ABD, Trump’ın
iktidara geldiği günden beri “Suriye’den
çekileceğiz” teranesiyle bizi oyaladı durdu. Biz ne zaman bıçak kemiğe dayanıp
da Suriye içine bir harekâta kalkışsak, ABD hep aynı sakızı çiğnedi: “Suriye’den çekileceğiz.”
Üç
harekâttan sonra anladık ki, ABD’nin Suriye’den çekilme ile kastettiği şey,
bizim harekât bölgelerimizden çekilmekmiş.
ABD,
bizim direncimizi kırmak için bu çekilme taktiğini o kadar güzel pazarladı ki
en külyutmazlarımız bile ABD’nin kendi üslerini vurma görüntüsünün küllerini
yuttu. Oysa dikkatli bakanlar için, ABD’nin bu üsleri vurma görüntüsünün Rusya
ile örtülü bir anlaşmanın gereği olarak yapıldığı o kadar belliydi ki… ABD bu
şovun ardından Ruslara, “Türkler gelmeden
emaneti hemen alın” diye o kadar seri haber verdi ki ABD zırhlıları daha
üsden çıkmadan Ruslarla kafa kafaya geldiler. Coni, bölgeyi Rusya’ya teslim
ederek Türklere kazık atmanın keyfini, kuyruğunu sallamak yerine bayrağını
oynata oynata çıkararak Haseke’ye çekildi.
Haseke’ye
niye geçtiler? Neden olacak, bizim Barış Pınarı Harekâtı’nın daha güneye
sarkarak Rakka ve Deyrizor’a uzanmasını engellemek için…
Türkiye’nin
Rakka ve Deyrizor’a inmesi demek, Mîsak-ı Millî’nin Suriye için çizdiği en son
hâdde inmesi demekti. Peki, o hududa varan Türkiye oradan çıkar mıydı? Hayır!
Bu ne anlama gelirdi? Ne anlama gelecek, İsrail bayrağında iki mavi çizgi ile
temsil edilen Fırat ve Dicle çizgilerinin silinmesi…
ABD
Haseke’ye çekildiğinde, burayı ağırlıklarını toplayıp gideceği bir yer gibi
algılatmak için, sahte ağırlık yükleme görüntüleri ile Türk kamuoyunu önce
sakinleştirdi, ardından da bir güzel uyuttu. Bu arada dünya 2020’nin Ocak
ayından itibaren Covid-19 sarmalına girince, ABD, Şubat ayında “Gittim” dediği
Haseke’nin ön kapısından, sabah bir düzine boş araçla çıkıp akşam ağzına kadar
silah yüklü konvoylarla arka kapıdan tekrar girdi. Böylelikle ABD, çekilme
sözünü (!) yerine getirerek bizim de kılıcımızı kınına koymamızı bekledi.
Oysa
ABD’nin Siyonist-Evanjelist odak tarafından belirlenen Suriye politikasında
zerre şaşma yoktu. Bu odağın Suriye’den yürüyen her plânı, Fırat ve Dicle’yi
içine alacak biçimde yürürdü. Bu plânın Irak ayağını Birinci Körfez Savaşı’nda
Barzani Otonom Bölgesi ile hayata geçiren bu odağın, bundan sonraki hamlesi
Barzani Bölgesi ile İsrail’i birbirine bağlamak için atılacak adımlar üzerine
kuruludur.
Bu
adımlardan ilki, İsrail’in 1967’deki Altı Gün Savaşları’nda Suriye’den ele
geçirdiği Türkmen yurdu Cevlan/Ceylan (Golan) Tepelerinin ilhakıdır. İkinci
adım ise Kuzey Irak’takine benzer bir yapıda Suriye PKK Otonom Bölgesi’nin
kurulmasıdır.
İşte
ABD’nin Suriye Haseke’deki çekilme tiyatrosu, bu oyunu sergilemek için
sahneleniyor!
ABD,
“Çekiliyorum” kurgusunun ardından Haseke’ye, Şubat 2020’de burayı otonom
devletçiğin başşehri yapmak için geri döndü. Önce yapacağı işlerin Türkiye
tarafından PKK ile ilişkilendirilmemesi için PKK’nın Kandil liderlerinin başına
göstermelik ödüller koydu. Ardından PKK’nın Suriye kolunun başındaki Abdi’yi,
Trump’ın ağzından “general” (!) ilân ederek PYD/YPG’nin başına geçirdi. Türkiye
bu numarayı yemeyip bunlara PKK muamelesi yaptığı gibi, başındaki kukla
hakkında da “terörist” diye kırmızı bülten çıkardı.
ABD’de
oyun biter mi? Bitmez! Bu kez örgüte sahte don giyenlerden kısaltma olarak SDG,
başındaki kuklaya da “Mazlum Kobani” kod adını verdi.
Bu
göstermelik isimlerle bizi aldattığını sanan ABD, Haseke’nin en muhkem binasına
bayrağını çekip işe başladı. İş ne miydi? Otonom Kuzey Suriye PKK Devletçiği
kurmak…
Suriye’deki
otonom bölge için neler hazırlandı?
