Suriye’de ne işimiz var?

Son İdlib saldırısında şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Nihat Kara’nın ağabeyine yazdığı mesajı unutmayalım: “Sizden ricam, sakın ‘Suriye’de ne işimiz var?’ diyenlerden olmayın! Gittim, gördüm, tam da olmamız gereken yerdeyiz. Yedi düvel bir olmuş, rejimi, Rusya’sı… Dua edin yeter, selâmetle…”

27 Şubat akşamı, Suriye Rejiminin alçak saldırıları sonucu, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde çok sayıda vatan evlâdı şehâdet şerbetini içti.

Suriye Rejiminin Rusya destekli bu alçak saldırısı, Türkiye’nin Suriye politikası ile ilgili önemli dönüm noktalarından birisi olacaktır. Bu acı olay bir kere daha göstermiştir ki, “gâvurdan dost, hınzır derisinden post olmaz”.

Türkiye’ye ne ABD, ne Rusya, ne de başka bir emperyalist ülke dosttur. Bunlarla uluslararası ilişkiler çerçevesinde münasebet kurulur, görüşülür filan, ama kesinlikle bir dost gibi güvenilmez, güvenilemez.

Suriye Rejiminin alçak saldırısına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hava ve kara unsurlarının gerekli cevabı verdiğini ve vermeye devam ettiğini düşünüyoruz.

***

Böyle zamanlar, hassas zamanlardır; kimin ne yaptığı asla unutulmaz. Maalesef millî birlik ve beraberlik görüntüsüne zarar vermek isteyen birtakım çevreler, milletin yüreğinde açılan yaralar üzerinden siyâsî menfaat elde etme ya da acıları istismar etme yönünden birtakım tutum ve davranış içerisine girebilmektedirler.

Askerlerimizin şehit oluşuna alenen sevinenler, şehit sayısının çok daha fazla olduğunu (olması arzusunu) dillendirenler ya da millî bir meseleyi salt siyâsî bir konu olarak görüp bu acı üzerinden muhalefet sergileyenler, milletin hâfızasından silinmeyeceklerdir.

Bu noktada şunu da ifade etmek gerekir ki, Suriye Rejiminin alçak saldırısını Meclis’te grubu bulunan partiler şiddetle ve nefretle kınarken, bir parti bu kınamaya katılmamıştır. Böyle bir zamanda bile üzüntümüzü paylaşmayan, alçak saldırıyı yapanları kınayamayan bir parti, hiç kusura bakmasın, Türkiye’nin bir partisi olamaz.

Bu partiye sormak lâzım: Türkiye’nin hangi acısına üzüldünüz, hangi sevincine ortak oldunuz? Milletin acılarına sessiz kalarak ya da içten içe sevinerek, sevinçlerine üzülerek kendinizi çaprazlama pozisyonda tutarsanız, millet nezdinde hiçbir zaman meşru bir siyâsî parti olmayacaksınız.

***

Suriye’den şehit haberi geldikçe güya savaş karşıtlarından, barışseverlerden “Suriye’de ne işimiz var?” gibi bir soru gelmektedir. Ana muhalefet partisi yöneticisi de aynı soruyu sık sık dillendirmektedir. En son hâdisede yine “İdlib’de ne işimiz var?” şeklinde bir cümle kullanmıştır.

Türkiye, sanki Suriye güllük gülistanlıkken operasyonlar yapmış, Suriye topraklarına girmiş ve İdlib’i kuşatmış da içeridekiler buna tepki gösteriyor…

Bu soru, dünya gerçeklerinden, uluslararası projelerden, emperyalist güçlerin hesaplarından ve tarihî olaylardan bîhaber olanların dillendireceği bir sorudur. Sanki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin unsurlarını sınırın bu tarafına alınca her şey düzelecek, saldırı olmayacak, biz de rahat edeceğiz!

“Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?” söylemini art niyetli düşman unsurları bile söyleyemez. Çünkü Rusya orada, ABD orada, İran orada, PKK/YPG orada, irili ufaklı farklı hesaplar yapan başka gruplar orada... Suriye’deki hangi olay bu ülkeleri ne şekilde etkiliyor da oralara üşüştüler? Onların kimisi petrol derdinde, kimisi sıcak denizlere inme hevesinde, kimisi mezhep yayılmacılığı için bir fırsat görmüş, bazıları da bir devlet kurma hayâline kapılmış… Leş kargaları gibi oralara üşüşmelerinin arkasında hepsinin kötü niyetli hedefleri olduğu belli. Peki, Türkiye neden orada, öyle mi?

