Suriye’de kukla devlet riski devam ediyor!

Şu hâlde Suriye’de böyle bir otonom yapı -fiilî olarak var ama- resmî olarak ortaya çıkarsa Türkiye müdahale eder mi? Etmelidir! Etmezse, o yapı tekrar palazlanarak terör kazanımlarımızı başa döndürür çünkü. Karşı tarafın plânı elbette budur. Türkiye, evet, yoğun bir siyâsî, askerî ve mâlî savaşın içinde; ancak bu durumumuza bakarak böyle bir oldubittiyi seyredeceğimizi sananlar yanılıyorlar.

TÜRKİYE’NİN, benim “Tovuz-Trablusgarp hattı” dediğim uzun ve problemli bir fay hattı var. Bu problemli fay hattının en sık deprem üreten noktası ise Anadolu’nun güney sınırlarına tekabül eden Kuzey Suriye ve Kuzey Irak hattıdır.

Atlantik cephesinin Kurtuluş Savaşı’ndan sonra bir müddet ertelediği, ancak içimize tam anlamıyla sızdığı 1950’li yıllardan itibaren raflardan tekrar indirdiği bir Sevr rüyası vardır; Türkiye’yi muhtelif parçalara bölmek… Özellikle İsrail’in kuruluşundan sonra, Atlantik cephesinin güvenlik algısı tam anlamıyla İsrail’in güvenlik algısı hâline gelmiştir. Daha doğrusu, bu cephenin güvenlik algısı, İsrail’in güvenlik algısıyla eşleşmiştir. 

İstilâcı bir ot gibi Filistin’e monte edilen İsrail, kısa zamanda yayılarak Filistin’i yutmaya başlamış ve çevresindeki devasa Arap dünyasının direncini kademe kademe kırarak büyümesine devam etmiştir. Elbette onun bu büyümesinde ABD’nin rolü çok büyüktür. Zira ABD’yi perde ardında yöneten para ve ideoloji Siyonizm’e aittir.

İsrail’in Büyük İsrail Projesi, malûm, Ahd-i Atik’in vaat edilmiş topraklar ütopyasına dayanır. Bu ütopyaya göre İsrailoğullarına vaat edilmiş topraklar, Ağrı dağının eteği merkez alındığında güneybatı ve kuzeydoğudan çekilen iki hattın Arabistan kıtasında birleştirilerek bir üçgen teşkil ettiği topraklardır.

Ağrı dağından güneybatıya çekilen hat; Ağrı, Erzurum, Erzincan Sivas, Kayseri, Mersin çizgisini izleyerek Doğu Akdeniz’e girer ve Nil nehri boyunca ilerleyerek Somali kıyılarına uzanır. Kuzeydoğudan çekilen hat ise Ağrı, Van, Urmiye’den Basra Körfezi’ne iner ve oradan çekilen bir hat ile de Somali ucuyla birleşir. İşte Siyonistlerin bir ideoloji hâline getirdikleri, “vaat edilmiş topraklar” denen altın üçgen budur!

Bu habis üçgenin içine aldığı topraklara bakılırsa, Türkiye’nin yüzde kırkı, İran’ın yüzde onu, Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin’in tamamı, Mısır’ın hayatî tarım alanlarının tümü olduğu görülür.

Mevcût duruma bakılırsa, vaat edilmiş toprakların büyük bir süratle altın üçgeni tamamlamaya başladığı görülür. Irak ve Suriye fiilî olarak üçer devlete bölünmüş gibidir. Bu hâlleriyle İsrail için ciddî bir tehdit olmaktan çıkmışlardır.

İsrail ile kanlı bıçaklı gibi görünen İran, altın üçgenle sınır teşkil ettiği için asıl hedef değildir. İran’ın Persler döneminde Kiros eliyle İsrailoğullarını Asur istilâsından kurtarması, aralarında mitsel ve tarihsel bir muhabbet derinliği de oluşturmuştur. Mısır’a gelince, artık bu ülke, İsrail’e Sina yarımadasını istemese bile hediye edecek bir ihanet çetesi tarafından yönetilmektedir.

Bu durumda üçgenin tabanı oturtulmuş ve sıra, çatının kurulmasına gelmiştir.

Çatı neresidir? Çatı, Türkiye’dir!

Atlantik ittifakını Truva atı olarak kullanan İsrail, 1950’li yıllardan itibaren Türkiye’nin büyük bir mücadele ile yırtıp attığı Sevr’i yeniden ihya ederek tarihî rüyasını bir an evvel gerçekleştirmek istemektedir. Bu amaçla 1980 Darbesi ile içimize tam anlamıyla soktuğu PKK, FETÖ, aşırı sol ve tarikat görünümlü örgütler üzerinden hedefine ilerlemeye başlamıştır.

Bunun için Türkiye ilk önce ikiye bölünecekti. Bu bölünmenin Ağrı dağı eteğinden Mersin’e uzanan hattının batısı FETÖ’ye, doğusu da PKK’ya verilecekti. Aslında PKK’ya verilecek kısım vesâyet üzerinden İsrail’e geçecekti. Doğu kısım ise FETÖ üzerinden kukla bir Türk devleti hâlinde İsrail güdümünde olacaktı.

Birinci Körfez Savaşı’nda Türkiye’nin o günkü zaafları dolayısıyla Kuzey Irak’ta otonom bir kukla bölge oluşturmayı başaran İsrail, Arap Baharı sonucu aynı taktiği Suriye üzerinde de deneyerek PKK uzantıları üzerinden bir otonom bölge ve kukla devletçik inşâ etme çabasındadır. Nihâî gâye ise bu kukla devletçik ile Irak’taki kukla devletçiği birleştirerek Türkiye sınırına ulaşmaktır.

