Sosyal medyanın ailenin huzuruna olan düşmanlığı

Şiarımız olan İslâm, her konuda olduğu gibi aile müessesesini, gerekliliğini, önemini, hatta nasıl kurulacağını, ne isteneceğini dahi Kur’ân ve Sünnet ışığıyla insanlığa bildirmiştir. Aile kurmayı neslin muhafazası ve insanlık haysiyetinin korunması için lüzumlu ve değerli kılmıştır. Ailenin nesil yetiştirmek ve evlat terbiye etmek için önemli olduğunu ve bunun ancak nikâhla gerçekleşmesi gerektiğini vurgulamıştır.

SOSYAL medya platformlarının insanların hayatına birçok kolaylıklar getirdiği ve bu platformlar sayesinde önemli kazanımların elde edildiği bir gerçektir. Coğrafî olarak birbirinden uzak olan bireyleri birbirine yaklaştıran, iletişimi kolay ve hızlı bir hâle getiren bu platformlar, insan hayatına birçok avantajlar sağlamakla birlikte hem bireyler hem de toplum üzerinde olumsuz etkiler bırakabilmektedir. Sosyal medyanın yaygın kullanımıyla birlikte Türkiye’de özellikle toplumun en küçük sosyal kurumu olan ailenin önemli bir değişim ve dönüşüme uğradığı görülmektedir. Her toplumda olduğu gibi Türkiye’de de aile, toplumun temelini teşkil etmektedir. Dolayısıyla aile içinde huzur ve mutluluk olması bir bakıma toplumun da huzurlu ve mutlu olması anlamına gelmektedir. 

Ancak 2000 yılından sonra ve özellikle sosyal medya platformlarını yaygınlaşmasıyla birlikte Türk aile yapısının zaman içerisinde değiştiği ve bozulduğu görünmektedir. Özellikle “TikTok” gibi sosyal medya platformlarının yaygın bir şekilde kullanılmasıyla birlikte Türk aile değerlerinden uzaklaşıldığı ve bu değerlere genel olarak uygun olmayan bir hayat tarzının benimsendiği görülmektedir. Nitekim bu platformlarda gösterilen sanal hayatın benimsenmesiyle birlikte Türk aile yapısının en çok önem verdiği değerlerin başında gelen mahremiyet ilkesinin geri plana atıldığı ve mahremiyet alanın daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye’de sosyal medya platformlarına yönelik ilginin artmasıyla birlikte özellikle aile içindeki yüz yüze iletişimin günden güne azaldığı, boşanmaların arttığı, eşler arasında güven problemlerinin yaşandığı bilinmektedir. 

Bu platformlar özellikle çocuklar üzerinde son derece olumsuz etkiler bırakmaktadır. Nitekim sanal âlemde sergilenen sanal hayatı benimseyen çocukların önemli bir kısmının toplumsal değerlerden uzaklaştığı ve Türk aile yapısına göre hareket etmedikleri görülmektedir. 

Dolayısıyla sosyal medyanın hem aile yapısı üzerinde hem de toplum üzerinde bırakmış olduğu olumsuz etkiler göz önüne alındığında önemli adımların atılması zorunluluk hâline gelmektedir. Bu konuda “dijital” dünya küresel ölçekte tüm değerleri tahrip ederken Müslümanları doğrudan hedef tahtasına koyuyor. Bugün çocuklar, anne babanın, öğretmenin, mahallenin terbiyesinden öte dijital medyanın terbiyesine daha fazla maruz kalıyor. Dijital medyanın sadece eğlence ve para kazanma aracı olmadığını fark etmemiz gerekiyor. Dijital hareket yeryüzündeki tüm dinleri yıpratmak suretiyle yeni bir yapay din oluşturma gayreti içindedir. Bunun etkileri gittikçe küresel boyutta artmaktadır. Coğrafyamızdaki birlik ve huzuru bozmak isteyenler doğrudan doğruya inancımıza saldırmaktadır. İslâm’a ve Müslümanlara saldırıları ateizm, şamanizm, deizm gibi fitneler üzerinden yaptığını görüyoruz. Bu mecraların yoğun olmasını sağlayan vasıtalar başta televizyonlar ve sosyal-medya/internet ağları ve trolleridir. 

