Sözüm bağlamdan dışarı

Çeviköz, bunların hepsini söyledi. Bunların her biri başlı başına birer ihanet senaryosu! Bu skandal açıklamalardan, “Yanlış anlaşıldım, sözlerim bağlamından koparıldı” diyerek kurtulamazsınız. Arınç’ı nasıl çok iyi anladıysak, sizi de anladık. Aklımızla alay etmeye kalkmayın! Bizi, anlamsız paradokslarınıza mantık yürütmekle uğraştırmayın!

MEŞHUR mantık paradoksudur “Her söylediğim yalandır” diyen birinin çelişkisi…

Gerçekten her söylediği yalansa, son sözü doğrudur. Ki bu da her sözünün yalan olmadığını gösterir. Yok, eğer son sözü yalan ise, daha önce doğru da söylediği çıkar ortaya. Öyle ise söz, söyleyenin anlatmaya çalıştığı değil, dinleyenin anlayacağı şekilde söylenmelidir.

Bir gün biri çıkıp, “Bizim her söylediğimiz vatana ihanettir!” derse, işte o zaman yandık demektir! Gerçekten ihanet içinde olduğunu bildiklerimizin bu itirafı, ihanetten nedâmet getirdiği anlamına gelir ki bu söz, ihanet olmaktan çıkar. Ama emin olunuz ki, aynı kişi çıkar da ardından yine, “Yanlış anlaşıldık, sözümüz bağlamından koparıldı” diye ağlamaya başlar.

Siyâsetçilerin genel “kaytarma” cümlesidir aslında yukarıdaki ifade. Önce akıllarından geçeni, yüreklerinde yatanı dile getirirler. Baktılar, toplumsal bir tepki var, hemen kıvırtmaya başlarlar “Ben aslında şöyle söylemek istedim…” diye. Zannederler ki, hep dinleyenler yanlış anlıyor. Yok efendi, ben doğru anlıyorum seni! Beni aptal yerine koyma! Beni koyduğun yer, en çok sana yakışır!

Yanlış anlaşılma değil, yanlış anlatma olabilir olsa olsa. Ki o da bu kadar çok olmaz.

Bundan on yıl önce, yanlış anlaşıldığını söyleyen siyâsetçilerin açıklamaları üzerine bir makale yazmış Yılmaz Karakoyunlu. Diyor ki, “Eskiden tavzih (aydınlatma), tasrih (açıkça söyleme), teşrih (ayrıntılı anlatma), tekzip (yalanlama) vardı. Peki, siyâsetçilerimiz, ‘Sözüm yanlış anlaşıldı’ diyerek yaptıkları açıklamada ne kadar dürüstler? Sadece ve sadece tevil (sözünden cayma) ediyorlar”.

Konu tabiî ki CHP Milletvekili, Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Emekli Büyükelçi Ünal Çeviköz’ün skandal sözlerine geliyor. Beyefendi, Maraş’tan girip Suriye’den çıkmış. ABD’nin henüz koltuğuna oturmayan başkanından ülkemize demokrasi getirmesi ricasında bulunmuş. Bunun için de S-400 rüşveti önermiş.

Birincisi, üzerinde taşıdığı sıfatlardan dolayı bu şahsın söyledikleri partisini bağlar. Kimse çıkıp da “Şahsî fikirleridir” diyemez! Bülent Arınç’ın patavatsızlığı ile Çeviköz’ün ihanet cümleleri arasında karşılaştırma yapmaya çalışanların bilmesi gerekir ki, Arınç, AK Parti üyesi olmak dışında bir siyâsi ve fiilen hiçbir sıfat taşımamaktadır. Ve partisinin tüm kademeleri tarafından yerin dibine batırılmıştır.

Ne yazık ki CHP’de tam tersi olmuş, partisi, Çeviköz’ün “Yanlış anlaşıldım” yalanına sarılıp içerik hakkında herhangi bir düzeltme yapma gereği hissetmemiştir. Bu da emekli büyükelçinin sözlerinin, iddia ettiği gibi CHP politikası olduğunu doğrulamaya yeter.

Peki, neymiş CHP’nin Çeviköz kanalıyla deklare ettiği politika?

Meselâ, Kılıçdaroğlu’nun neresi olduğunu bile bilmeden, “Neden tamamını açmıyorlar? Açsınlar!” diye Hükûmet’e hesap sorduğu KKTC’deki Maraş’ın kısmen de olsa açılmasına karşıymış CHP.

Süleyman Şah Türbesi’ni korumak için yerini değiştirmemize veryansın eden (ki bence de kısmen haklı tarafları var) CHP, yüz binlerce mültecinin geri dönmesine, milyonlarcasının kendini daha güvende hissetmesine kapı açan başarılı Suriye operasyonlarına da, orada güvenliği sağlamak için bulunmamıza da karşıymış.

ABD ve AB ülkelerinden isteyip de alamadığımız hava savunma sistemleri yerine Rusya’dan aldığımız S-400 sisteminin aktive edilmesine de karşıymış aynı CHP. Böylece F-35’ler konusundaki ihtilafın da giderileceğini düşünüyormuş. Hâlbuki daha iki buçuk ay önce, ABD-Yunan tatbikatına karşı “Sen de S-400’ü aktive et!” diye talimat veriyordu.

Ve en acısı, geçen kış Biden’in “Erdoğan’ı devirmek için muhalefetle çalışmalıyız” ifadesine kerhen karşı çıkan CHP Genel Başkanı, meğer yalan söylemiş! Meğer yeni Başkan’ın Türkiye’ye demokrasi, adâlet, güçler ayrılığı, hak ve özgürlükler konularında vurgu yapmasını istiyormuş. Bunun nasıl mümkün olabileceğini kundaktaki bebek bile biliyor artık. Kendi demokrasisini sorgulamayan ABD, “Demokrasi getireceğim” dediği Irak ve Afganistan’da ne yaptıysa onu mu yapsın istiyorsunuz?

Yoksa üzerimize oynadıkları ekonomi oyunlarında dozu daha da arttırsınlar da Devlet, altından kalkılamaz bir buhrana sürüklensin ve bu da Erdoğan’ın sonu olsun diye mi bekliyorsunuz?

Çeviköz, bunların hepsini söyledi. Bunların her biri başlı başına birer ihanet senaryosu! Bu skandal açıklamalardan, “Yanlış anlaşıldım, sözlerim bağlamından koparıldı” diyerek kurtulamazsınız. Arınç’ı nasıl çok iyi anladıysak, sizi de anladık. Aklımızla alay etmeye kalkmayın! Bizi, anlamsız paradokslarınıza mantık yürütmekle uğraştırmayın!

Türkiye’nin en eski, bugünün ikinci büyük ve ana muhalefet partisi olarak CHP’nin bu ayıptan kurtulmasının tek yolu vardır: CHP adına halktan ve Devletten özür dileyecek ve bu hâdsiz vekili partiden ihraç edeceksiniz. Aksi takdirde, üzerinizde duran onca lekeye bir ilâve yapıp pisliğinizle yaşarsınız!