
HIRİSTİYANLIK dininde, halktan kopup uzaklaşarak (inzivaya çekilerek) yaşamak, erdem sahibi olmak için gerekli görülmüştür. Bu yüzden olmalıdır ki, Hıristiyan nüfusun olduğu bölgelerde kiliselerin yanı sıra manastırlar da vardır.
Manastırlar, çoğunlukla inziva için kullanılan yerlerdir. Tabiî oralarda kimin ne kadar hangi erdemin sahibi olduğunun makul bir cevabı yoktur.
Trabzon’un Maçka ilçesindeki “Altındere” denilen yerde, ulaşılması çok zor bir kayalığın ortasında (bin 150 metre rakımda) yapılan manastır, “Sümela Manastırı” diye bilinmektedir. Manastır günümüzde meraklı ziyaretçilerin uğrak yerlerinden biridir. Ziyaretçiler gösterilen yerde araçlarını tayin edilen fiyatla park etmek zorunda oldukları gibi, park yerinden manastıra giden 4-5 kilometrelik yolu da oradaki minibüslerle ve tayin edilen fiyatla gitmek zorundadırlar.
Sümela Manastırı’nda 2010 yılından beri ve özel bir izinle 15 Ağustos’ta “Hazreti Meryem’in göğe yükselmesi” ayini yapılmaktadır. “Madem Hıristiyanların manastırıdır, o hâlde orada Hıristiyanların ayin yapmaları da olağandır” görüşüyle bu ayine bakanlar olduğu gibi buna karşı çıkanlar da vardır. Her iki görüş sahibinin de kendisine göre gerekçeleri vardır.
Rum hançeri
“Sümela Manastırı” adı, Rumca “Panagia Sümela” veya “Theotokos Sümela” adının Türkçe aksanıyla söyleniş biçimidir. Manastırın Milât sonrası 365-395’te kurulduğu tahmin edilmektedir. Buna karşılık her nasılsa Trabzon Rum İmparatoru Aleksios (1349-1390), manastırın gerçek kurucusu sayılmıştır. Trabzon Bizans İmparatorluğu’na bağlı iken Lâtinlerin dördüncü Haçlı seferinde İstanbul’u işgal edip yağmalamaları üzerine, imparator ailesinden Trabzon’a kaçanlar tarafından 1204’te kurulmuş, Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmed’in 1461’de Trabzon’u fethetmesi üzerine yıkılmıştır.
Doğu Karadeniz bölgesinde yaşayan Rumlar, 1920’lere kadar burada kalmışlardır. 1821’de başlayan Yunan İsyanı’na katılıp destek de olmuşlardır. Rumların isyanları kesintilerle yüz yıl sürmüştür. 1916’da Trabzon ve çevresinin Ruslar tarafından işgal edilmesi üzerine Rumlar, bölgede yeniden bir Pontus Rum devleti kurmak için Rusların yardımı ile harekete geçip örgütlenmişler, komşuları Türkleri tehcir etmek için onlara saldırmışlardır.
Ne var ki, 1917 sonunda Rusların çekilmesi üzerine Türk tarafı Rum çetelerini kısa sürede sindirmiştir. Mondros Mütarekesi’nden sonra Rumlar yeniden harekete geçmiş ve bir taraftan da Rusya’dan gelen Rumlar ve Yunan savaş gemilerinin getirdiği silah ve mühimmat ile takviye olarak harekete geçmişlerdir.
Rum çetelerinin faaliyetleri Samsun-Trabzon arasında yoğunlaşmıştır. Bu yüzden Türk tarafı Kasım 1920’de Rum çetelerini bastırmak için Sakallı Nureddin Paşa komutasında Merkez Ordusu adıyla özel bir ordu teşkil etmek zorunda kalmıştır. Kısa sürede Merkez Ordusu tarafından Rum çeteleri yine tasfiye edilmiştir. Bu çeteler içinde, Amasya’da kurulan İstiklâl Mahkemesinde Trabzon Metropoliti Hrisantos, yakalanamadığı için gıyaben yargılanmıştır. Bu sırada isyancı Rum çetelerinin karargâhlarından biri de bu dönem yeniden konuşulan Sümela Manastırı olmuştur.
Millî Mücadele’nin ardından herkes Rumların isyanlarından ve işgalcilerle (Rus-İngiliz-Yunan) işbirliği yapmalarından dolayı temelli olarak tehcir edilmelerini beklerken, bu sefer de Rumların imdadına Lozan Anlaşması yetişmiştir. Çünkü Lozan ile İstanbul Rumları mübadele dışında tutulmuş, bütün Rum isyanlarının sevk ve idare merkezi olan Patrikhane de İstanbul’da bırakılmıştır. Bu sonuç Rumlar için olağanüstü bir başarıdır. Çünkü Müslümanların Halifeliği kaldırılırken, “Ortodoks Rum mezhebinin dinî liderliği” demek olan Patriklik, bütün yaptıklarına rağmen İstanbul’da bırakıldığı gibi Osmanlı döneminde sahip olduğu bütün hakları ve ayrıcalıkları da Lozan Anlaşması ile almıştır.
