İNGİLİZ biyolog Charles
Robert Darwin’in ortaya attığı ve son yüzyıl bilim çevrelerinin “teori”
mesabesinde kabul ettikleri “Canlılığın Kökeni: Evrim” düşüncesini, genellikle
insanın varlık atasının maymun olduğu tezi nedeniyle yeryüzündeki tüm dinlerin
dindarları bir çırpıda tekfir eder, itelerler.
Ancak
Evrim Teorisi’nin ortaya koyduğu tezlerin bütünü, insanın atasının maymun
olduğu sonucuyla bitmez ve bu söylemle tartışılmak da istemez. Darwin’in
yalnızca ana akım materyalizmin yakaladığı düşüncesi, tüm canlıların hayatta
kalabilmek adına kapasitesi nispetince hem düşünsel, hem de fiziksel plânda
eski konumuna göre evrilmeye çabaladığı, bu noktada yaşadığı ölüm engeli
nedeniyle ölüm öncesinde edinebildiği yaşamsal beceri kodlarını kendisinden
sonrakilere eriştirmek için üremek üzerinden hayata meydan okuduğu yönündedir.
Materyalizmden
doğan birçok tali düşünce, kendi doktrini etrafında toplumlara hayatta kalmanın
yöntemlerini sunar. Ve toplumlar, bu yöntemleri hayata karşı birer meydan okuma
kültürü olarak uygularlar.
İçinde
bulunduğumuz çağın bu uygulamalar plânındaki ismini kendi çerçevemize göre
koyuyoruz. Materyalizm de buna bir isim veriyor. Ve materyalizmin araçlarından
biri olan medya da… Medya, son olarak bu hayatta kalma programını “Survivor”
başlıklı gerçekçi yarışma ile adlandırmıştır.
Evrim
Teorisi’nin en bilindik ve sloganlaşmış temenni türü tespitlerinden biri,
“güçlü olanın zayıf olanı yenmesidir”. Survivor, bu basit ilkeyi ortaya koyan
bir gerçekçi yarışmadır. Peki, onun hayattaki yansıması nedir?
Survivor,
sistemin ortaya koyduğu yarışmaların takımlar hâlinde kazanılmasını, kazanma
olduğu müddetçe kazananın ödüllendirileceğini salık verir. Hatta takım içinde
de bu yola başvurur ki sistemin varlığı hem daha kutsallaşsın, hem de sisteme
bağımlılık eşit şekilde dağılsın. Anlamı “hayatta kalmak” olan Survivor’da bu
bilinçle yarışan herkes, meydan okuma eşiğindedir. Bu meydan okuma sisteme
değil, hayatta kalmayı zorlaştıracak diğer unsurlara karşıdır. Eleneceğini
düşünen yarışmacı, edindiği tecrübeyi ve kendisine gelen destek oylarını dahi
kendisinden sonrası için bir başka yarışmacıya yönlendirmeyi ihmâl etmez.
Şüphesiz
Survivor’un gerçek hayattaki yansıması, hayatın materyalist anlamda
yaşanmasının kendisidir. Bu anlamda bu düşünce ve anlayışla yaşayan her birey,
içinde bulunduğu zemini aynı yöntemlerle bir tarla gibi işler. Bu düşünceyle
yaşayan her birey, sahibi olduğu mesleğine, üzerinde çalıştığı işe aynı gözle
bakar. Bu yüzden tek derdi, kazanmaktır. Yeniden kazanmanın yolu da, diğerleri
az ile karnını doyurup yeni yarışmaya daha düşük bir direnç ve enerjiyle
hazırlanırken, kendi karnının tok olduğu, daha yüksek direnç ve enerjiye sahip
olarak hazırlanmasıdır.
Materyalist
düşünceyi kendisine ilke edinmiş kişilerin oluşturduğu ve bu düşüncenin hâkim
kılındığı topluluklar, sivil toplum kuruluşları, meslek ve iş kuruluşları,
şirketler, akademiler, devletler vardır. Buralara mensup olanların yahut
buralara mensup olmaya aday olanların arzusu daha fazla fonlanmaktır.
Sanayicisi, esnafı, akademisyeni, siyasetçisi, sporcusu, mühendisi, doktoru,
bakkalı, manavı, kasabı, pidecisi, berberi, gazetecisi ve aklınıza gelebilecek
bütün mesleklerin sahipleri, zihinlerindeki düşünce materyalizm ise bu fonlama
ile hayata meydan okuyabileceklerini düşünerek yaşarlar ve sistemi savunurlar. Ana
akım materyalizmden doğmuş her ideoloji bu anlamda ruh ikizidir.
Ülkemizde
yabancı ülke kaynaklarıyla fonlandığı ilân edilen medya kuruluşları son
günlerde fazlasıyla gündem oldu. Gündem etrafından konuşulan medya
kuruluşlarının komünist söylemler taşıdıkları, ancak bu fonlamaların kapitalist
merciler tarafından sağlandığı da yine tartışılanlardandı. Ruh ikizlerinin
birbirlerini kollayacakları ve sistemi savunacakları düşünülmedi; ancak gerçek,
görülenin ta kendisiydi. Örneğin Türkiye’de Rotary tipi kulüplerin birçok
mensubunun daha önce komünist/sosyalist/faşist ideolojiye inananlardan
çıktıkları dahi bunun göstergelerindendir. (Evet, faşizm ile komünizm de ruh
ikizidir. Her faşist komünist, her komünist de faşisttir. “Komünist faşizmi”
diye bir durum vardır. Çünkü komünistler, dünyanın neresinde olurlarsa
olsunlar, diğerlerine karşı kendilerinin taraftarıdırlar.)
Ayrıca
fonlanan medya kuruluşları, Hükûmet’e yakın duran medya kuruluşlarının da Hükûmet
tarafından fonlandığını ifade ettiler. Haklıydılar, ancak bu da sistemi savunma
şehvetinden ileri gelen, sözde kendilerine yapılan ithama itiraz ederken
sistemi daha da kutsayan bir söylemdi.
Materyalizmin sadece yabancı kaynaklı fonlarla yayın yapan medya kuruluşları yoktur. Türkiye de dâhil, dünyanın her yerinde bu zihniyetle birbirini fonlayan, ruh ikizlerini rakiplerine (dindarlara ve vatanperverlere) karşı dirençli ve enerjik tutan sistem havuzları vardır. Ve geçmişte nasıl işlemişlerse, bugün de aynı şekilde işlemektedirler.