
AYLARDAN Ağustos idi. Ağustos’un başı…
Yine bu köşede “Disn-Ey Türk Gençliği!” diye seslenmiştim. Sizleri sahneye davet etmiştim. Hatırladınız mı?
“Süper, hiper, ultra, mega Atatürkçüydünüz hepiniz, ne oldu Ey Türk Gençliği?” diye sormuştum. “Buyurunuz, gösteriniz Atatürkçülüğünüzü” demiştim.
Disney Plus’ta Atatürk rolünü oynayan etkisiz elemandan bile “gık” çıkmamıştı. Şahan’ı, Tarkan’ı, Cem Yılmaz’ı söylemeyeyim bile.
Hepsi “Kuzuların Sessizliği” filmini yeniden çekiyordu Disney Plus’ta yayından kaldırılan “Atatürk” filmi yerine.
Sesiniz soluğunuz kesilmişti hepinizin. Oysa şartlar gayet müsaitti Atatürkçülüğünüzü sahaya yansıtabilmeniz için.
Kaleciyle karşı karşıyaydınız; ofsayt yoktu, rakip ceza sahası içerisindeydiniz. Dokunsanız gol olacaktı.
Siz ne yaptınız peki? Topu auta bile değil, taca attınız. Bizlere saç baş yoldurdunuz.
Bugünleri yaşayacağımızdan emin bir şekilde o gün size şöyle seslenmiştim: “Bir daha karşımıza bunlardan birisi ‘Ben Atatürkçüyüm’ diye çıkacak olursa ağızlarına kürekle vurmak için haklı bir sebebimiz daha oldu.”
***
Konu “Arap düşmanlığı” olunca birden hepiniz Atatürkçü oluverdiniz, hayırdır? Böyle bir vesileyle de olsa Atatürk’ü hatırlamanız yine de olumlu bir gelişme.
Umarım bu pozisyonunuzu korumayı başarabilirsiniz. Yine önümüzde seçim var ve ne kadar Atatürkçü olduğunuzu takip ediyor olacağız.
Güya Arabistan’daki Süper Kupa maçında İstiklâl Marşı okunmasına, Türk bayrağı açılmasına izin verilmemişmiş. Maç günü sabahına bu yalanlarla uyandık.
Bu zırvalar yalanlanınca yeni krize ihtiyaç duydu oyun kurucu akıl ve onun kerli ferli kuklaları. Son dakikada tişört ve pankart krizi üretildi.
Daha önce bu kupanın finali Almanya’da da oynanmıştı. Orada çıksaydınız ya sahaya “Ne mutlu Türk’üm diyene” pankartı ile. Yemedi mi?
Sahi, Cumhuriyetimizin yüzüncü yılıydı, değil mi? O yüzden böyle atraksiyonlar yaptık. Cumhuriyet kutlaması 29 Ekim’de zaten yapılmıştı ama bu kutlamayı bir de Arabistan’da yapmak şeytanın aklına gelmezdi doğrusu.
Bu maçın protokolü iki ay önce yapılmış; giyilecek formalara, kullanılacak materyallere, uygulanacak seremonilere iki ay önceden karar verilmiş, imzalar atılmış, hatta maçtan bir gün önce provalar bile yapılmış.
O gün aklınız neredeydi? Maç sabahı mı Atatürkçü olduğunuzu hatırladınız? Öyle ya, Atatürkçülük gerektiğinde hatırlanan, mümkünse de kriz çıkarmak için kullanılan bir ideoloji sizler için.
Atatürkçülük, hele de Türk-Arap düşmanlığını körüklemek için kullanılıyorsa “dadından yinmez”. Disney Plus ve Ermeni lobisi için tam siper olan gardırop Atatürkçüleri, Arap düşmanlığı için baklava desenli süveterlerini giydiler bile. Haydi aslanlar, kim tutar sizi?
Yurt dışında epeyce proje bitirmiş, hâlen birkaç proje yöneten bir kardeşiniz olarak şunu söyleyeyim: Altına imza attığınız bir sözleşme, noktasına virgülüne kadar sizi bağlar.
O imzayı attıktan sonra, hele de son gün gelip çatınca “Vay şöyle yapacağız, vay şunu ekleyeceğiz, vay şunu çıkaracağız” diyemezsiniz. Dedirtmezler! Uluslararası sözleşmeler, normlar, standartlar, regülasyonlar sizi bağlar.
Mademki o maçı Riyad’da yapmak için bir sözleşme yaptınız, o maddelerin altına imza attınız, o gün Atatürkçü olduğunuzu unuttunuz, o maddelere de uyacaksınız kardeşim!
Gel de bunları Atatürkçülere (!) anlat. Atomu parçalamak, bunu yapabilmekten daha mümkün.
Daha düne kadar Dünya Savaşlarında Avrupa ülkeleri medenî (!) Kıta Avrupası’nda 60-70 milyon insan katletti. Birbirlerini boğazladılar. Şimdi birlik oldular, güçlerini birleştirdiler, sınırlarını kaldırdılar.
Daha düne kadar ülkemizi işgal eden İngiltere ile, Fransa ile, İtalya ile ve hatta Yunanistan ile barıştık. Temiz sayfalar açtık, ortaklıklar kurduk, ilişkilerimizi ve ticaretimizi geliştirdik. Tüm olanları affettik.
Lâkin konu Araplar olunca kinimiz o kadar büyük, o kadar diri, o kadar yeni ki… Yüz yıldır damarlarımıza bastıkları bu narkozun farkına ne zaman varacağız? Bu ABD, İngiliz, İsrail dümen suyundan ne zaman çıkacağız?
Bu Atatürkçü kafa ile bu mümkün olur mu dersiniz? Hiç zannetmem.
Bakın, yine ellerinde Atatürk posterleri ile ABD’nin, İngiltere’nin, İsrail’in yazdığı oyunun gönüllü askerleri olarak sahnede yerlerini aldılar. Toplaştıkları mecralarda “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diye ünlüyorlar; işin garibi, öyle olduklarını da sanıyorlar.
ABD, İngiltere, İsrail şu hâlimize bakarak kıs kıs gülüyor, hatta göbek atıyor. Bu operasyon Türk-Arap dünyası arasına yeni bir düşmanlık halkası daha ekledi. Ne kadar sevinseler, kendileri ile gurur duysalar azdır.
Sen de kendinle gurur duy “Ey Türk Gençliği” ve kendisini Atatürkçü sanan robot! Birinci vazifen, Türk-Arap düşmanlığını diri tutmaktır.
Süpersiniz. Süper Kupa size gelsin. Sizin bu destansı zaferiniz (!) Disney Plus’a beş sezonluk dizi olur. Böyle devam edin!
Kalınız sağlıcakla efendim.