Bir diğer yürek yarası TV yayınları, ki bu vasıtaların sosyal medyaya verdikleri malzemelerden bahsedelim istedim.  

Modern görünümlü, Müslüman kisveli özel TV kanalları yayınlarıyla Müslüman milletimizin aile yapısına âdeta savaş açmış durumdalar. Savunmalarında “toplum hizmeti, ferdî hürriyet, sosyal bilime yardımcılık” gibi bahanelere sığınıyorlar. Bakalım nasıl programlar yapıyorlar, sosyal medyaya nasıl malzeme üretiyorlar? 

Son dönemlerde gündüz kuşağı programları içerikleri ile akşam kuşağında gösterilen yerli drama dizi içerikleri sosyal yapımıza aykırı, yıkıcı, psikolojik olumsuz etkiler oluşturmakta çocuklarımız başta olmak üzere, toplum ruh sağlığını ve sosyal yapıyı tehdit etmektedir. Programlarda terk edilen çocuklar, evden kaçan anneler, şiddet uygulayan babalar, aile içi dolandırıcılık, şiddet, çocuğunun başkasından olduğunu öğrenen eşler, evlerinden kaçan gençler, sağlıksız (nikâhsız beraberlikler) cinsel ilişkiler, birilerini öldürüp programa çıkan insanlar vs. tüm topluma gösterilmektedir. Tüm bunlar bu programlar aracılığıyla, çocuklar başta olmak üzere, tüm toplumun ruh sağlığını ve aile yapısını tehdit etmektedir. Programların özellikle çocukların en çok izleme saatlerinde ve birçok kanalda benzer içerikle aynı anda yayınlanması ise insanlarımızı ve çocukları bu programları izlemeye zorlamaktadır. Anlı şanlı temaşada, programlarda sunucuların ya da yapımcıların(!) bu davranışları kınaması ya da karşı çıkılması bir anlam ifade etmemekte, sonuç olarak olumsuz rol modeller sunulmasını engellememektedir. Bu örneklerin ekranlardan paylaşılması bile çocukların ve gençlerin ruh sağlığını oldukça olumsuz etkilediği için bir istismar sayılmakta, çocuklarda terk edilme kaygıları yaratmakta, güven duygusunun zedelenmesini sağlamakta, en basitinden zihinsel karmaşa yaratarak kişilik gelişiminde kritik bir dönemde olan çocuk ve gençler için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Her gün yayınlanan ve gün geçtikçe sayısı artan bu programlarda ve dizilerde, her türlü anormal davranış, şiddet, ihmal ve istismar, sağlıksız aile yapıları gösterilerek çocuklarımızı ve toplumun ruhsal yapısına onarılmaz zararlar verilmektedir. Ayrıca bazı gündüz kuşağı programlarda hak arama adı altında programa çıkan insanlara da psikolojik, sözel ve toplumsal şiddet uygulanmaktadır. Her türlü aşağılama, bağırma, hakaret ve linç, reyting uğruna tüm izleyiciye gösterilmektedir. Suçlu ya da suçsuz insanlar yargılanmakta, sosyal linçe uğramakta, insanların konuşmasıyla, engeliyle ya da farklı bir özelliğiyle dalga geçilmesinin önü açılmaktadır. 

Bu hayatî konuda araştırma yapan bir üniversitemizin “sonuç” raporunun birkaç maddesini buraya aldık. 

“Bu konuda atılması gereken adımlara yönelik çözüm önerileri şu şekilde sıralanabilir: 

A) Sosyal medya platformlarından kaynaklanan olumsuz etkilerin önlenebilmesi için her şeyden önce bireylerin bu platformların kullanımı konusunda bilinçlenmesi gerekmektedir. Bireylerin bu konuda gerekli bilgi ve bilince sahip olmaları için de eğitim çalışmalarının her düzeyde yapılması gerekmektedir. Özellikle “dijital medya okur-yazarlığı”na yönelik eğitimler artırılabilir. 

