Sportif şiddetin arkeolojisi (1)

Spor müsabakalarında tarafların verdiği mücadeleye, onları seyredenler tarafından farklı anlamlar yüklenebilmekte, spordaki mücadele milliyetçi, dinî, etnik, siyasal ya da sınıfsal mücadelenin parçası olarak görülebilmektedir. Bu da sporu bir oyun olmaktan çıkarmaktadır.

ÇAĞIMIZDA spor hem bireysel, hem toplumsal, hem de siyasal olarak hayatımızın her alanında önemli bir yer tutmaktadır. Öyle ki, toplumsal ayrışma ve birleşme noktasında da önemli bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Siyasal gerginliklerin ve kutuplaşmaların olduğu dönemlerde millî takımlar düzeyinde alınan galibiyetler, toplumsal tabakaları birleştiren en önemli unsur olarak kendini gösterir. Siyasal arenada ise spor, bir propaganda aracı olarak kullanılmaktadır. Özellikle uluslararası spor organizasyonları bu bağlamda önemli işlevler görmektedir.

Fakat spor karşılaşmaları çoğu zaman bu birleştirici rolüyle değil de sportif şiddet görüntüleri ile kamuoyunda yer edinmektedir.

Spor ve şiddet, yan yana gelmemesi gereken iki kavranmış gibi tahayyül edilir. Ama gerçekte durum böyle değildir. Özellikle takım sporlarında ortaya çıkan şiddet olgusunun sosyolojik, psikolojik, ekonomik, kültürel, siyasal ve toplumsal birçok nedeni bulunmaktadır.

İster bireysel, ister takım düzeyinde olsun, spor, içinde mücadele olgusunu barındıran bir olgudur. Mücadelenin olduğu her yerde şiddetin az veya çok olacağı da göz önünde bulundurulmalıdır.

İdeolojiler ve aidiyetlerin mücadele sahası olarak spor

Bireyin kişisel, sosyal ve kimlik gelişiminde bir spor kulübü veya bir spor branşının sembolleri, bireyin aidiyetleri arasında yer alabilir. Yani birey, bir spor dalı ve bir spor kulübünün renkleri veya diğer sembollerini kendi benlik tanımlamaları içerisinde görebilir.

Bu şekilde benlik tanımlaması olan insanlar, sporu bir oyun olmaktan, spor rûhunu da “fair play”den öte, bir mücadele ve kendi benliğini yüceltme ve üste çıkarma şeklinde algılayabilirler. Sporu bu şekilde tasavvur eden bireyler, hâliyle şiddete eğilimli olacaklardır.

Bu tür kişilikler, spor müsabakası sonunda istedikleri sonucu elde edemediklerinde saldırganlık göstereceklerdir. Çünkü bu tür kişilikler bir spor dalı veya bir spor kulübünün renklerini kendi benlik duyguları ile eş değer görmektedirler.

Spor holiganizmi, bu tür kişiliklerin ortaya çıkardığı bir olgudur. Taraftarı olduğu takıma veya takım sembollerine ölesiye bağlı olan bu holiganik kişilikler, verilen yanlış bir hakem kararı, rakip takım yöneticilerinin demeçleri, medyada yer alan kışkırtıcı bir haber veya karşılaşma sonunda istenmeyen bir sonuç ortaya çıktığında şiddet eğilimi gösterebilmektedir.

Bu tür kişilikler hakkında genellikle karşılaşmalardan önce alkol aldıkları yönünde medyaya yansıyan haberler de görülebilmektedir. Zaten duygularını kontrol etmekte ve denetlemekte zorlanan bu tür kişilikler alkol aldıklarında, otokontrol mekanizmalarını tamamen yitirebilmekteler.

Ülkemizde derbiler arasında daha çok şehirlerarası rekabet spora yansır. Ama çok sayıda ülkede ideolojik rekabet sporla iç içe geçmiştir.

Spor müsabakalarında tarafların verdiği mücadeleye, onları seyredenler tarafından farklı anlamlar yüklenebilmekte, spordaki mücadele milliyetçi, dinî, etnik, siyasal ya da sınıfsal mücadelenin parçası olarak görülebilmektedir. Bu da sporu bir oyun olmaktan çıkarmaktadır.

Dünyada bunun çok sayıda örneği vardır. Örneğin Barcelona-Real Madrid derbisi, İspanya milliyetçiliği ile Katalan milliyetçiliğinin mücadelesi olarak görülür. Real Madrid İspanyol milliyetçiliğini, Barcelona ise Katalan milliyetçiliğini temsil eder.

İtalyan derbilerinden Lazio-Roma derbisi de ideolojik anlamlar yüklenen derbilerden biridir. Lazio sağ, Roma sol ideolojiyi temsil eder. Yine İtalya’da Milan-Inter derbisi, işçiler ile aristokların derbisi olarak bilinir. Milan işçilerin, Inter aristokratların takımıdır. 

Ya da İskoçya’daki Celtic-Glasgow Rangers derbisi, mezhepsel bir mücadelenin bir parçası olarak algılanır. Celtic Katolikleri, Rangers ise Protestanları temsil eder.

Yani ideolojiler ve aidiyetler spor üzerinden hesaplaşır. Bu nedenle bazen şiddet, sahayı ve de saha dışını esir alır. Bazen şiddet, ölümlere yani cinayetlere sebebiyet verir. Bu kadar keskin ayrışmaların olduğu yerlerde bazı odaklar bu ayrışmaları sürekli diri tutmaya çalışır. Çünkü onlara göre, statların dolması, formaların ve bilumum takım ürünü satışlarının devamı yani taraftar desteği için bu şarttır.

Görüldüğü gibi sportif şiddetin altında, geçmişten gelen ve ideolojik temelli çok sayıda neden vardır. Bu nedenler var olduğu müddetçe sporu şiddetten arındırmak zor olacaktır.

(Devam edecek…)