Suriye’de Covid-19 kuluçkasına yatanlar civcivleri çıkardı

Düşman Firavun olacak ki Hazreti Mûsâ’nın büyüklüğünü ölçelim… Nemrut olacak ki Hazreti İbrâhim’in azâmetini görelim… ABD, Rusya ve Fransa bize düşmanlık edecek ki ayakta kalmak için silkinip cihan devleti olalım!

ABD, Trump’ın iktidara geldiği günden beri “Suriye’den çekileceğiz” teranesiyle bizi oyaladı durdu. Biz ne zaman bıçak kemiğe dayanıp da Suriye içine bir harekâta kalkışsak, ABD hep aynı sakızı çiğnedi: “Suriye’den çekileceğiz.”

Üç harekâttan sonra anladık ki, ABD’nin Suriye’den çekilme ile kastettiği şey, bizim harekât bölgelerimizden çekilmekmiş.

ABD, bizim direncimizi kırmak için bu çekilme taktiğini o kadar güzel pazarladı ki en külyutmazlarımız bile ABD’nin kendi üslerini vurma görüntüsünün küllerini yuttu. Oysa dikkatli bakanlar için, ABD’nin bu üsleri vurma görüntüsünün Rusya ile örtülü bir anlaşmanın gereği olarak yapıldığı o kadar belliydi ki… ABD bu şovun ardından Ruslara, “Türkler gelmeden emaneti hemen alın” diye o kadar seri haber verdi ki ABD zırhlıları daha üsden çıkmadan Ruslarla kafa kafaya geldiler. Coni, bölgeyi Rusya’ya teslim ederek Türklere kazık atmanın keyfini, kuyruğunu sallamak yerine bayrağını oynata oynata çıkararak Haseke’ye çekildi.

Haseke’ye niye geçtiler? Neden olacak, bizim Barış Pınarı Harekâtı’nın daha güneye sarkarak Rakka ve Deyrizor’a uzanmasını engellemek için…

Türkiye’nin Rakka ve Deyrizor’a inmesi demek, Mîsak-ı Millî’nin Suriye için çizdiği en son hâdde inmesi demekti. Peki, o hududa varan Türkiye oradan çıkar mıydı? Hayır! Bu ne anlama gelirdi? Ne anlama gelecek, İsrail bayrağında iki mavi çizgi ile temsil edilen Fırat ve Dicle çizgilerinin silinmesi…

ABD Haseke’ye çekildiğinde, burayı ağırlıklarını toplayıp gideceği bir yer gibi algılatmak için, sahte ağırlık yükleme görüntüleri ile Türk kamuoyunu önce sakinleştirdi, ardından da bir güzel uyuttu. Bu arada dünya 2020’nin Ocak ayından itibaren Covid-19 sarmalına girince, ABD, Şubat ayında “Gittim” dediği Haseke’nin ön kapısından, sabah bir düzine boş araçla çıkıp akşam ağzına kadar silah yüklü konvoylarla arka kapıdan tekrar girdi. Böylelikle ABD, çekilme sözünü (!) yerine getirerek bizim de kılıcımızı kınına koymamızı bekledi.

Oysa ABD’nin Siyonist-Evanjelist odak tarafından belirlenen Suriye politikasında zerre şaşma yoktu. Bu odağın Suriye’den yürüyen her plânı, Fırat ve Dicle’yi içine alacak biçimde yürürdü. Bu plânın Irak ayağını Birinci Körfez Savaşı’nda Barzani Otonom Bölgesi ile hayata geçiren bu odağın, bundan sonraki hamlesi Barzani Bölgesi ile İsrail’i birbirine bağlamak için atılacak adımlar üzerine kuruludur.

Bu adımlardan ilki, İsrail’in 1967’deki Altı Gün Savaşları’nda Suriye’den ele geçirdiği Türkmen yurdu Cevlan/Ceylan (Golan) Tepelerinin ilhakıdır. İkinci adım ise Kuzey Irak’takine benzer bir yapıda Suriye PKK Otonom Bölgesi’nin kurulmasıdır.

İşte ABD’nin Suriye Haseke’deki çekilme tiyatrosu, bu oyunu sergilemek için sahneleniyor!

ABD, “Çekiliyorum” kurgusunun ardından Haseke’ye, Şubat 2020’de burayı otonom devletçiğin başşehri yapmak için geri döndü. Önce yapacağı işlerin Türkiye tarafından PKK ile ilişkilendirilmemesi için PKK’nın Kandil liderlerinin başına göstermelik ödüller koydu. Ardından PKK’nın Suriye kolunun başındaki Abdi’yi, Trump’ın ağzından “general” (!) ilân ederek PYD/YPG’nin başına geçirdi. Türkiye bu numarayı yemeyip bunlara PKK muamelesi yaptığı gibi, başındaki kukla hakkında da “terörist” diye kırmızı bülten çıkardı.

ABD’de oyun biter mi? Bitmez! Bu kez örgüte sahte don giyenlerden kısaltma olarak SDG, başındaki kuklaya da “Mazlum Kobani” kod adını verdi.

