Sözde müttefik: ABD

Ey bakancık, bu ülkenin sizin hile ve yalanlarınıza gözünü açması, bu ümmetin de gözünü açacak, sömürdüğünüz masum milletlerin de! Haydi bakalım sözde bakancık, varsa kudretin, mani ol da görelim! İlâhî kuraldır, “Ağır basar, yeğni (hafif) kalkar” demişler. Ağır basmaya başladı, haydi toparlanın, sizin tarih olma vaktiniz geldi de geçiyor bile!

ABD’de Biden yönetimi, iş başına gelir gelmez, 17 başkanlık kararnamesi imzalayarak ne kadar hazırlıklı bir hâlde iktidara geldiği algısını vermek istedi. Bu “algı” sözcüğünü özellikle vurguluyorum. ABD bundan önceki dönemlerde de hep algıya oynardı.

Fakat henüz imajı tam anlamıyla çizilmediği için, kimse sahnelenen oyunun bir algı olduğunu anlamaz, onu bir olguymuş gibi değerlendirirdi. İşte ABD, bu algı gediğinden sızıp -ki en iyi bildiği iştir- algılarını olgu görüntüsünde pazarlayarak dünyaya sözde liderlik ederdi.

Trump gelinceye kadar bütün dünya, kralın çıplak olduğunu bir türlü göremedi. Ancak içten biri çıktı ve “Kral çıplak” dedi. İşte o günden beri dünya, “ABD” denen sözüm ona devletin bir devlet olmayıp, aksine küreselci ve inançsız sermayedar gruplarının çıkarları için işleyen bir çark olduğunu fark etti.

Evet, ABD denen devlet, en basit anlamıyla sömürenler ve sömürülenlerden oluşan muazzam bir bileşkeydi. Bu bileşkenin başat unsuru olan şişkin kapitalist gruplar, dünya çapında bir medya ağına sahip oldukları için, o medya ağıyla içten dışa doğru müthiş bir algı pompalayarak bu sözüm ona devleti, her türlü iyi iş ve eylemin merkezi gibi gösteriyor, bütün dünyaya rol modeli olarak sunuyordu.

Gerçek ise tam da bunun zıddıydı ve koca ülke, doymak bilmez birkaç haris kapitalistin dipsiz kazanlarını doldurmak için çalışıyordu. Velhasıl, ABD denen devlette her şey demokrasi, adâlet, hukuk, hoşgörü bakımından “sözde” idi.

Aziz okuyucu, her şeyi sözde olan bu türedi devletin yeni Dışişleri Bakanı olacak olan zât, “Hâline bakmıyor da Hasan dağına oduna gidiyor” misâli kalkmış, Türkiye ile ilgili bir beyanat vermiş. Bu beyanatta da Türkiye’yi “sözde müttefik” diye nitelemiş. Bre köle genetikli adam evlâdı, hakkını teslim edelim ki, sözde tahkir gibi görünen bu ibaren, özde bir gerçeği barındırıyor!

Şimdi bu ibarenin tersinden giderek ne anlama geldiğini açık bir şekilde kavrayalım…

***

Önce gelelim Türkiye-ABD ilişkilerinin özde müttefiklik dönemlerine…

Türkiye 1950’de NATO’ya üye olabilmek adına, ABD’nin âdeta bir proksi gücü gibi Kore’de düşman önüne yem olarak atılmış, bu bizim olmayan mânâsız savaştan elde ettiğimiz şey de “Aferin, çok iyi savaşıyorsunuz” pohpohlamaları ve kullanışlı olduğumuzun nişanesi olarak NATO üyeliği olmuştur.

Demek ki ABD’nin çıkarları için düşman önüne yem olarak atılmaya teşneyseniz, özde müttefiksiniz.   

ABD’nin Marshall Plânı ve Fulbright Bursları ayaklarıyla devletimizin iktisat ve eğitim kurumlarının içine sızıp bu çarkları kendi lehinde işletmesi, özde müttefikliktir.

ABD’nin hurdaya çıkarmak üzere olduğu yorgun silah ve ekipmanı hibe görüntüsü altında vererek ordunuzu kendine bağımlı bir karakol hâline getirmesi, özde müttefikliktir.

ABD’nin ordunuzun içinden devşirdiği komitacı grupları zihnen ve ruhen kontrolü altına alarak ülkenizde 27 Mayıs Darbesi, 12 Mart Muhtırası, 12 Eylül Darbesi, 28 Şubat kepazeliği ve 15 Temmuz ihanetini plânlaması, yürütmesi ve bunların mukabilinde sizin başbakanınız ve bakanlarınızın asılması, hükûmetlerinizin düşmesi, demokrasinizin askıya alınması, on binlerce gencinizin ölmesi, ülkenizin kutuplaşması da özde müttefikliktir.

ABD’nin her yönden kendine bağımlı hâle getirdiği ekonominizi, en ufak bir sürtüşmede koz olarak kullanıp parasal operasyonlar yaparak paranızı pul etmesi, ardından da IMF kapısına çağırarak geleceğinizi ipotek etme karşılığında fahiş faizlerle borç vermesi, verdiği parayı da kendisinin belirlediği kalemlerde harcama şartına bağlayarak bir eliyle verdiğini öbür eliyle tekrar alması, özde müttefikliktir.

