SPORDA şiddetin
arketipini incelemeye aldığım dosyanın ilk bölümünde, sporda şiddetin daha çok
sosyolojik, ideolojik ve psikolojik yönü üzerinde durmuştum.
Bu
bölümde ise, sporda şiddetin medya, yönetim ve saha içi nedenleri üzerinde
durmaya çalışacağım…
Medyanın
şiddete bir davetiyesi: Taraflı yorumculuk ve kışkırtıcı beyanların kamuya
sunumu
Medyanın
kitleleri ve bireyleri etkileme gücü, herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Öyle
ki, medya toplumsal kanaatlerin oluşmasında, var olan kanaatlerin pekişmesinde,
toplumsal ve siyasal arenada politika üreticilerinin ortaya koyduğu
politikaların meşruiyet kazanmasında veya bu politikalara rızâ gösterilmesi
noktasında çok önemli işlevler üstleniyor. Çünkü medya, hayatımızın en mahrem
noktalarına kadar girebilmektedir.
Örneğin
bir evde yatak odasına kişinin en yakınları giremezken, medya, televizyonu ve
interneti ile kişinin en mahrem alanına girebiliyor.
Diğer
tüm alanlarda olduğu gibi medya, spor alanında da toplumu ve bireyleri
yönlendirebilme gücüne sahiptir. Bu yönlendirme bazı nedenlerden dolayı şiddeti
doğurabiliyor.
Reyting
ve tiraj kaygısı bu nedenlerin en başında geliyor. Buna spor yorumcuları ve
taraftarlarının “taraftar yorumculuk” ve “taraftar yazarlık” olguları da eklenince,
medya, sporda şiddet olgusunu körükleyen bir araç hâline dönüşebiliyor.
Reyting
veya tiraj kaygısı gütmediği ve tarafsız yayıncılık örneği ortaya koyduğunda
bile şiddetin ortaya çıkmasına sebebiyet verebiliyor medya, çünkü holiganları
harekete geçirebilecek en ufak bir haber veya demeç, onun aracılığıyla kitlelere
ulaştırılıyor. Bir yöneticinin kışkırtıcı beyanı haberleştirildiğinde, bu demeç
holiganları harekete geçirebiliyor. Yani medya, bazen istemeyerek de olsa
şiddete davetiye çıkarabiliyor.
Siyâsî
gruplardan kulüp içi çekişmelere değin tribünleri etkileyen şiddet
manipülasyonları
Özellikle
saha içerisinde oluşan şiddetin ortaya çıkmasındaki etmenlerden biri de spor
kulüplerinin amigolarıdır. “Taraftarlık nedir?
Taraftarın özellikleri nelerdir?” sorularının cevabını çok iyi bilen
amigolar, statlarda taraftarı ateşli bir şekilde güdüleyerek şiddet olaylarının
ortaya çıkmasına neden oluyorlar. Amigolar, statlarda taraftarı ateşlemeleri
karşılığında kulüplerden birtakım menfaatler temin ediyorlar. Çok sayıda bedava
bilet ve bu bedava biletlerin satışından elde edilen kâr, bunların başında geliyor.
Spor
alanlarını, özellikle de stadyumları politik arenaya çeviren bazı gruplar,
şiddetin ortaya çıkmasında önemli rol oynuyorlar.
Zaman
zaman statlarda ortaya çıkan ve çoğunlukla siyasal iktidarı hedef alan olaylar,
iktidarın politikalarını protesto etmekten ziyâde, politik bir çâresizliğin
sonucu ortaya çıkan olaylardır. Çünkü siyasal arenada politika üretemeyen ya da
ürettikleri politikalara halkta karşılık bulamayan siyasal eğilimler veya bazı
siyasal gruplar, bu durumu kabullenmekte zorlanıyor ve statlarda şiddete davetiye
çıkarabiliyorlar.
Kulüplerin
iç çekişmeleri de spordaki şiddetin görünmeyen yüzünü oluşturuyor. Öyle ki, kulüplerin yapılarından dolayı, kulüp
başkanları kendi istekleri ile yönetimi bırakmazlarsa başkalarının gelip
kulüpte başkanlık yapabilmesi pek mümkün görünmüyor. Hâl böyle olunca, kulüpler
içerisinde yönetimi ele almak isteyenler, taraftar gruplarını bir silah gibi
kullanıp mevcût yönetimleri devirebilmenin yolunu arıyorlar. Bu da tribün
şiddetinin önünü açıyor.
Ayrıca
bu durum, fanatik ve holigan taraftar gruplarının kulüpler üzerinde etkili
olması sonucunu doğuruyor. Zaman zaman tribünlerde mevcût yönetimlerin
aleyhinde gelişen ve zaman zaman şiddete dönüşen tribün olaylarının altında bu
neden yatıyor.
Görüldüğü
üzere, sporda şiddetin çok sayıda nedeni var. Şiddete karışanlar genellikle
şiddeti kurgulayan, ortaya çıkaran veya şiddetten rant devşiren kişilerden
oluşmuyor. Onlar çoğunlukla kontrol edemedikleri duygularının heyecan ve
helecanıyla hareket ediyorlar.
Ama
şiddeti kurgulayanlar, şiddetin yıkıcılığından rant elde ediyorlar. Bunları
ortadan kaldırmak kolay değil. Bu durumun ortadan kaldırılması için hukukî
düzenlemelerden kulüp yapılarına ve taraftar gruplarına kadar çok sayıda alanda
düzenleme yapılması gerekiyor.
Ama
bunlar da yetmiyor! Çünkü sporu Fair Play rûhu içerisinde tasavvur etmeden, ne
kadar düzenleme yaparsanız yapın, bu tek başına yeterli olmaz. Düzenlemeler bir
yere kadar şiddeti önleyebilir. Şiddeti önleyecek asıl etmen, Fair Play
rûhudur. Bu rûhu inşâ etmeden, şiddet bir yanardağ akıntısı gibi kendine yol
bulup ortaya çıkar.
Özetle
değindiğim nedenlerden dolayı, Fair Play rûhu sözde en önde yer alsa da
gerçekte durum pek öyle değil. O nedenle sporda şiddet eksik olmuyor.