Sosyal medyanın iki yüzü

Bu alan, insanların insânî vasıflarını kaybettikleri bir alandır. Böyle bir manzara ülkemize de, milletimize de hiç yakışmamaktadır. Aynı zamanda ülkemiz için, milletimiz için son derece tehlikeli bir durumdur ve toplumsal barışı da sabote edecek olan bir görünüm arz etmektedir.

ASLINDA sosyal medyanın çok yüzü var. Başka bir ifâde ile çok yüzlü sosyal medya... Aynı “politika” kavramının etimolojik anlamında olduğu gibi, “çok yüzlülük”...

Ama ben, Aytunç Altındal’ın “Three Faces of Jesus” (Üç İsa ya da İsa’nın Üç Yüzü) adlı eseri ile Mustafa İslâmoğlu’nun “Üç Muhammed: İki Tasavvur, Bir Gerçek” adlı eserlerine nazire olması bâbında makalemin başlığına “Sosyal Medyanın İki Yüzü” dedim.

Bilindiği üzere çağımız, bilim, teknoloji ve iletişim çağıdır. Bu çağda bu üç unsuru üreten, geliştiren ve kullanan insanlar, toplumlar ve ülkeler diğerlerine galebe çalmakta, onlara hükümran olmakta ve onları istedikleri gibi yönlendirmekte ve yönetmektedirler.

Bu bağlamda sosyal medyanın insanlar ve toplumlar üzerindeki etkileri yadsınamaz ve inkâr edilemez bir gerçekliktir.

Sosyal medyanın gücü ve etkisi

Makalemin girişinde belirttiğim gibi, sosyal medyanın çok yüzü olmasına rağmen, esasında bunlar arasında iki tanesi vardır ki, etkileri itibariyle onlar son derece büyük bir önem arz etmektedirler.

Bunlardan birincisi; iletişim, haberleşme, bilgi, düşünce ve fikirlerin paylaşılması ve yayılması kolaylığıdır ki işte bu, sosyal medyanın birinci yüzünü ve gücünü temsil etmektedir.

Aynı zamanda bu yüz ya da sosyal medyanın bu gücü, beşerî münasebetlerin oluşmasına, gelişmesine ve nice organizasyonların yapılmasına imkân vermekte, sanal da olsa sosyalleşmeye ve akabinde belki de insanların canlı canlı bir araya gelerek rû be rû (yüz yüze) yeni dostluklar oluşturmasına zemin hazırlamaktadır.

Bu mânâda insanlar arası iletişimde uzakları yakın etmekte ve unutulan eski dost ve dostlukların açığa çıkmasına ve tekrar canlanmasına yardımcı olmaktadır.

Sosyal medyanın bu yüzü, işin müspet ve güzel yanını teşkil etmektedir ve dahi çok faydalı olmaktadır.

İkincisine gelince, bu da sosyal medyanın menfi ve çirkin yüzünü oluşturmaktadır ki maalesef bu yüz çok sıkıntılı olup, insanlara, toplumlara ve ülkelere çok zarar vermektedir.

Sosyal medyanın bu çirkin ve zararlı yüzünün uygulaması da iki şekilde olmaktadır.

İlki, kişiler arası ilişkilerde kendisini göstermekte ve bir sürü istenmeyen durum ortaya çıkabilmektedir. İftiralar, hakaretler, kavgalar, çatışmalar bunun tezâhürü ve yansımalarıdır.

Aynı zamanda bu uygulamalarda kamu vicdanını rahatsız eden, genel ahlâka aykırı olan nice söz ve görseller ile videolar fütursuzca ve sansür edilmeden yayımlanmakta ve paylaşılmaktadır.

Bu durum, toplumun, özellikle de gençlerin yaşam biçimini, kültürel yapısını ve bir milletin istiklâlini ve istikbâlini menfi mânâda etkilemektedir, maalesef etkilemeye de devam etmektedir!

Bütün bunlar da sosyal medyanın çirkin ve zararlı yüzünün uygulamadaki ikinci örnekliğini teşkil etmektedir.

Sosyal medyanın ikinci yüzünün başka bir uygulaması, tamamen ideolojik ve politik mülâhazalarla yapılmaktadır. Bunlar yapılırken de hiçbir “etik” kurala riayet edilmemektedir. Burada tam bir Makyavelist anlayış ve takiyye mevcuttur.