ABD’nin geleceğinizin teminatı olan nesillerinizi, marjinal sol ve bölücü örgütlere yönlendirip ortak gelecek ülküsünden koparması, inancınıza sızarak dinî grup, cemaat ve tarikatları vatan haini hâline getirip ülkenizdeki huzur ve güvenliği ortadan kaldırması, özde müttefikliktir.

ABD’nin Kıbrıs’ı Rumlara peşkeş çekmesi, Karabağ’ı Ermenilere bırakması, sizin sınırlarınızın dibinde kukla devletçikler peydahlamaya kalkışması ve sizin de buna çanak tutmanızı istemesi, özde müttefikliktir.

ABD’nin sizden Doğu Akdeniz’deki zengin karbon yataklarının Yunanistan ve İsrail’in kontrolüne bırakılmasını istemesi ve sizden de karacı bir devlet olarak denize sırt çevirmenizi beklemesi, özde müttefikliktir.

ABD’nin terörü Ankara’da önlemeye çalışmanızı telkin etmesi, sınırlarınızın dışına asla ve asla çıkmamanızı tavsiye etmesi ve böylelikle ülkenizin yangın yerine dönmesinden keyif alması, özde müttefikliktir.

ABD’nin sizin zengin tarih ve medeniyetinize karşı mankurtlaşmanızı sağlaması, bu uğurda ülkenizin hâfızasını kazıması ve yerden bitmiş gibi nesiller üretmesi, özde müttefikliktir.

ABD’nin iktidar ve muhalefet partilerine, yargıya, STK’lara ve medyaya sızarak onların karar mekanizmalarını ele geçirip ülkenize bir asırda bir arpa boyu yol aldırmaması, özde mütttefikliktir.

ABD’nin ülkenizin geleceği için aldığınız her hayatî karar ve adımı içerideki kuklaları vasıtasıyla itibarsızlaştırıp bozması, bozamadığını engellemesi ve yıkması, özde müttefikliktir.

***

Aziz okuyucu, daha neyi sayalım, bu işin ucu açık! Peki, sözde müttefiklik ne demektir? Bu saydıklarımızın tersinden gider ve bu arızaları onarırsanız, ABD’ye göre sözde müttefik olursunuz.

Bre titrek Biden’in Dışişleri Bakanı olacak adam, bu ülke sizin bir asırdır bizi içine soktuğunuz fasit çemberden artık çıkmıştır!

Ordusunu tekrar Peygamber ocağı hâline getirmiş, eğitimini henüz topallasa da kendi tarih ve medeniyet bilincinin yörüngesine sokmuş, Fırat ve Dicle’nin çocuklarını habis emellerinizden kurtarmaya başlamış, değerlerini tekrar keşfetmiş, kurum ve kuruluşlarını büyük ölçüde dış mihrakların güdümünden arıtmış, ekonomisini -bıçak sırtı olsa da- IMF kapısından uzaklaştırmıştır.

Kendi silahlarını üretmiş, ordusunu yerli ve millî bir çizgiye taşımış ve onu tekrar kendi tarih ve medeniyetinin şanlı mecrasına sokmuştur. Hâsılı, Türkiye sizin güdümünüzden çıkmış ve bağımsızlığını kazanmıştır.

Bu itibarla, Irak’taki oyunlarınızı da bozuyor, Suriye’deki oyunlarınızı da. Kıbrıs’ta da karşınıza çıkıyor, Adalar Denizi’nde de. Doğu Akdeniz’de de “Hodri meydan!” diyor, Libya’da da…

Bugün Karabağ’ı nasıl kurtardıysa, yarın Adalar Denizi’ndeki Saruhan ve Menteşe adalarını da öyle kurtaracak. Girit’te de başınızı ağrıtacağız, Haseke ve Rakka’da da.

Ey komik Biden’ın o kadar komik bakan müsveddesi! Bu millet, iki binyıldır tarihe yön veren bir millettir; senin gibi köksüz, tarihsiz ve toplama bir yığından ibaret değildir. Yarın senin ülken çil yavrusu gibi dağılırken, Afrika da bize gelecek, Asya da. Balkanlar da bize sığınacak, Orta Doğu da. Sibirya’da da tuğ yükselteceğiz, Lâtin Amerika’da da.

***

Haydi bakalım sözde bakancık, elinden geleni ardına koyma! Bizim için şu dünyada sözde bir müttefik varsa, o da senin devlet görünümlü sömürü örgütündür. Bizim, senin şaşkın göz ve idrakine sözde müttefik görünmemiz, kendi özümüze dönmemizle alâkalıdır. Biz özümüze dönelim de, siz sözde müttefik saymaya devam edin; bu, zâhirde hakaret gibi görünse de bâtında iltifattır.

Ey bakancık, bu ülkenin sizin hile ve yalanlarınıza gözünü açması, bu ümmetin de gözünü açacak, sömürdüğünüz masum milletlerin de!

Haydi bakalım sözde bakancık, varsa kudretin, mani ol da görelim!

İlâhî kuraldır, “Ağır basar, yeğni (hafif) kalkar” demişler. Ağır basmaya başladı, haydi toparlanın, sizin tarih olma vaktiniz geldi de geçiyor bile!