Şunun şurasında Mayıs’a ne kaldı?

“Şu yeryüzü er meydanı./ Gönül sevmez her meydanı./ Yüreksize yorgan döşek,/ Koç yiğide ver meydanı!”

14 Mayıs 2023, Türkiye’nin yeni yüz yılına girerken tercih edeceği iki çatallı sapağın eşiği. Bu eşiğe gelene kadar halkımızın önüne ne büyük değnekler atacaklar kim bilir. Her biri korku yaymak için salınacak kıvrıla kıvrıla. Fakat asâ-yı Mûsâ’nın (as) yere inmesini bekleyeceğiz soluğumuzu tutarak.

“(Firavun, Mûsâ’ya şöyle) dedi: ‘Ey Mûsâ! Sen sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi geldin bize? O hâlde biz de senin sihrin gibi bir sihirle sana geleceğiz (karşına çıkacağız); şimdi bizimle senin aranda bir vakit ve bir buluşma yeri tayin et ki ne senin, ne bizim caymayacağımız uygun bir yer olsun.’

Mûsâ, ‘Sizinle buluşma zamanı, süs (bayramı) günü ve insanların toplanacağı kuşluk vaktidir’ dedi. Bunun üzerine Firavun döndü gitti ve bütün hile vasıtalarını topladıktan sonra geldi. Mûsâ onlara dedi ki, ‘Yazıklar olsun size! Allah’a karşı yalan uydurmayın. Sonra bir azap ile kökünüzü keser. Gerçekten (Allah’a) iftira eden hüsrana uğramıştır’.

Sihirbazlar aralarında işlerini tartıştılar ve konuşmalarını gizli tuttular. (Sihirbazlar daha sonra Mûsâ ve Harun’u göstererek şöyle) dediler: ‘Bu ikisi muhakkak sihirbazdır, büyüleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve de örnek dininizi yok etmek istiyorlar.’

‘Onun için bütün tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra hep bir sıra hâlinde gelin. Bugün üstün gelen muhakkak zafer kazanmıştır.’

Sihirbazlar, ‘Ey Mûsâ! Ya sen at yahut ilk atan biz olalım’ dediler. Mûsâ dedi ki, ‘Hayır, siz atın’. Bir de ne görsün? Onların ipleri ve değnekleri, yaptıkları sihirden ötürü kendisine sanki yürüyorlarmış gibi geldi. Bu yüzden Mûsâ, içinde bir korku hissetti. Biz dedik ki, ‘Korkma! Çünkü sen muhakkak üstünsün (galip geleceksin). Sağ elindekini atıver; o, onların yaptıklarını yutar. Çünkü onların yaptıkları ancak bir büyücü tuzağıdır. Büyücü ise, her nerede olursa olsun, başarıya ulaşamaz.’

Sonunda bütün sihirbazlar secdeye kapandılar, ‘Mûsâ ile Harun’un Rabbine iman ettik’ dediler. Firavun, ‘Ben size izin vermeden mi ona iman ettiniz? O, muhakkak size sihir öğreten büyüğünüzdür. Andolsun ki, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve muhakkak sizi hurma dallarına asacağım. Böylece hangimizin azabının daha şiddetli ve devamlı olduğunu bileceksiniz’ dedi. (İman eden sihirbazlar şöyle) dediler: ‘Bize gelen bu açık mucizeler ve bizi Yaratana karşı asla seni tercih edemeyiz. Ne hüküm vereceksen ver! Sen ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin. Doğrusu biz hem günahlarımıza, hem bizi zorladığın sihre karşı bizi bağışlasın diye Rabbimize iman ettik. Allah (sevapça senden) daha hayırlı ve (azap verme bakımından da) daha devamlıdır.’

Her kim Rabbine suçlu olarak varırsa, şüphesiz ki ona cehennem vardır. Orada ne ölür, ne de dirilir. Kim de O’na bir mümin olarak salih ameller işlemiş olduğu hâlde varırsa, işte onlara en yüksek dereceler vardır.” (Ta-Ha, 57-75)

Bu işaretler fethi gösterir. Kalp, ancak gerçeği gören gözlerin tasarrufunda döner. Ağustos ayı bizim için “zafer”, Mayıs ayı ise “fetih” ayıdır. Fetih ise “açılım” demek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluşu bir fermana iliştirilmiş emir üzerinden evvelâ denize “açılan” bir vapur ile yola koyulmuştu. 1453’ün 29 Mayıs’ından alınan ilham, o vapurla yüz yıl sonraya işte bugün taşınıyor. Biz hazırız, siz de hazır mısınız? Sihirbazların değneklerini yutmak üzere birer âsâ-yı Mûsâ olmaya var mısınız?

Kim ne kadar tehdit ederse etsin, kim ne kadar “Dokunacağız” derse desin, necip milletimizin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kazanımlarına müdahale ettirmemek, hele uzanan elleri koparacak şiddete sahip olarak dokundurmamak üzere yeminliyiz.

“Şu yeryüzü er meydanı./ Gönül sevmez her meydanı./ Yüreksize yorgan döşek,/ Koç yiğide ver meydanı!” (Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu)