Sözü yormadan, bunlar iflah olmaz!

E hani müzik evrenseldi! E hani türkülerimiz ortak mirasımızdı! E hani sanat ortak paydamız olabilirdi! Efendim kutuplaşmayalım, ötekileştirmeyelim, biz siz olmayalım, birleştirici olalım, bozgunculardan olmayalım diye yıllarca çabalayıp duruyoruz. Sonuç, el hak nafile imiş efendim bütün o iyi niyetli çabalar. Bu da bize ders olsun. Anlaşıldı, siz iflah olmazsınız! Allah elbette sonunda hükmümüzü verecektir…

“BEŞER idim şaşkın oldum/ Yandım belki insan oldum/ Zahir nedir ki batın nedir ki/ Dile gelmez bir sır oldum”

***

Bu güzel sözler, çok kıymetli bir âşığa ait. Bu sözler Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın İbrahim Kalın’a ait… 

İbrahim Kalın, tıpkı bir ozan gibi çalıp söylemiş “Hiç Oldum” adlı son eserinde. Yürekten çıkınca söz, aşk kelâma bürünüp işte böyle dokunuyor yüreklere. Ama her yüreğe değil elbet. Bazen sözün en güzeli, en hası bile taşlaşmış kalplere tesir etmeyebiliyor. Tıpkı hakikati duyup da bir türlü ibret almayan, ışığı görüp de bir türlü faydalanmayan, kibir ve cahiliyet karanlığına gömülmüş zavallılar gibi… 

İbrahim Kalın ve sanatçı Erkan Oğur tartışmalarına baktım ve utandım. Ve hiç lafı uzatmadan, sözü yormadan hemen söyleyeyim: Bunlar iflah olmaz! Bunlar, bu azgın azınlık, kesinlikle iflah olmaz! Cehaletleri ve kibirleri, cahiliye döneminden bile büyük. Hırsları, kibirleri, öfkeleri, nefretleri taşmış da taşmış.

İbrahim Kalın, gönlünden taşan güzellikleri başka gönüller de görsün istemiş. Bu güzellikleri arifçe yorumlamış ve söylemiş. Bu güzellikleri herkesle paylaşmak istemiş. Ve diline, dinine, kimliğine, duruşuna, siyâsî görüşüne bakmadan elini uzatıp bu muhabbete herkesi ortak etmek istemiş. 

Bu çalışma alkışlanmalıydı, takdir edilmeliydi. Ayrıca benzer çalışmalar için teşvik edilmeliydi. Normal olan buydu. Sanat bize bunu söylüyordu. Müzikten anladığımız buydu. Örfümüz, adetlerimiz ortak kültürümüz bize bu şekilde öğütlüyordu. İyilik kazanacaktı… 

Peki ne oldu?

Cehalet galip geldi. Hoşgörü, iyi niyet, karşılıklı saygı ve sevgi kaybetti.

Cahiliye mahallesi bu güzelliğe dayanamadı. Biriktirdikleri olanca kin ve nefretlerini adeta kusmaya başladılar.  Erkan Oğur, çok ağır ithamlara maruz kaldı. İhanetle suçlandı. Hakaretler edildi. Tehdit edildi.

Bu tepkilerin ardından Erkan Oğur, Independent Türkçe'ye bir röportaj verdi. Erkan Oğur cahiliye mahallesinin o çirkin baskısına daha fazla dayanamamıştı. Zorbalığa teslim oldu. Geri adım attı… 

Ve şöyle dedi Oğur:

“Ben sadece müzikle ilgili bir yaklaşımla ve İbrahim Kalın'ı bağlama seven, halk müziğiyle ilgili birisi diye hissettiğim için birkaç müzisyen arkadaşın ricası üzerine kopuzumla eşlik ettim. Öylesine bir stüdyo işiydi, benim için ondan öte bir şey değildi. (İbrahim Kalın) da aradı, ricacı oldu...” 

Oğur, projeye katıldığı için eleştiri bekleyip beklemediğine yönelik soruya ise şöyle cevap verdi:

“İçimin bir köşesi cız etmişti benim ne işim var diye. Belki benim de hatam olmuş olabilir, böyle bir şeyi kabul etmek. Ben bugünkü iktidarı, hükümeti politikaları nedeniyle tasvip eden biri değilim. Benim Saray ve kendi menfaati için müzik yapan birisi olduğumu ifade edenler oldu. Tersine Saray'ın verdiği ödülü kabul etmemiştim. Cumhurbaşkanı Müzik Ödülü'nü kabul etmemiştim.”

Erkan Oğur… Koca Erkan Oğur… Bağlamanın tellerini adeta konuşturan, kopuzu adeta içli içli ağlatan Oğur… Dilerim o kopuz ve bağlama kendinizi esir ettiğiniz cehalet karanlığı için sizden davacı olmazlar.

E hani müzik evrenseldi! E hani türkülerimiz ortak mirasımızdı! E hani sanat ortak paydamız olabilirdi!

İbrahim Kalın tüm bu olanlara yine arifçe bir cevap verdi. Ve sözü yormadan notu ile dedi ki: 

“İlk iki gün Erkan Oğur Bey’i üzmelerine çok üzüldüm. Kendisini arayıp konuştum. ‘Bu pervasızca saldırılar sizi sakın mahzun etmesin’ dedim. Birlikte susmaya karar verdik. Fakat üçüncü gün -belki yanlış hatırlayarak- söylediği şeylere şaşırdım ve üzüldüm. Keşke zorba saldırıların karanlık gölgesi, kendi irademizle ve muhabbetle paylaştığımız bu güzelliğin üzerine düşmeseydi. Canı sağ olsun. Herkes nasibinde ne varsa onu aldı…”

Efendim kutuplaşmayalım, ötekileştirmeyelim, biz siz olmayalım, birleştirici olalım, bozgunculardan olmayalım diye yıllarca çabalayıp duruyoruz. Sonuç, el hak nafile imiş efendim bütün o iyi niyetli çabalar. 

Bu da bize ders olsun. Anlaşıldı, siz iflah olmazsınız! Allah elbette sonunda hükmümüzü verecektir…