***

Hatırlarsanız, 1998 yılında PKK’nın elebaşı Suriye topraklarında barınıyor ve Türkiye ciddî bir terör kuşatmasına maruz kalıyordu. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı, Reyhanlı’da bir konuşma yaparak gerekirse askerî bir müdahale yapılacağını hissettirdi. Hafız Esed’in harekete geçmesine ve terörist elebaşının Suriye topraklarından çıkmasına vesîle olmuştu bu tehdit.

O zaman da denilebilir miydi “Bizim Suriye’de ne işimiz olur?” diye?

Asıl diğer ülkelere sormak lâzım: Sizin orada ne işiniz var?

İran’ın ne işi var? Rusya’nın ne işi var? ABD’nin ne işi var?

Bu soruları soramayanların, “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?” demeleri gerçekten de ya gafletten ya da ihanetten kaynaklanıyor.

Suriye’de olmamızı gerektiren onlarca sebep var.

İşte size bunlardan birkaç tanesi:

1. Suriye’de 2011 yılında başlayan iç karışıklıktan en fazla etkilenen ülke, Türkiye!

Suriye’nin en uzun sınırı Türkiye ile… Şu an Türkiye’de 4 milyon civarında Suriyeli var. Olaylar kontrol edilemezse bu göç hareketinin artarak devam etme potansiyeli var.

Türkiye hem insanî, hem de ekonomik ve sosyal gerekçelerle bu nüfus hareketini durdurmak, savaş mağduru insanların Suriye’nin kendi topraklarında oluşturulacak güvenli bölgelerde tutulmasını sağlamak istiyor. Suriye’de olmadan bu mümkün olur mu acaba?

2. Türkiye’yi bölmeye çalışan terör örgütleri Suriye’deki karışıklıklardan istifade ederek oralarda korsan devlet kurma peşindeler. “Suriye’de bizim işimiz olmaz” demekle, “Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG devleti kurulmasının Türkiye’ye bir zararı olmaz” demek, aynı anlama gelir.

Türkiye sınırlarını da tehdit eden ikinci bir İsrail devleti istemiyorsak, Suriye’de olmak zorundayız.

3. Rahmetli Necmettin Erbakan’a atfedilen, “Eğer bir gün mesele Suriye olursa, bilin ki hedef Türkiye’dir” sözü, emperyalistlerin uzun vadeli hesaplarını ifade ediyor. Siyonistlerin “Arz-ı Mev’ud”u, Evanjelistlerin “İsa Mesih’in dünyaya hâkim olacağı” inancı, Kudüs’ten başlayarak Nil ile Fırat, Fırat ile Dicle arasının dizaynına yönelik teolojik düşünceler, bölgeye üşüşenlerin basit uluslararası gerekçelerle burada olmadığını gösteriyor.

Bir ucunda Türkiye’nin bölünmesi ya da dağılmasına yönelik hesapların bulunduğu bu projelere “Savaşa hayır!” gerekçesiyle göz yummak, ülkemizi göz göre göre tehlikeye atmaktır.

4. Türkiye sınırının bu tarafının güvenliği, sınırın diğer tarafının güvenliği ile bağlantılıdır. Terörist saldırılar insan kaynağını, lojistik ve psikolojik desteğini hep sınır ötelerinden almışlardır.

Sınırların ötesinde bir devlet otoritesi olmadığında, Türkiye dış kaynaklı terör saldırılarına daha çok maruz kalacaktır. Bu sebeple gerek gördüğü zamanlarda ülkemiz Suriye’de de, sınır ötesi başka yerlerde de bulunmak zorundadır.

***

Son İdlib saldırısında şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Nihat Kara’nın ağabeyine yazdığı mesajı unutmayalım:

“Sizden ricam, sakın ‘Suriye’de ne işimiz var?’ diyenlerden olmayın! Gittim, gördüm, tam da olmamız gereken yerdeyiz. Yedi düvel bir olmuş, rejimi, Rusya’sı… Dua edin yeter, selâmetle…”

***

Allah bütün şehitlerimize gani gani rahmet eylesin; içeriden ve dışarıdan ülkemize zarar vermek isteyenlere fırsat vermesin!