Türkiye’nin AB’ne üye olma isteği ve çabalarının sonucunda, 2004’te, Türkiye’ye “aday ülke” statüsü verilmiştir. Bu statüden heyecana kapılan Türk makamları, “AB Müktesebatı” adıyla AB’nin azınlıklar için öngördüğü hakları, tarihî tecrübeler yok sayılarak uygulamaya başlamıştır. Bunun bir sonucu olarak özel bir izinle İstanbul’daki Rum Patriğinin 15 Ağustos günü Sümela Manastırı’nda ayin yapmasına müsaade edilmiştir. Patrik, taraftarları ile birlikte 15 Ağustos günü “Hazreti Meryem’in göğe yükselmesi (miracı)” ayinini yapmaya başlamıştır. Son ayin töreni ise 15 Ağustos 2023’te, yine Sümela Manastırı’nda yapılmıştır.
Tarih safsataları arasında siyâsî kutlama
Böyle bir ayin için neden Sümela Manastırı ve neden 15 Ağustos tarihi seçilmiştir? Çünkü mübadeleyle Trabzon ve çevresindeki Rumlar gönderilmiştir. İstanbul’da faaliyetlerini hâlen sürdüren kiliseler varken bu ayin için Sümela Manastırı neden ve ısrarla tercih edilmektedir? Hazreti Meryem Kudüslüdür, Trabzon ile uzak yakın alâkası yoktur. Hazreti Meryem için bir ayin yapılacaksa İstanbul’daki kiliselerin ne eksiği olabilir?
Bu ayine karşı çıkanların görüşüne göre Trabzon, 15 Ağustos 1461’e fethedilmiştir. Bu yüzden Patrik ve taraftarları da Hazreti Meryem ayinini o tarihte ve Sümela’da yapmaktadır. Trabzon’un fetih tarihi için İsmail Hakkı Uzunçarşılı, 26 Ekim 1461 (Osmanlı Tarihi, C.II, TTK, Ankara 1983, s.55// Şehabettin Tekindağ: 15 Ağustos 1461 “Trabzon”, İA, C.12/I,, MEB, İstanbul 1993, s.463// Heath W. Lowry-Feridun Emecan: Ağustos-Eylül 1461// “Trabzon”, DİA, C.14, İstanbul 2012, s.297) tarihlerini vermişken, Trabzon Valiliği internet sitesinde 21 Ekim 2021 ve 15 Ağustos 2022 gibi iki farklı fetih günü, fetih kutlamaları haberi fotoğrafları ile yer almıştır. (http://www.trabzon.gov.tr/trabzonun-fethinin-560-yil-donumu-coskuyla-kutlandi E.T.: 19.08.2023)
Trabzon Valisi İsmail Ustaoğlu, Trabzon Fetih Günü’nü Türk Tarih Kurumu’na sorduklarını ve “15 Ağustos 1461” cevabını aldıklarını, bu yüzden 2023’ten başlayarak bundan sonra fetih kutlamalarının 15 Ağustos’ta yapılacağını açıklamıştır.
Tarihî metinlerde fetih günü için üzerinde mutabık kalınan kesin bir tarih olmadığı gibi, Trabzon Valiliği’nin bugüne kadar hangi akılla araştırıp sormadan 26 Ekim gününü fetih günü olarak kutlayabildiğinin de makul bir açıklaması yoktur. Nitekim 1961-2023 arasında Trabzon Fetih Günü olarak 26 Ekim günü kutlanmıştır. Üstelik 1961 yılı, Trabzon Fethi’nin 500’üncü yıldönümüdür. 1961’e kadar Trabzon’da fetih günü kutlaması yapılmamıştır. Maalesef bu işler şimdiye kadar gelişigüzel ve rastgele yapılmıştır. Patrikhane’nin 15 Ağustos’ta ayin yapma ısrarı, dinî olmaktan çok siyâsî bir içeriğe sahip görünmektedir. Patrikhanenin 15 Ağustos ısrarı da tarihî metinlerde fetih günü olarak 15 Ağustos’u gösteren ifadeleri tahkim etmektedir.
Fetih gününün Ağustos veya Ekim ayında olması arasındaki fark, 15 Ağustos’ta Sümela Manastırı’nda, İstanbul Fener Rum Patrikhanesi başkanlığında Hazreti Meryem’in göğe yükselmesi (miracı) için ayin yapılmasıdır. Bu ayinin kasıtlı olarak 15 Ağustos’a denk getirilerek fetih gününün gölgede bırakılmaya çalışıldığı ileri sürülmektedir. Yıldıray Oğur ise, “fetih gününün her yıl ileri çekilerek 15 Ağustos ayinine siyâsî nedenlerle denk getirildiğini iddia etmektedir (“Sümela Manastırı için Atatürk’ün Verdiği İzin”, Karar Gazetesi, 16 Ağustos 2023).
Bütün bu tartışmaların arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı ise 19-27 Ağustos tarihleri arasında bir Sümela Kültür Yolu Festivali düzenleyerek konuya ne adar uzak ve ilgisiz olunabileceğini göstermiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, adının önünde yer alan “Türkiye” adından başka Türk halkıyla nasıl bir münasebeti olabileceğini tayin etmek zordur.
