SALGIN hastalık/Covid-19
sonrasında, şartlar ne olursa olsun, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. En
azından ekonomik getirisi göz önünde bulundurulduğunda, dijital teknoloji büyük
bir kullanım, donanım ve tercihe neden olacak.
Aslında
son bir yıl içinde olanların tamamı, teknolojik cihazların insanların işlerini
daha fazla üstlendikleri anlamına geliyor. Teknoloji, insanların yararına
olduğu anlaşıldığında kabul edilen ve gıpta duyulan bir gelişimdir.
Yüzlerce
binadan oluşturulmuş site yapıların işlevleri, dijital ortamda geliştirilen
programlar ile yapılabiliyor. Eğitimciler, “uzaktan öğretimi” başarılı bir
şekilde yürütmeyi gerçekleştiriyor. E-ticâret revaçta. Hekimler, hastaları ile
uzaktan iletişim hâlindeler.
Belki
bu ve benzeri durumlar şimdilik “mecburî” olarak yapılıyor görülse de, yüz yüze
görüşmeyi gerektirmeyen, uygulaması olmayan ve soyut durumların dijital
teknoloji ile yapılacağı, genel kabul görmüş durumdadır.
Bu
süreç salgın hastalığın tetiklediği, zorunlu bıraktığı ve insanları alternatif
yolları araştırmaya soktuğu bir durumun ötesine geçmiştir. Türkiye’nin bu
süreçte bütün bir durumu kabul edilebilir çerçevede götürdüğü şüphesizdir.
Teknolojik
gelişmeler endişe, merak ve atılımı beraberinde getirir. Özellikle TV’lerde
başlayan, daha sonra sosyal medyaya sıçrayan teknoloji eleştirmenleri ve
“stratejistler”, tamamen korku, ümitsizlik ve endişe yorumları yapıyorlar. Bu
durum toplumda karşılık bulduğu için dünyanın sonu hazırlanıyormuş gibi bir
durum ortaya koyuyorlar. (Şeytanın kölesi olan ve bâtıl için çalışan bazı insan
ve yapıların olduğu elbette unutulmuş değil.)
Bu
durumun iki asıl nedeni vardır: Birincisi, “Acı haber tez duyulur”
sosyolojisinin altyapısını bazı stratejistlerin şiddetle kullanıyor olmasıdır.
İkincisi ise, teknolojik imkân ve getirinin anlatılmıyor olması ve teknolojinin
arka plânını bilmemektir.
Her
teknolojinin olumsuz yanları olduğu gibi teknolojiyi kötü emelleri için
kullanmak isteyenler de olacaktır. Teknolojinin olumsuz yanları, gelişim
sürecini tamamlamamış olanlarda bulunur. Teknoloji gelişim sürecini
tamamladığında ve teknolojik ürünün kullanım şartlarına uyulduğunda, teknolojik
ürünün insanlığa son derece yararlı olacağı açıktır.
Önemli
olan, gelişmekte olan teknolojilerin toplumun dokusuyla uyumlu, millî ve yerli
olmasının sağlanmasıdır. Ayrıca yeni teknolojilerin istihbârî bilgi
toplamasının ve stratejik noktalar için ajanlık yapmasının önüne geçilmesi
gerekir. En önemlilerinden biri de, sağlık alanında “tehdit” unsuru olabilecek
bütün durumların yok edilmesi gerektiğidir. Bunun hâricinde, teknolojiye sahip
çıkılmalı ve içselleştirilmelidir.
Genç
nüfusa sahip ülkelerin en büyük sıkıntıları, sürekli olarak istihdam ihtiyacının
olmasıdır. Bu durumun doğru yönetilmesi, rol model alınacak eğitim sisteminden
geçer. Yeni nesil teknolojiler bazı meslekleri kenara iterken, bazılarını da
merkeze çeker. Eczacılık, kırtasiye, kafe işletmeciliği ve benzer meslekler
kenara itilirken, yazılım, insansız hava teknolojileri, nanoteknoloji, sanal
gerçeklik gibi yeni nesil meslekler merkeze oturmuştur.
Eğitimin
bu merkeze oturan mesleklere göre yeniden revize edilmesi gerekmektedir. Dijital
teknoloji, nanoteknoloji, 5G, nanoçip ve diğer stratejik konularda yüzlerce
uzman akademisyenin TV ve sosyal medyada daha fazla yer edinmesinin önü
açılmalıdır. Toplumun kabul etmeyeceği söylemleri olan bazı hocaların aylarca
gündemde tutulmasının ülkeye hiçbir getirisi olmaz!
Fikir
yoksunluğu, aynı zamanda insandaki utanma duygusunu iptal eder, bu nedenle yeni
fikirlere ve “yeni icat çıkarmalara” imkân sağlanmalıdır. İnsansız savaş uçağı
ve elektrikli arabanın tüm dünyada konuşulması göğsümüzü kabarttı.
Sağlık
Bilim Kurulu ile Covid-19 için başarılı bir süreç izleyen Türkiye, yeni tip bir
model ortaya koydu. Gösterildi ki, bütün bakanlıklarda benzeri bilim kurulları
oluşturulmalıdır. Çünkü bu durum, dosta güven, düşmana korku salıyor. Böylece
günlük hayatın her türlü sorunu halk nezdinde çözülecek ve siyâsilerin en çok
istediği “halkın içine girmek” ifadesi yerini “Zaten halkın ta kendisiyiz” cümlesiyle değişecektir.
Yeni
nesil teknolojilere toplumun çok olumlu yaklaşımına en güzel örnek, insansız
hava araçlarıdır. İnsansız hava aracı Aksungur’da test çalışmaları devam
ederken, başka bir insansız hava aracı Göksungur ise Türkiye’nin en hızlı
İHA’sı oluyor.
İHA/SİHA
nasıl dosta destek olmuş ise, düşmanı da panikletmiştir. Göksungur, gelecek yıl
TSK’nın envanterine girecek ve süpersonik hızlara ulaşarak düşmanın ciğerlerini
sökecektir.
Bu
nedenle yeni nesil teknolojilerin anlatıldığı bir TV programı acilen gündeme
alınmalı ve devlet kananlarından birinde bu durum anlatılmalıdır!