ABD,
Türkiye’nin elindeki kozu almak için bir eliyle örgütün yüzde kırk ellisini
Araplardan oluşturmak için kesenin ağzını açtı. Bölge açlık sınırında yaşadığı
için ABD’nin maaş garantili militanlık teklifi, günübirlik yaşayan bazı Arap
aşiretlerine cazip geldi. ABD diğer eliyle de bölgedeki Kürt oluşumlarına el
attı. Bu bölgede irili ufaklı 25 civarındaki Kürt parti ve grubunu SDG çatısı
altında birleştirmek için geceli gündüzlü çalıştı. Gerçi bu 25 partiden en az
yirmisi, ABD’nin yapıyı demokratik göstermek için PKK’ya kurdurduğu tabelâ
partileridir. Bunlar içinde en büyük grup, ENKS’dir. Bu grup hem kendi milis
gücüne sahiptir, hem de Türkiye ile iyi ilişkiler içerisindedir.
Ancak
Kamışlı’da yapılan son toplantıda bu grubun Suriye Ulusal Kürt Meclisi çatısına
girmeye ikna edilip edilmediği hakkında emin değilim. Ancak CIA, PKK’ya 7
kişilik bir koordinasyon komitesi kurdurarak yarısı Araplardan, yarısı
Kürtlerden oluşan bir birleşik yapıyı kotarmış görünüyor.
Bu
yapıda Araplar alt önemsiz basamaklarda ve küçük inisiyatiflere sahipken, işi
götürense PKK.
Böyle
bir yapının amacı, elbette Suriye’de meşru sayılacak bir üçüncü taraf
oluşturarak Cenevre görüşmelerinde masada yer almak. ABD bu yapıyı “DAEŞ’e
kaşrı mücadele ve iş birliği” görüntüsü altında Irak ile de dirsek temasına
geçirmeye ve meşruiyet meselesini yaymaya ve de benimsetmeye çalışıyor.
Bölgede
PKK çıkarları için yuvalanan bir başka ülke ise Fransa. O da Rumeylan merkezli
çalışıyor. PKK’nın finans ihtiyacını karşılamak için onların elindeki korsan
petrolü yok pahasına alıp bu kara parayı bölgedeki La Farge üzerinden çimento
ile aklayan Fransa, hem yoktan para kazandı, hem de Türkiye’yi sıkıştırma
amacına ulaştı.
Barış
Pınarı Harekâtı’ndan sonra kurduğu tezgâhı dağılan Fransa, Rumeylan’da ne
yapıyor olabilir? Sanırım PKK’ya mesafeli duran Kürt gruplar üzerindeki nüfuz
gücünü kullanarak, onları ABD’nin teşkil ettiği yapıya katılmaya ikna
ediyordur. Bu demektir ki, bölgede ABD ile Fransa, aynı tavuğun yumurtaları
üzerinde kuluçkaya yatıyorlar. Görünüşe bakılırsa civcivleri de çıkarmışlar!
Peki,
bu bağlamda Rusya ne yapıyor? O da kesenin ağzını açarak, elde ettiği birkaç
Arap aşiretinden maaşlı asker topluyor ve doğruca Libya’daki Hafter’e
gönderiyor. “Suriye’de petrolü ABD’ye
kaptırdım, bari Libya’da Türkiye’ye kaptırmayım” derdinde…
Rusya
amaçladığı asker akışını sağladığına göre, onun da kuluçkaya yattığı yumurtalar
işe yaramış.
Devlet
hümasının farkında olmak
Aziz
okuyucu, ne yapalım, Türkiye’nin kaderi bu! Bu kader onun hem zaafı, hem de
gücü. Düşman Firavun olacak ki Hazreti Mûsâ’nın büyüklüğünü ölçelim… Nemrut
olacak ki Hazreti İbrâhim’in azâmetini görelim… ABD, Rusya ve Fransa bize
düşmanlık edecek ki ayakta kalmak için silkinip cihan devleti olalım!
Suriye’de
kuluçkadan çıkan bu civcivlere gelince…
ABD,
bunları Türk kamuoyunda meşru göstermek için yine içteki maşalarını harekete
geçirecektir. Yakında, Deniz Baykal sonrası Atlantik ittifakının eline geçen
CHP ve PKK’nın siyâsî oluşumu HDP üzerinden sahneye çıkarlar. Bunlara aynı
ittifakın medya organları ile onların borazanı olan Türk Tabipler Birliği ve
barolar gibi STK’lar da destek verirler.
Sanırım
bu koroya İP tam ikna edilemediği için HDP ile sürtüşmeye girdi. Onu yanlarına
almak için de “İttifak yaparken iyi de
şimdi kötü mü?” diye aba altından sopa göstermeye çalışıyor olabilirler. İP
bu koroya katılmaktan çekinmez de, kandırdığı tabanı nasıl ikna eder, bilemem.
Evet,
tavuklar civcivleri çıkarıp yemlemeye başladı ama bir sorun var: Tepelerinde
gezen Türk devlet hüması, onu bir türlü atlatamıyorlar!
Vesselâm...