Türkiye azınlıklar siyasetini hangi kurala göre yürütmektedir? Dünyada genel geçer kabul gören ilke, mütekabiliyet yani karşılıklılık kuralıdır. Yunanistan’da, Batı Trakya’da Müslüman Türkler yaşamaktadır. Lozan Antlaşması’nda oradaki Türkler, İstanbul’daki Rumlara karşılık gösterilmiştir. Yunanistan’da Batı Trakya’nın dışında cami bırakılmamıştır. Camiler ya yıkılmış ya da kiliseye çevrilmiştir. Batı Trakya’nın seçilmiş İskeçe Müftüsü, Kavala’da, Selanik’te ya da Atina’da eski bir caminin yerinde Müslümanlar için herhangi bir tören düzenleyebilir mi? Ancak İstanbul’daki Patrik, din özgürlüğünü kullanmak bahanesiyle bu ayini ısrarla her yıl 15 Ağustos günü Sümela Manastırı’nda yapabilmektedir.
Patrikhane neden 15 Ağustos’ta Sümela Manastırı’nda ayin için ısrarlıdır? Hazreti İsa’nın havarilerinden Aziz Luka’nın yaptığı ikonlardan (kutsal resimlerden) biri olan Panagia Atheniotissa buradaymış. Sophorinos ve Barnabas adlı iki Hıristiyan ermişin rüyasına Hazreti Meryem girerek Aziz Luka’nın yaptığı İkonun Trabzon’da olduğunu tarif etmiş. Birbirlerinin rüyalarından habersiz olan bu iki Hıristiyan ermiş gelip de Maçka’daki mağarada o ikonu buldukları için oraya bir manastır yapılmış. Manastır’a daha sonraki tarihte Hazreti İsa’nın çarmıha gerildiği kutsal haçtan bir parça da getirilmiş. Böylece manastırda kutsal emanetler artmış. Bu yüzden asırlarca değişik ülkelerden çok sayıda Hıristiyan buraya gelip bu kutsal emanetlere yüzlerini sürüp hacı olurlarmış. Bazıları, iki ermişin rüyası üzerine kurulan bu hikâyeye bugün, 2023’te inanmamızı beklemektedirler.
1961’e kadar Trabzon’un Fethi’nin kutlanmaması Türk makamları ve kültür tarihi için önemli bir geriliktir. Osmanlı döneminde fetih kutlamasının olmayışı, kutlamaları anlamsız hâle getirmez, sadece Osmanlı makamlarının idarî bir zaafına işaret edebilir. Osmanlı döneminde İkinci Bayezid’den Birinci Mahmud’a kadar padişahların Sümela Manastırı’nın bakımı ve ihtiyaçları ile ilgilenmeleri kötü bir şey değildir. Ancak yapılan o yardımlar, Rumların düşmanla işbirliği yapmalarını ve isyanlarını engelleyememiştir.
Tarihî tecrübeler yok sayılamazlar. Yok sayılmaları o tecrübelerin tekerrürüne yol açar.
Yunanistan Başbakanı Venizelos’un isteği üzerine kutsal emanet sayılan eşyalar, Sümela’dan alınarak Yunanistan’a götürülmüştür. Bu eşyaların götürülmesi ile birlikte manastırın kutsallığı için gösterilen sebepler de Yunanistan’a taşınmıştır. Bundan dolayı kutsal emanetlerin izini sürerek Patrik, bu ayinini Sümela’da değil, Atina’da yapmalıdır.
CHP Genel Başkanları Kemal ve İsmet Paşaların, Sümela Manastırı’nda Hıristiyanların kutsal bildikleri eşyaların Yunanistan’a taşınmış olmasına izin vermeleri, mütekabiliyet esasının yok sayılarak günümüzde Hıristiyan azınlıklara özel muamele yapılmasının bahanesi sayılamaz. Yunanistan’a yapılan bu özel muamelelerden dolayı Yunanistan Başbakanı Venizelos tarafından Kemal Paşa, 1932’de Nobel Barış Ödülüne aday gösterilmiştir. Böylece Kemal Paşa, yaptığı özel muamelelerin karşılığını almıştır. Ancak bu karşılık Türk halkının Pontus çeteleri eliyle yaşadığı kayıpları telâfi edecek nitelikte değildir. Hazreti Meryem’in eğer bir miracı varsa, bunun kutlaması Trabzon’da değil, öncelikle Atina’da, değil ise İstanbul’daki Patrikhane’de yapılmalıdır.
Heath W. Lowry-Feridun Emecan, “Trabzon”, DİA, C.14, İstanbul 2012, s.297.
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.II, TTK, Ankara 1983.
Şehabettin Tekindağ, “Trabzon”, İA, C.12/I,, MEB, İstanbul 1993.
Özhan Öztürk, Antikçağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi Pontus, İstanbul 2014.
Yıldıray Oğur, “Sümela Manastırı için Atatürk’ün Verdiği İzin”, Karar Gazetesi, 16-08-2023)