YAKLAŞIK 30 yıl önce Rusya
ve Batılı güçlerin desteklediği bir oyunla Can Azerbaycan’ın Karabağ’ını işgal
etmişlerdi.
Silahlandırdıkları
Ermenileri kışkırtarak, henüz yeni bağımsızlığını ilân etmiş olan Azerbaycan’ın
üzerine saldırttılar. Sözde modern dünyanın gözü önünde bu terör devleti,
alenen katliamlar yaparak bu bölgeyi işgal etti. Bu işgal sayesinde hem yeni
kurulmuş Azerbaycan’ı parçaladılar, hem de Türkiye'nin Türkistan toprakları ile
olan fizikî bağını koparmış oldular.
Türkiye
o yıllarda bu işgale karşı ciddî bir girişimde bulunamadı ve sadece seyirci
kalabildi. Bugünleri gösteren Rabbimize hamdolsun, ne kadar şükretsek azdır!
Geçtiğimiz
hafta Azerbaycan Ordusu, Karabağ’ı, işgal altındaki topraklarını,
topraklarımızı almak için harekete geçti. Azerbaycan Ordusu, Ermenistan Ordusunu
büyük bir bozguna uğrattı. Harekât büyük bir kararlılıkla devam ediyor. Ve inşaallah
beklenen büyük zafer çok yakında müjdelenecek!
Peki,
bu harekâtın perde arkasında neler var? Bundan sonra bizi neler bekliyor?
Öncelikle
olayları sadece Azerbaycan-Ermenistan Savaşı veya sadece Karabağ Sorunu ekseninde
düşünmemek gerek…
Dünya
hızla değişiyor. Ve dünya, aslında hızla cepheleşiyor. Dünyanın hemen her
yerinde bir savaş var. Bu savaş askerî alanda olduğu kadar, ekonomik ve siyasal
alanlarda da devam ediyor. Savaşın merkezinde küresel güçlerin kendi
aralarındaki çıkar çatışmaları olduğu kadar, kurulan yeni küresel düzene başkaldıran
ülkelerin uyanış ve varoluş
mücadeleleri de var.
Karabağ,
bu küresel savaşın/hesaplaşmanın/çatışmanın cephelerinden sadece biri.
Birinci
ve İkinci Dünya Savaşı sonunda dünya haritası yeniden çizildi. Bu sınırlar,
bilinen doğal sınırlar değildi. Emperyalist sömürgeci düzen, kendi çıkarları
için çizdiği yeni sınırları tüm dünyaya dayattı. Kabul edenler gönüllü, etmeyenler zorla bu
yeni düzene boyun eğdirildi.
Zaman
değişti. Küresel güçler kutuplaştı. Adına “Soğuk Savaş” dedikleri yeni bir
sistemle sömürü düzeni devam etti. Sözde Batı Bloku ile Doğu Bloku ve bunlar
arasında sıkışmış bizim gibi devletlerin olduğu bir döneme geçildi.
Değişim
devam etti. Soğuk Savaş dönemi sona erdi. Sovyetler çöktü. Sovyetler, çökerken
ve işgal ettiği toprakları terk ederken, kendisine bağlı uydu devletler bıraktı
geride. Görünüşte bağımsız olan ama rejimleri ve yönetimleri ile kendisine bağlı,
biat eden yönetimler... Türkistan toprakları buna dâhildi. Zaman zaman Batı’nın
müdahalesi ile bu devletlerin yönetimleri el değiştirdi.
Azerbaycan’ın
durumu diğer Orta Asya Türk cumhuriyetlerinden farklı değildi. Bağımsızlığını
kazandığı ilk yıl bu coşkuyu yaşayamadan, Rusya’nın desteklediği Ermenistan ile
savaşa girmek zorunda kaldı. Ermeniler Karabağ’ı işgal ettiler. Bu oldubittiye
tüm dünya sessiz kaldı.
Karabağ,
sadece kardeş Azerbaycan’ın işgal edilmiş bir vatan toprağı değil. Karabağ, aynı
zamanda Türkiye’yi Türkistan’a bağlayan bir köprüydü. Bu yüzden bu köprünün kapatılması
hem Batı’nın, hem de Rusya ve İran’ın işine geldi. Özgürlüğünü yeni ilân eden
Türkistan devletleri Turan bilincine ulaşmadan, Türkiye ile bağları fizikî
olarak kopartılmalıydı.
Karabağ,
aynı zamanda Türkiye’yi çepeçevre hapsetme plânının hamlelerinden biriydi. Karabağ,
Ermenistan’ın “Büyük Ermenistan” hayâllerinin önemli bir adımıydı. Bu plânın
sonraki hamlesi, Türkiye’nin doğusuydu…
Sınırlarında
adım adım uygulanan bir kuşatma plânı vardı ama Türkiye’nin derin aklı ise bu
plânı elbette biliyor ve görüyordu. Zamanı geldiğinde düğmeye basılacaktı. Ateşi
yakmanın zamanı gelmişti. Önce Suriye’de kuşatmanın ilk cephesi yarılmış oldu.
Sonra Irak’ta şer cephesini dağıttı. Güneyini emniyet altına aldıktan sonra
Orta Doğu’da oynanan oyunlara müdahale vakti gelmişti.
BAE
ve Suudi Arabistan yönetimlerinin başını çektiği çirkin komplolara müdahale
etti Türkiye. Akdeniz’deki egemenlik haklarımız ve Libya’daki Müslüman halk
için harekete geçti. Zalim kukla Hafter’i büyük oranda etkisizleştirdi. Elbette
Akdeniz’deki haklarımız için bize kendince meydan okuyan Yunanistan’ın da bir
derse ihtiyacı vardı, hâddi bildirildi…
Sırada,
30 yıldır sızlayan büyük yaramız Karabağ meselesi ve sürekli kaşınan bir
Ermenistan vardı. Vakti gelmişti!
Bu
aşamada meselenin çözümü vardı ve harekete geçildi. 30 yıllık hesap
kapatılacaktır!
Türkiye,
her detayı düşünülmüş, ince ince işlenmiş, plânlanmış büyük bir stratejik
hamlenin düğmesine bastı. Bu stratejik hamle, küresel güçlerin kurduğu emperyalist
sisteme esir olan tüm halklara bir uyanış çağrısı, tüm şer odaklarına bir
meydan okumadır.
Suriye’deki
şer cephesinin imha edilmesi, Irak’taki bataklığın kurutulması, Libya
operasyonu ile Akdeniz’in kazanılması, Ayasofya’nın özgürleştirilmesi,
Karadeniz’den müjde alınması, Akdeniz’de Yunanistan ve Fransa’ya hâd
bildirilmesi ve şimdi de Karabağ’ın özgürleştirilmesi ile Türkistan’a yol
açılması derken, şimdi sırada ne var?
Allah-u
âlem…
“Kıbrıs,
Mısır, BAE, Kuzey Afrika ve Afrika, İran, Türkistan ve Doğu Türkistan, Kudüs,
Filistin” diyeyim, gerisi siz anlayın.
Sefer ve gayret bizim, takdir ve zafer Yüce Allah’ındır.