Bu göstermelik isimlerle bizi aldattığını sanan ABD, Haseke’nin en muhkem binasına bayrağını çekip işe başladı. İş ne miydi? Otonom Kuzey Suriye PKK Devletçiği kurmak…

Suriye’deki otonom bölge için neler hazırlandı?

ABD, Türkiye’nin elindeki kozu almak için bir eliyle örgütün yüzde kırk ellisini Araplardan oluşturmak için kesenin ağzını açtı. Bölge açlık sınırında yaşadığı için ABD’nin maaş garantili militanlık teklifi, günübirlik yaşayan bazı Arap aşiretlerine cazip geldi. ABD diğer eliyle de bölgedeki Kürt oluşumlarına el attı. Bu bölgede irili ufaklı 25 civarındaki Kürt parti ve grubunu SDG çatısı altında birleştirmek için geceli gündüzlü çalıştı. Gerçi bu 25 partiden en az yirmisi, ABD’nin yapıyı demokratik göstermek için PKK’ya kurdurduğu tabelâ partileridir. Bunlar içinde en büyük grup, ENKS’dir. Bu grup hem kendi milis gücüne sahiptir, hem de Türkiye ile iyi ilişkiler içerisindedir.

Ancak Kamışlı’da yapılan son toplantıda bu grubun Suriye Ulusal Kürt Meclisi çatısına girmeye ikna edilip edilmediği hakkında emin değilim. Ancak CIA, PKK’ya 7 kişilik bir koordinasyon komitesi kurdurarak yarısı Araplardan, yarısı Kürtlerden oluşan bir birleşik yapıyı kotarmış görünüyor.

Bu yapıda Araplar alt önemsiz basamaklarda ve küçük inisiyatiflere sahipken, işi götürense PKK.

Böyle bir yapının amacı, elbette Suriye’de meşru sayılacak bir üçüncü taraf oluşturarak Cenevre görüşmelerinde masada yer almak. ABD bu yapıyı “DAEŞ’e kaşrı mücadele ve iş birliği” görüntüsü altında Irak ile de dirsek temasına geçirmeye ve meşruiyet meselesini yaymaya ve de benimsetmeye çalışıyor.

Bölgede PKK çıkarları için yuvalanan bir başka ülke ise Fransa. O da Rumeylan merkezli çalışıyor. PKK’nın finans ihtiyacını karşılamak için onların elindeki korsan petrolü yok pahasına alıp bu kara parayı bölgedeki La Farge üzerinden çimento ile aklayan Fransa, hem yoktan para kazandı, hem de Türkiye’yi sıkıştırma amacına ulaştı.

Barış Pınarı Harekâtı’ndan sonra kurduğu tezgâhı dağılan Fransa, Rumeylan’da ne yapıyor olabilir? Sanırım PKK’ya mesafeli duran Kürt gruplar üzerindeki nüfuz gücünü kullanarak, onları ABD’nin teşkil ettiği yapıya katılmaya ikna ediyordur. Bu demektir ki, bölgede ABD ile Fransa, aynı tavuğun yumurtaları üzerinde kuluçkaya yatıyorlar. Görünüşe bakılırsa civcivleri de çıkarmışlar!

Peki, bu bağlamda Rusya ne yapıyor? O da kesenin ağzını açarak, elde ettiği birkaç Arap aşiretinden maaşlı asker topluyor ve doğruca Libya’daki Hafter’e gönderiyor. “Suriye’de petrolü ABD’ye kaptırdım, bari Libya’da Türkiye’ye kaptırmayım” derdinde…

Rusya amaçladığı asker akışını sağladığına göre, onun da kuluçkaya yattığı yumurtalar işe yaramış.

Devlet hümasının farkında olmak

Aziz okuyucu, ne yapalım, Türkiye’nin kaderi bu! Bu kader onun hem zaafı, hem de gücü. Düşman Firavun olacak ki Hazreti Mûsâ’nın büyüklüğünü ölçelim… Nemrut olacak ki Hazreti İbrâhim’in azâmetini görelim… ABD, Rusya ve Fransa bize düşmanlık edecek ki ayakta kalmak için silkinip cihan devleti olalım!

Suriye’de kuluçkadan çıkan bu civcivlere gelince…

ABD, bunları Türk kamuoyunda meşru göstermek için yine içteki maşalarını harekete geçirecektir. Yakında, Deniz Baykal sonrası Atlantik ittifakının eline geçen CHP ve PKK’nın siyâsî oluşumu HDP üzerinden sahneye çıkarlar. Bunlara aynı ittifakın medya organları ile onların borazanı olan Türk Tabipler Birliği ve barolar gibi STK’lar da destek verirler.

Sanırım bu koroya İP tam ikna edilemediği için HDP ile sürtüşmeye girdi. Onu yanlarına almak için de “İttifak yaparken iyi de şimdi kötü mü?” diye aba altından sopa göstermeye çalışıyor olabilirler. İP bu koroya katılmaktan çekinmez de, kandırdığı tabanı nasıl ikna eder, bilemem.

Evet, tavuklar civcivleri çıkarıp yemlemeye başladı ama bir sorun var: Tepelerinde gezen Türk devlet hüması, onu bir türlü atlatamıyorlar!

Vesselâm...