Şükür, kişinin kalbinde doğurduğu güneşin adıdır Efide

Göreceksin, daha kolay, daha başarılı, daha hızlı bir seyir düşecek bahtına. Derdin devâsını, hatalığın şifasını, kederin dermanını bulup eskisinden daha olgun bir yaşamak hikâyesi yazılacak bahtına Efide… Hem şükür, kişinin kalbinde doğurduğu güneşin adıdır. Dışındaki güneşi kalbine taşı Efide…

BAZEN öyle olur Efide, içinde bin bir evham bir büyük çığlığa dönüşür de olanca gücünle haykırdığını sanırsın ama sesin çıkmaz. Bir yutkunma mesafesidir içindeki hengâme ile gözlerindeki hüzünlü perde arasındaki yol. Yutkunursun, olmasını dilemediğin ne varsa yutup yok etmek dilersin. 


Bazen böyle olur Efide, beklenmedik bir haber, ani bir afet, hesaplarımızın dışında gelişen bir kaza tüm ezberlerimizi bozar. Bozulur hayatımızın zembereği. Eskisi gibi değildir artık akan zaman. Göğsümüzün tam ortasında, metruk bir bina inşâ eder keder, terkedilmiş, izbe ve kuytu bir his dolanıp durur kalbinin üzerinde. İçin sızlar, tahammülün azalır, küsersin kimin varsa… Güneşe bile… Sadece Efide, uykunun derin şefkatinden medet umarsın, gözlerinle hayat arasında bir kepenk misali örtülü kalır kirpiklerin…


Böyleymişsin Efide, bıkkın, küskün ve ürkek… Halbuki, kendi hayat hikâyenin kahramanı olma fırsatının eşiğindedir insan böyle hissettiğinde. Aşmanın, koşmanın, içini sızlatanı ardında bırakmanın kapısı önünde evhamdan kulelerin tutsağı olarak dikilir insan. Bir iştiyaklı adım, bir tebessümlü gayretten başka bir ihtiyacı yokken, tonlarca ağırlığa bedel “gam” çuvallarını omuzlamaya teşne olur. 


Sen öyle yapma Efide, gözünü korkutan her ne ise onu uğurlamak için tebessümlerini kuşan, tıpkı bir ev sahibesi gibi… Kederine yenik düşmek, seni kahraman yapmaz. Kederliyken gülümseyebilmek, başarmaktır. Güllük gülistanlık vakitlerde gülümsemek ne de normaldir ve ne çok böyle zamanların olmuştur Efide. Asıl, dardayken, zordayken tebessüm edebiliyorsan, şükrün en güzel hâline erişmişsin demektir. Hem ne kederler kalıcıdır ne saadetli vakitler. O yüzden kendi ördüğün duvarlar ardında karanlıkta kalma Efide. Güneş doğuyorsa, hayat akıyorsa, bir çocuk kahkahası pencerelerinden odana doluyorsa, perdelerine rüzgâr usul usul dokunup yaşamaktan söz ediyorsa sen sadece gözlerini kapattığında oluşan karanlığın kahramanı olabilirsin. Ki, sana yakışmaz Efide. Sana sabırla yoğrulmuş, şükürler süslenmiş bir duruş yakışır. Gülümse ve seni üzen, ezberini bozan kaderinden mülhem kederini de, kendini de incitmeden yaşa Efide. 


Göreceksin, daha kolay, daha başarılı, daha hızlı bir seyir düşecek bahtına. Derdin devâsını, hatalığın şifasını, kederin dermanını bulup eskisinden daha olgun bir yaşamak hikâyesi yazılacak bahtına Efide… Hem şükür, kişinin kalbinde doğurduğu güneşin adıdır. Dışındaki güneşi kalbine taşı Efide… 


Ben öyle yapıyorum… Düştüm mü karanlığa kalbimdeki şehrin ışıklarını yakıyorum, kalbimde güneşli hatıralarımı uyandırıyorum. Kederimi uyutacağım derken kendimi uyutmaktan imtina ediyorum Efide…Yenik düşersem fehimlerime şikâyete sayılır diye korkup ışıltısı ile ışıldadığım şükürden elbisemi giyip ahvalime “hamd” yansısın diliyorum.