Yani hedefe ulaşmak için her şey mubah ve her türlü atış serbesttir: Yalan dolan, iftira, hakaret, tezvirat, itibar suikastı, dedikodu, dezenformasyon, manipülasyon, spekülasyon, algı operasyonları, aldatmalar, kandırmalar, hileler, sağ gösterip sol vurmalar, bağırmalar-çığırmalar, ortalığı velveleye vermeler, bir kaşık suda fırtına koparmalar, bulanık suda balık avlamalar, yüzsüzlükler, ahlâksızlıklar, beşinci kol faaliyetleri, hainlikler, düşmanla iş birliği yapmalar vs.

Bu alan, insanların insânî vasıflarını kaybettikleri bir alandır. Böyle bir manzara ülkemize de, milletimize de hiç yakışmamaktadır. Aynı zamanda ülkemiz için, milletimiz için son derece tehlikeli bir durumdur ve toplumsal barışı da sabote edecek olan bir görünüm arz etmektedir.

Onun için herkesin bu konularda çok dikkatli olmasında ve azamî gayreti sarf etmesinde ülkemiz ve milletimiz için sayılamayacak kadar büyük faydalar vardır.

Tabiatıyla bütün bunların yanında kötü niyetli olanlara, ülkede kasıtlı olarak kaos çıkararak toplumsal barışı ve düşmanlarla iş birliği yaparak toplumun huzurunu bozmak isteyenlere de Devletin yapacağı yasal düzenlemelerle mutlaka “Dur!” denilmelidir.

Tabiî olarak sosyal medyada bu yasal düzenlemeler yapılırken, kesinlikle inanç, düşünce ve fikir hürriyetlerine herhangi bir engelin çıkarılmaması, sansür yapılmaması ve bu hürriyetlerin kullanılmasına ve yayılmasına hiçbir kısıtlamanın getirilmemesi şarttır ve dahi bu zorunludur.

Aksi takdirde böyle bir uygulama, gelişmenin, kalkınmanın, ilerlemenin yani tekâmül ve terakkinin sonunu getirir. Allah korusun, bir zamanlar Orta Çağ Avrupa’sının içine düştüğü o karanlık skolastik yapıya biz de düşeriz.

Onun için bu hususlarda çok dikkatli ve çok hassas olmak zorundayız!

Sosyal medyanın bu iki temel yüzünün yanında başka bir yüzü daha vardır ki; o da turnusol kâğıdı görevi görmesidir. Bu işlev, kimin ne olduğunu, ne düşündüğünü ve nerede durduğunu açıkça belli eder. Çünkü sosyal medyada yazı yazmanın, video paylaşmanın şehvetine kapılarak haddi aşmak ve maksadı aşan sözler sarf etmek her zaman mümkündür.

Bununla beraber sosyal medyayı aktif kullananların, kullandıkları anda muhataplarını rû be rû (yüz yüze) görmedikleri için cesurca atak yapmaları ve agresif davranmaları kolaylaşır. Bu noktada maskeler düşer, gerçek yüzler ifşa olunur.

Bunların dışında bir de takiyyeci, gizemli, rengini açıkça belli etmeyen yanardöner, çıkarcı, menfaatçi, güçten yana, bukalemun gibi şartlara göre hareket ederek kolaylıkla renk değiştirebilen şahsiyetsiz, karaktersiz ya da silik şahsiyetli olanlar vardır.

Bunlar, “Aman kimseyle kötü olmayayım, başıma bir iş gelmesin” diyerek haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlar gibidirler. Bunların zâten irapta yerleri yoktur.

Ayrıca bütün bunlara ilâveten öyle kimseler de vardır ki bunlar, sosyal medya kullanım süreçlerinde herkesin meşrebini öğrendikten sonra ellerine güç geçtiğinde dinen, siyaseten hoşlanmadıkları muhataplarına zamanı gelince en ağır darbeyi indirmek için pusuya yatarlar. Allah düşmanı vatan hainleri vardır.

Bunlar, ahlâksızca intikam duygusu peşinde koşan kriptolardır!

Allah, bu vatanı, bu milleti kötü niyetlilerden ve bilumum şer odaklarından korusun! Tabiî bizim de hakkı hak edip Hakk’a lâyık olmamız kayıt ve şartıyla…