Eğer 15 Temmuz ihanet harekâtı başarılsaydı, İsrail şu an itibarıyla altın üçgeni tamamlamıştı. Zaten 15 Temmuz öncesi bu kukla devletçik yapısını sınırlarımız ile birleştirmişlerdi. Fakat 15 Temmuz’un akim kalması, İsrail’in kâbusu oldu.

Türkiye, vesâyetten kurtulur kurtulmaz, can havliyle Suriye’de dört harekât icra ederek Atlantik Paktı ile İsrail’in emellerine engel oldu. Ancak tam anlamıyla tehlikeyi bertaraf etti mi? Hayır!

Karşımızdaki yapı, biz kırıp döktükçe toparlayıp tamir ederek yoluna devam ediyor. Çünkü o Siyonist devletin varoluş misyonu, bu habis üçgeni tamamlamaya bağlıdır.

Şimdi iş gelip Suriye’de düğümlendi! Suriye’deki Rejim, iktidarını kurtarmak için Rusya’yı da denkleme dâhil etti. ABD zaten PYD’yi DEAŞ üzerinden meşrulaştırmak ve Irak’taki kukla yapı ile Suriye’de oluşturacağı kukla yapıyı birleştirmek üzere orada… İşin tuhaf yanı ise, her iki süper gücün de İsrail’in çıkarına çalışması!

İsrail’in çıkarına olan, bizim aleyhimize olacağına göre, Türkiye hem iki süper güç, hem de terörist İsrail ile karşı karşıya!

Türkiye, kuvvet ve enerjisini sadece bu bölgeye teksif etmiş değil, Azerbaycan’da Ermenistan ve Rusya, Doğu Akdeniz’de Yunan-Rum ve AB, Libya’da BAE, Suud, Mısır, Fransa ve Rusya ile karşı karşıya... Yani Türkiye, Tovuz-Trablusgarp hattında âdeta bir ateş çemberi ile kuşatılmış vaziyettedir.  

Bizim bu hatlarda dağıldığımızı düşünen ABD, büyük bir telâş ve kurnazlık ile İsrail’in istediği kukla devletçiği oluşturmak üzere Rusya ile de örtülü bir işbirliği içinde hareket ediyor. PYD’ye Suriye petrollerini peşkeş çekerek onu ayakta tutacak bir mâlî kaynak sağlayan ABD, bölgedeki muhalif Kürt partileri ve onlarla hareket edecek işbirlikçi Arap ve sair azınlık aşiretleriyle yapay bir sosyolojik taban oluşturarak, kuluçkadan çıkardığı yapıya bir yaşam alanı açmayı amaçlıyor. Tek başına Suriye’deki oluşum işe yaramayacağı için, Irak’taki yapıyı da bu oluşuma katarak amacına ulaşmaya çalışıyor.

Bunun için 2020 başından itibaren yoğun bir gayret sarf etmektedir. Bu çalışmaların hangi düzeye geldiği, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey’nin geçenlerde bölge ziyaretinde verdiği demeçte yatmaktadır.

Jeffrey, PYD’ye, artık Türkiye’nin kendilerine bir harekât yapamayacağı güvencesini vererek endişelerini gidermeye çalışmakta ve oluşuma katılmakta tereddüt gösteren grupları cesaretlendirmektedir. Pekâlâ, Jeffrey bu güvenceyi neye dayanarak vermektedir? Türkiye ile böyle bir anlaşması mı var? Hayır!

Jeffrey, sanırım Barış Pınarı Harekâtı’nda 130 kilometre en, 30 kilometre derinlik mutabakatına atıf yapmaktadır. Zira Türkiye, Barış Pınarı Harekâtı’na 430 kilometre en, 30 kilometre derinlik parolasıyla başlamış ama başta ABD ve AB’nin, genelde de onlarla hareket eden ülkelerin yoğun baskısı sonucu harekâtı 130 kilometre en, 30 kilometre derinlikle sınırlandırmıştı.

Şu hâlde Suriye’de böyle bir otonom yapı -fiilî olarak var ama- resmî olarak ortaya çıkarsa Türkiye müdahale eder mi? Etmelidir! Etmezse, o yapı tekrar palazlanarak terör kazanımlarımızı başa döndürür çünkü.

Karşı tarafın plânı elbette budur. Türkiye, evet, yoğun bir siyâsî, askerî ve mâlî savaşın içinde; ancak bu durumumuza bakarak böyle bir oldubittiyi seyredeceğimizi sananlar yanılıyorlar.

Zaten Türkiye, Pençe Harekâtlarıyla Irak’ı domine etmiş durumdadır. Çok başarılı bir plânlama ile Irak’taki kontrol alanını Suriye’nin doğusundaki Kamışlı bölgesine kadar getirmek üzeredir. Bu plân karşı tarafın iki ülkedeki kukla bölgeleri birleştirme hayâllerinin önünü kesmektedir.

ABD ve diğerlerinin Suriye’de böyle bir yapıyı ilân etmesi Türkiye için bir bekâ sorunu olduğundan, ne yapıp edip, o yapıya müdahale edilecektir.

Kimse Türkiye’nin diğer cephelere dağıldığı yanılgısından hareketle gizli ajandalarını uygulamaya kalkışmasın! Yeni Türkiye, güç ve dirâyetini Hakk ve hakikatten alan bir Türkiye’dir. Bizim tek oluşumuz, karşımızdaki Firavunî yapıları ümitlendirmesin; bir hak asâsı cümle firavunlukları suya gömmeye yeter de artar bile.

Vesselâm…