Sözleşme rafta, mağduriyetler hayatta

En baştan bu tehlikenin farkında olan birçok ülke, bu sözleşmeye taraf olmadı. Meselâ İngiltere bunlardan biri… Almanya, Fransa, İsviçre, İsveç ve Finlandiya gibi çok sayıda ülke ise sözleşmeye çekince koydu. AB ise sözleşmeyi imzalamasına rağmen onaylamadı. Ayrıca Avrupa Konseyi’nde gözlemci statüsünde bulunan ABD, Japonya, Kanada, Meksika ve Vatikan ise sözleşmeyi imzalamadı.

KADINA şiddet olgusu, insanlığın kanayan yaralarından biri. Üstelik kadına şiddet, modern olarak görülen toplumlarda bile sıklıkla rastlanan bir olgu.

Kadına şiddet konusu ele alınırken şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet rollerinin olduğuna dair yaklaşımlar kamuoyunda daha fazla yer alıyor. Ama bu yaklaşımlar alkol, uyuşturucu, ekonomik yetersizlikler, cinnet, psikosomatik rahatsızlıklar gibi kadına şiddetin en temel nedenlerini yok sayıp sorunu sadece toplumsal cinsiyet rollerine indirgemesinden dolayı eksik!

Alkol ve uyuşturucu gibi ana nedenleri atlayarak sorunu sadece toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden ele alan ve temelde kadın-erkek eşitliğini savunanlar, bir noktadan sonra eşitliğin ötesine geçerek kadın ve erkeği aynılaştırmaya çalışıyorlar. Fakat biyolojik farklılıklardan dolayı bu olanak dışı. Çünkü biyolojik farklılıklar, zihinsel, psikolojik ve ruhsal farklılıkları doğurur. Bu da daha baştan iki cinsiyetin aynılaştırılmasını imkânsızlaştırır.

Toplumun en temel yapıtaşı olan aileyi yok eden, evlilik dışı ilişkileri özendiren, lezbiyenlik ve homoseksüelliği meşrulaştıran bu odaklar, maalesef kadına şiddet olgusunu kendilerine birer maske yaparak ciddi bir yol almış durumdalar. Bu odaklar sayesinde azımsanmayacak sayıda ülkede bu tür ilişkiler meşru görülüyor. Hatta bazı ülkelerde hemcinsle evlilik serbest.

İstanbul Sözleşmesi neden feshedildi?

Bu yaklaşımlar sonucu “kadına şiddeti önleme” adı altında yapılan sözleşmeler, bir noktadan sonra yeni mağdurlar ortaya çıkarıyor.

Bunlardan biri de “İstanbul Sözleşmesi”…

Sözleşme, kadına şiddeti önleme adına yapıldı. Sözleşmenin meseleye yaklaşımı, sözleşmede yer alan cinsel yönelim, birlikte yaşam, partner gibi tanımlamalar ve bunlar üzerinden ortaya konan yaptırımların muğlaklığı aileyi ve toplumsal yapıyı tehdit eder hâle geldi. Ayrıca kanıt aranmadan beyanın esas alınması gibi bazı uygulamalar on binlerce mağdur oluşturdu.

En baştan bu tehlikenin farkında olan birçok ülke, bu sözleşmeye taraf olmadı. Meselâ İngiltere bunlardan biri… Almanya, Fransa, İsviçre, İsveç ve Finlandiya gibi çok sayıda ülke ise sözleşmeye çekince koydu. AB ise sözleşmeyi imzalamasına rağmen onaylamadı. Ayrıca Avrupa Konseyi’nde gözlemci statüsünde bulunan ABD, Japonya, Kanada, Meksika ve Vatikan ise sözleşmeyi imzalamadı.

Bu sözleşmeyi koşulsuz şartsız imzalayan ilk ülke bizdik.

Sözleşme bağlamında hazırlanan kanunlardaki muğlaklıklar ve mağduriyetlerin önlenmesi için yapılan girişimlere karşı takınılan katı tutum nedeniyle yaşatılabilecek evlilikler parçalandı. Üstelik sözleşmenin getirdiği hükümler nedeniyle mağduriyetler giderilemiyor. Örneğin kadın, kocasının onun ihtiyaçlarını yeterince karşılamadığına dair şikâyette bulunsa, erkek suçlu sayılabiliyor. Bazen özel bir günde hediyenin alınmaması bile duygusal şiddet kapsamına sokulabiliyor. Şikâyetler geri alınsa bile cezalar veriliyor.

Gelinen noktada sorunu sadece toplumsal cinsiyete indirgediği için İstanbul Sözleşmesi, kadına şiddeti önlemediği gibi, çok sayıda mağdur birey ve aile oluşturdu.

Ayrıca sözleşme, gayr-i ahlâkî ilişkilerin en temel dayanağı hâline geldi.

Sözleşmenin yılmaz savunucuları, sözleşmeye karşı olanları taassupla, kadına şiddeti meşru görmekle suçlayarak baskıladı. Hâlbuki biraz izan ve irfan sahibi olanlar biliyor ki, sözleşmeye kadına şiddeti meşrulaştırmak için değil, gayr-i ahlâkî ilişkilere zemin hazırladığı, mağduriyetler oluşturduğu ve aile kurumuna zarar verdiği için karşı çıkılıyordu.

Gelinen noktada sözleşmeye yönelik eleştirilerin haklılığı görüldüğü için sözleşme feshedildi.

Umarım bundan sonraki süreçte oluşan mağduriyetler de giderilir. Çünkü sözleşme rafta ama yalan beyanlarla ya da bir anlık öfkeyle yapılan şikâyetler sonucu oluşan mağduriyetler hâlen hayatta!