal ile ilgilidir. Değilse, Myanmar’da ne olduğu ABD’nin ne umurunda olsun! Güya Çin, Myanmar’da darbe yaptırmış da, bunlar da darbeye karşı tavır alıyorlarmış da… Yersen…
ABD’nin
işine gelmeyen yerde darbe yaptırıp işine gelen yerlerde diktatörlerle anlaştığını
bildiğimiz için bu konudaki sahtekârlığı artık dünyanın malûmudur; onun
demokrasi vurgulama numaralarına gülüp geçmek lâzım. Mesele, ticâret ve
hegemonya meselesidir.
Yarın
Cebelitarık ve İstanbul Boğazı’nın da Çin ve Rusya’ya karşı kontrollü kapanması
durumunda neler olacağını düşünmek lâzım.
Biden
döneminde ABD’nin izleyeceği rota, hegemonyasını mümkün mertebe devam ettirmek
olacağı için Doğu Akdeniz’i kontrol eden ve Çanakkale ile İstanbul Boğazlarını
elinde tutan bir Türkiye ile asla dalaşmayacaktır. Ha, birtakım kukla yapılar
üzerinden Suriye ve Irak’ta bir şeylerin peşinde mi? Evet, peşinde! Ancak artık
Türkiye’ye rağmen bu teşebbüsleri sonuca bağlayacağını sanmıyorum. Dünya müthiş
bir dönüşüm ve yapılanmaya giderken ABD’nin Akdeniz ve Irak-Suriye üzerinden
Türkiye ile bilek güreşine girmesi kesinlikle çıkarına değildir!
Biden’in
güya mesafeli durduğu Erdoğan’ı Dünya İklim Zirvesi’ne daveti, Erdoğan’ı
sevdiğinden değil, elinin mahkûm oluşundandır. Bu zirve ile yeni bir formatta başlayacak
olan ABD-Türkiye münasebetleri artan bir ivme ile devam edecektir.
Biden’in
AB Liderler Zirvesi’ne katılarak Türkiye’nin diğer ittifaklara itilmemesi için
çaba göstermesi, kara kaşımız ve kara gözümüz için değil, güç ve nüfuzumuzla
alâkalıdır.
Türkiye
öyle bir yerdedir ki, Çin’in boğazını sıkmak isteyen de, Rusya’nın boğazını
sıkmak isteyen de bizimle iyi geçinmek zorundadır. Türkiye istemezse ne Çin’in,
ne de Rusya’nın önü kesilir.
Bakmayın
siz Atlantik ittifakının algısal para operasyonları çekmesine, bu
operasyonların, pazarlık güçlerini arttırmaya yönelik tilkilikler olduğu cümle
âlemin malûmudur. Kendileri küçülüp biz büyürken bizim paramızın değerinin
düşüp onlarınkinin yükselmesi komik değil mi? Küresel sermaye ve para
muslukları şimdilik ellerinde, oynasınlar bakalım… Bugünün bir de yarını var ve
o yarın, Büyük Türkiye’yi müjdeliyor!
Süveyş
Kanalı’nı tıkayan gemi, artık dünyanın yeni bir kutuplaşmaya gittiğini
gösteriyor. Bu kutuplaşmanın tedarik zincirlerini önemli ölçüde etkileyerek mal
ve gıda fiyatlarını artırmayı amaçladığını söyleyebiliriz.
Bu
klasik yollara epeydir alternatif arayan küresel sermaye de boş durmuyor. Muhtemelen
onlar da klasik yolların tıkanmasını isterler. Nedeni ise dünya ticâretini,
ulusların kontrolünden çıkararak kendi şirketlerinin insafına bırakmak
arzusudur.
Artık
dünyanın yeni bir derdi var; o da Süveyş Kanalı’nda gemilerinin kalmasıdır.
Orada kalan her gemi de artan hayat pahalılığı ve muhtemel kaoslardır. Dünyanın
bir hammadde ve gıda kaosuna doğru sürüklenmek istediği açıktır.
Türkiye’nin
neden Afrika kıtasında tarım arazileri kiraladığı bu bağlamda sanırım daha iyi
anlaşılacaktır. Kanalda gemileri tıkanan eski dünya kara kara düşünürken, onun
üzerinden kurulacak olan yeni dünyada bir yıldız gibi yükseleceğimizden hiç
kimsenin endişesi olmasın.
Vesselâm…