Sürdürülebilir tüketim ve tasarruf bilinci

Uygulamalara bakıldığında, su, gıda ve enerji tasarrufu gibi alanlarda görülen teknolojik gelişmelerin ve tasarruf noktasında artan toplumsal farkındalığın gerek verimlilik, gerekse etkin kaynak kullanımı gibi kazanımları beraberinde getirdiği görülüyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR tüketim, son yıllarda üzerinde sıklıkla durulan olgulardan biri. Küresel düzeyde artan tüketime ve tüketimin beraberinde getirdiği çevresel ve sosyal sorunlara bir tepki olarak ortaya çıkan sürdürülebilir tüketim, doğal kaynakların korunmasından atık yönetimine dek birçok konuda bireysel ve toplumsal farkındalığı geliştiren ve bu konuda aktif rol oynayan bir anlayışı temsil ediyor.

Özellikle günümüzde kaynak israfı ve çevre kirliliğinde yaşanan artışın gelecek nesillerin yaşam standartlarını tehdit eder hâle gelmiş olması, sürdürülebilir tüketim anlayışını gerek literatür, gerekse uygulamada önemli bir başlık hâline getiriyor.

Sanayi Devrimi’nden bu yana ekonomik ve sosyal hayat yoğun olarak tüketim ekseninde şekillenmeye devam ediyor. Tüketim zaman içerisinde ihtiyaç noktasından evirilerek kendini ifade etmenin, kimliğini tanımlamanın ve hatta sosyal sınıfını belirlemenin bir yol ve yöntemi hâline gelmiş durumda. Tükettikçe mutlu olan, mutlu oldukça tüketen bir tüketici yapısının gün geçtikçe artan varlığı göz önüne alındığında, bu durumun aşırı tüketimi beraberinde getirerek günümüz toplumlarını olduğu kadar gelecek yaşamı da gerek çevresel atıklar, küresel ısınma ve iklim değişikliği, gerekse yoksulluk ve eşitsizlik gibi birçok tehditle karşı karşıya bıraktığı aşikâr. 

Bu bağlamda, bir yandan kaynak israfından kaçınırken diğer yandan tasarrufu ön plâna alan bir anlayış sunan sürdürülebilir tüketimin, dünden bugüne önemini gittikçe arttırdığı görülüyor. Sürdürülebilir kalkınma paradigması doğrultusunda gelişen bir kavram olan sürdürülebilir tüketim, “gelecek kuşakların ihtiyaçlarını da dikkate alarak, yaşam döngüsü bakış açısı ile doğal kaynakların, toksit maddelerin, atık salınımlarının ve çevreyi kirletici maddelerin kullanımını en aza indirgerken temel gereksinmeleri karşılayan ve daha iyi bir yaşam kalitesi sunan malların ve hizmetlerin kullanımı” olarak tanımlanıyor.[i]

Bir diğer tanımda ise, “dünya kaynaklarının sürdürülebilirlik sınırları içerisinde kullanılmasını temel alan ve doğal yaşama verilen zararı en aza indiren yolları arayan bir tüketim biçimi” olarak ifade ediliyor.[ii]

Bir yandan gereksiz ve aşırı tüketimden kaçınma ve çevresel duyarlılık, diğer yandan geri dönüşüm, ekolojik ürün tasarımları ve döngüsel üretim yöntemlerinin kullanılması gibi boyutlarıyla alternatif bir yaşam anlayışını temel alan sürdürülebilir tüketim, var olan tüketim davranışlarını ekosisteme en az zarar verecek şekilde dönüştürmeyi hedefleyen bir model sunuyor.

İlgili literatür incelendiğinde, sürdürülebilir tüketime ilişkin çeşitli boyutların tespit edildiğinden bahsetmek mümkün. Özellikle “3R” kavramı ile ifade edilen bu boyutların sürdürülebilir tüketimin temel boyutlarını oluşturduğu söylenebilir. Bu boyutlar, azaltma (reduce), yeniden kullanma (reuse) ve geri dönüşüm (recycle) olarak ifade ediliyor. Azaltma, ürünlerin tüketimi ve üretimi sonrasındaki atık miktarının daha az olmasına dikkat edilerek kullanılan ürünlerin seçilmesi, yeniden kullanılan ürünlerin tamamının ya da bir kısım parçalarının tekrar kullanımı ve geri dönüşüm ise atığın yeni bir ürüne dönüştürülmesi anlamına geliyor.[iii] Yine, benzer şekilde sürdürülebilir tüketim açısından  “tasarruf etme eğilimi ve çevresel etki” gibi iki temel boyuttan söz edildiği de görülüyor.[iv]

Tasarruf etme eğilimi, bireyin ve toplumun ihtiyacı dışında bir tüketime yönelmesine engel olurken, çevresel etki, üretim ve tüketimin her aşamasında çevre bilinciyle hareket edilmesi gereğini ortaya koyuyor. Tasarruf, yaşamın sürdürülebilirliğinde ihtiyacımız olanın yeterli miktarda kullanımını ifade eden bir kavram. Enerji, tüketim, zaman ve üretim gibi birçok alanda israf etmeden, daha azı kullanmak, “tasarruf” kavramının özünü oluşturuyor. Tasarruf bu yönüyle küresel bazda artan tüketim karşısında aşırı ve/veya gereksiz kaynak kullanımının önüne geçilerek endüstriyel ve teknolojik ilerlemelerin çevre üzerindeki yıkıcı etkilerini bertaraf edebilmenin de önünü açan bir anlayış. Dolayısıyla gerek literatürden, gerek sahadaki uygulamalardan yola çıkılarak tasarruf etme eğiliminin sürdürülebilir tüketim açısından oldukça önemli bir kavram olduğunu söylemek mümkün.

Tasarruf kavramına ilişkin tanımlara bakıldığında, tasarrufun “tutum”, “para biriktirme” ve “artırım” gibi anlamlara geldiği görülüyor. Tasarrufun karşıt anlamlısı olarak “israf” kavramı ise “gereksiz yere para, zaman, emek gibi unsurları harcama, savurganlık” olarak ifade ediliyor.[v] Su, gıda, enerji, kâğıt, plastik gibi başlıkları kapsadığı gibi zaman ve mekân gibi soyut kavramlarla da ilişkilendirilen tasarruf kavramı, ekonomik perspektiften bakınca “ileride tüketim için kenara konulan bir kaynak” olarak açıklanıyor.[vi] Sözü geçen tanımlar göz önüne alındığında, tasarrufun hem ekonomik büyüme ve gelişim, hem sürdürülebilir bir gelecek açısından anahtar bir kavram olduğu görülüyor.

Sürdürülebilir tüketim açısından üretim ve tüketimin hemen her aşamasında tasarruf olgusunun dikkatle ele alınması gerekiyor. Çünkü sürdürülebilir bir gelecek, öncelikle doğal kaynakların tasarruflu kullanımından geçiyor. Bu bağlamda ilk olarak üretim boyutunda tasarruf sağlayan teknolojilerin kullanımının yaygınlaşması ve enerji kullanımı noktasında üretim standartlarında olumsuz bir duruma neden olmadan fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının teşviki oldukça önemli. Bu uygulamaların yanı sıra üretimde otomasyon, çevre dostu yapılar, geri dönüşüm, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, ürünlerin ömürlerinin uzatılması, sıfır atık yönetimi gibi çevreci yaklaşımların benimsenmesinin gelecek nesillerin yaşam standartlarına bugünden önemli katkılar sunduğunu da belirtmek gerek.

Diğer taraftan, üretimde olduğu kadar tüketim boyutunda da birey ve hane halkının özellikle su, gıda, enerji gibi noktalarda tasarruf etme eğilimi ve “yeşil” olarak ifade edilen, “üretiminde fiziksel çevre üzerinde olumsuz etki meydana getirmeyen ve üretiminden tüketimine çevre kirliliğine yol açmayan ürünlere” ilişkin bilinç ve kullanım düzeyinin artması, bu ürünlere yönelik fiyat, dağıtım ve promosyon desteklerinin sağlanması da sürdürülebilirlik adına her geçen gün önem kazanıyor.

Sonuç olarak, insanoğlunun dünden bugüne tüketim noktasında doğa ile etkileşimi, kaynakların aşırı kullanımına ve doğal çevrenin tahribatına neden olmaya devam ediyor. Özellikle son yıllarda var olan imkânların tüketiminde ortaya konulan plânsız davranışlar, yarının yaşam standartlarını da birçok açıdan tehdit eder hâle gelmiş durumda. Bu noktada tasarruf bilinci oluşturularak üretim ve tüketim döngüsünün tasarruf etme eğilimi paralelinde geliştirilmesi, ekonomik, çevresel ve sosyal birçok açıdan olumsuzluğun en aza indirgenmesinin ve dolayısıyla sürdürülebilir bir geleceğin önünü açıyor.

Uygulamalara bakıldığında, su, gıda ve enerji tasarrufu gibi alanlarda görülen teknolojik gelişmelerin ve tasarruf noktasında artan toplumsal farkındalığın gerek verimlilik, gerekse etkin kaynak kullanımı gibi kazanımları beraberinde getirdiği görülüyor. Bu sayede bir yandan aşırı tüketimin önüne geçilerek doğal denge korunurken, diğer yandan gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünyanın bırakılabilmesi mümkün hâle geliyor.



[i] OECD (2002). Towards sustainable household consumption? Trends and policies in OECD countries. Erişim: www.oecd.org/greengrowth/consumption_innovation/1938984.pdf

[ii] Hayta A. B. (2009). Sürdürülebilir Tüketim Davranışının Kazanılmasında Tüketici Eğitiminin Rolü. Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 10 (3): s. 145.

[iii] Babaoğul, M. & Altıok, N. (2008). Sürdürülebilir Tüketim ve Tüketici Eğitimi, 13. Uluslararası Pazarlama Kongresi Bildiri Kitabı, Çukurova Üniversitesi, Adana, s. 395.

[iv] Özgül, E. (2010). Tüketicilerin Değer Yapıları, Gönüllü Sade Yaşam Tarzı ve Sürdürülebilir Tüketim Üzerindeki Etkileri, Hacettepe Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 28 (2): 117-150.

[v] TDK (2021). https://sozluk.gov.tr/ (Erişim Tarihi: 20.11.2021).

[vi] Say, Jean-Baptiste. (1971). A Treatise on Political Economy. New York: Augustus M. Kelley Publishers.