Stratejik hamleler bir bir yapılıyor, sırada ne var?

Suriye’deki şer cephesinin imha edilmesi, Irak’taki bataklığın kurutulması, Libya operasyonu ile Akdeniz’in kazanılması, Ayasofya’nın özgürleştirilmesi, Karadeniz’den müjde alınması, Akdeniz’de Yunanistan ve Fransa’ya hâd bildirilmesi ve şimdi de Karabağ’ın özgürleştirilmesi ile Türkistan’a yol açılması derken, şimdi sırada ne var?

YAKLAŞIK 30 yıl önce Rusya ve Batılı güçlerin desteklediği bir oyunla Can Azerbaycan’ın Karabağ’ını işgal etmişlerdi.

Silahlandırdıkları Ermenileri kışkırtarak, henüz yeni bağımsızlığını ilân etmiş olan Azerbaycan’ın üzerine saldırttılar. Sözde modern dünyanın gözü önünde bu terör devleti, alenen katliamlar yaparak bu bölgeyi işgal etti. Bu işgal sayesinde hem yeni kurulmuş Azerbaycan’ı parçaladılar, hem de Türkiye'nin Türkistan toprakları ile olan fizikî bağını koparmış oldular.

Türkiye o yıllarda bu işgale karşı ciddî bir girişimde bulunamadı ve sadece seyirci kalabildi. Bugünleri gösteren Rabbimize hamdolsun, ne kadar şükretsek azdır!

Geçtiğimiz hafta Azerbaycan Ordusu, Karabağ’ı, işgal altındaki topraklarını, topraklarımızı almak için harekete geçti. Azerbaycan Ordusu, Ermenistan Ordusunu büyük bir bozguna uğrattı. Harekât büyük bir kararlılıkla devam ediyor. Ve inşaallah beklenen büyük zafer çok yakında müjdelenecek!

Peki, bu harekâtın perde arkasında neler var? Bundan sonra bizi neler bekliyor?

Öncelikle olayları sadece Azerbaycan-Ermenistan Savaşı veya sadece Karabağ Sorunu ekseninde düşünmemek gerek…

Dünya hızla değişiyor. Ve dünya, aslında hızla cepheleşiyor. Dünyanın hemen her yerinde bir savaş var. Bu savaş askerî alanda olduğu kadar, ekonomik ve siyasal alanlarda da devam ediyor. Savaşın merkezinde küresel güçlerin kendi aralarındaki çıkar çatışmaları olduğu kadar, kurulan yeni küresel düzene başkaldıran ülkelerin uyanış ve varoluş mücadeleleri de var.

Karabağ, bu küresel savaşın/hesaplaşmanın/çatışmanın cephelerinden sadece biri.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşı sonunda dünya haritası yeniden çizildi. Bu sınırlar, bilinen doğal sınırlar değildi. Emperyalist sömürgeci düzen, kendi çıkarları için çizdiği yeni sınırları tüm dünyaya dayattı.  Kabul edenler gönüllü, etmeyenler zorla bu yeni düzene boyun eğdirildi.

Zaman değişti. Küresel güçler kutuplaştı. Adına “Soğuk Savaş” dedikleri yeni bir sistemle sömürü düzeni devam etti. Sözde Batı Bloku ile Doğu Bloku ve bunlar arasında sıkışmış bizim gibi devletlerin olduğu bir döneme geçildi.

Değişim devam etti. Soğuk Savaş dönemi sona erdi. Sovyetler çöktü. Sovyetler, çökerken ve işgal ettiği toprakları terk ederken, kendisine bağlı uydu devletler bıraktı geride. Görünüşte bağımsız olan ama rejimleri ve yönetimleri ile kendisine bağlı, biat eden yönetimler... Türkistan toprakları buna dâhildi. Zaman zaman Batı’nın müdahalesi ile bu devletlerin yönetimleri el değiştirdi.

Azerbaycan’ın durumu diğer Orta Asya Türk cumhuriyetlerinden farklı değildi. Bağımsızlığını kazandığı ilk yıl bu coşkuyu yaşayamadan, Rusya’nın desteklediği Ermenistan ile savaşa girmek zorunda kaldı. Ermeniler Karabağ’ı işgal ettiler. Bu oldubittiye tüm dünya sessiz kaldı.

Karabağ, sadece kardeş Azerbaycan’ın işgal edilmiş bir vatan toprağı değil. Karabağ, aynı zamanda Türkiye’yi Türkistan’a bağlayan bir köprüydü. Bu yüzden bu köprünün kapatılması hem Batı’nın, hem de Rusya ve İran’ın işine geldi. Özgürlüğünü yeni ilân eden Türkistan devletleri Turan bilincine ulaşmadan, Türkiye ile bağları fizikî olarak kopartılmalıydı.

Karabağ, aynı zamanda Türkiye’yi çepeçevre hapsetme plânının hamlelerinden biriydi. Karabağ, Ermenistan’ın “Büyük Ermenistan” hayâllerinin önemli bir adımıydı. Bu plânın sonraki hamlesi, Türkiye’nin doğusuydu…

Sınırlarında adım adım uygulanan bir kuşatma plânı vardı ama Türkiye’nin derin aklı ise bu plânı elbette biliyor ve görüyordu. Zamanı geldiğinde düğmeye basılacaktı. Ateşi yakmanın zamanı gelmişti. Önce Suriye’de kuşatmanın ilk cephesi yarılmış oldu. Sonra Irak’ta şer cephesini dağıttı. Güneyini emniyet altına aldıktan sonra Orta Doğu’da oynanan oyunlara müdahale vakti gelmişti.

BAE ve Suudi Arabistan yönetimlerinin başını çektiği çirkin komplolara müdahale etti Türkiye. Akdeniz’deki egemenlik haklarımız ve Libya’daki Müslüman halk için harekete geçti. Zalim kukla Hafter’i büyük oranda etkisizleştirdi. Elbette Akdeniz’deki haklarımız için bize kendince meydan okuyan Yunanistan’ın da bir derse ihtiyacı vardı, hâddi bildirildi…

Sırada, 30 yıldır sızlayan büyük yaramız Karabağ meselesi ve sürekli kaşınan bir Ermenistan vardı. Vakti gelmişti!

Bu aşamada meselenin çözümü vardı ve harekete geçildi. 30 yıllık hesap kapatılacaktır!

Türkiye, her detayı düşünülmüş, ince ince işlenmiş, plânlanmış büyük bir stratejik hamlenin düğmesine bastı. Bu stratejik hamle, küresel güçlerin kurduğu emperyalist sisteme esir olan tüm halklara bir uyanış çağrısı, tüm şer odaklarına bir meydan okumadır.

Suriye’deki şer cephesinin imha edilmesi, Irak’taki bataklığın kurutulması, Libya operasyonu ile Akdeniz’in kazanılması, Ayasofya’nın özgürleştirilmesi, Karadeniz’den müjde alınması, Akdeniz’de Yunanistan ve Fransa’ya hâd bildirilmesi ve şimdi de Karabağ’ın özgürleştirilmesi ile Türkistan’a yol açılması derken, şimdi sırada ne var?

Allah-u âlem…

“Kıbrıs, Mısır, BAE, Kuzey Afrika ve Afrika, İran, Türkistan ve Doğu Türkistan, Kudüs, Filistin” diyeyim, gerisi siz anlayın.

Sefer ve gayret bizim, takdir ve zafer Yüce Allah’ındır.