B) Sosyal medyanın doğru kullanılması konusunda ebeveynlere önemli görevler düşmektedir. Ebeveynler ya çocukların sosyal medya platformlarında çok fazla vakit geçirmesinin önüne geçmeleri ya da çocukları doğru bir şekilde yönlendirerek bu platformları faydalı bir araca dönüştürmeleri gerekmektedir. Dolayısıyla sosyal medya kullanımının tamamen yasaklanması yerine kontrollü ve faydalı kullanımı sağlanabilir. 

C) Ebeveynlerin sosyal medyanın kullanımı konusunda çocukları doğru yönlendirmesinin yanında kendilerinin de örnek bir rol model olmaları gerekmektedir. Aile içi iletişime önem vermeyen ya da zamanının önemli bir kısmını sosyal medyada geçiren ebeveynlerin çocuklarını doğru yönlendirmesi pek mümkün görünmemektedir. Bu yüzden ebeveynlerin zamanının önemli bir kısmını sosyal medyada değil, eşlerine ve çocuklarına ayırarak bir farkındalık oluşturmaları sağlıklı bir ailenin sağlanması açısından oldukça büyük önem arz etmektedir. 

D) Saygı, sevgi, hoşgörü gibi temel toplumsal değerler, Türk aile yapısını karakterize eden unsurların başında gelmektedir. Toplumsal değerlerin benimsenmediği ve uzaklaşıldığı bir toplumda aile kurumunun da ayakta durması mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla aile birliğinin temelini sağlayan bu değerlerin tekrar hatırlatılması ve ailenin önemine dikkat çeken programların düzenlenmesi gerekmektedir. 

E) Sosyal medya platformlarına yönelik yerli ve millî değerlerimize, kültürümüze uygun politikaların geliştirilmesi gerekmektedir.”*

Bizim kanaatimiz de bu akademik tespitlerle beraberdir. Ancak bu önerilerin uygulanmasıyla sosyal medya platformlarının hem toplum hem de aile üzerindeki olumsuz etkileri azaltılabilir. Bu konuda başta Devlet Aklı’nın işareti ve bihakkın Devlet’in âli kuruluşları, ebeveynler, STK’lar… Hülâsa atılacak olan adımlar bugünün neslini ilgilendirdiği gibi gelecek nesiller açısından da son derece büyük önem arz etmektedir. Bu konuda yerli ve millî politikalar geliştirilirken sosyal medya platformlarının Türk aile yapısı üzerindeki olumsuz etkilerinin göz önüne alınması ve bu tür politikalara başta kamu kurumları, sivil toplum örgütleri ve üniversiteler olmak üzere her kesimden destek verilmesi ve benimsenmesi gerekmektedir. Sosyal medya platformlarının Türk aile yapısına yönelik olumsuz etkilerine yönelik ifade edilen çözüm önerilerinin hayata geçirilmesiyle, bu etkilerin tamamen ortadan kalkması mümkün görünmemektedir. Bir lafımız da şifreli ve efsûnkâr ismiyle RTÜK denilen yapıya! Ne yer, ne içer, Allah’u â’lem!

Sonuç olarak… Şiarımız olan İslâm, her konuda olduğu gibi aile müessesesini, gerekliliğini, önemini, hatta nasıl kurulacağını, ne isteneceğini dahi Kur’ân ve Sünnet ışığıyla insanlığa bildirmiştir. Aile kurmayı neslin muhafazası ve insanlık haysiyetinin korunması için lüzumlu ve değerli kılmıştır. Ailenin nesil yetiştirmek ve evlat terbiye etmek için önemli olduğunu ve bunun ancak nikâhla gerçekleşmesi gerektiğini vurgulamıştır. Nitekim ayette, “Size onlar sayesinde veya onlarla huzur ve sükûnete ermeniz için kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet halk etmesi, O’nun kudretinin alâmetlerindendir. Bunda düşünen bir topluluk için işaretler vardır”(Rum, 21) buyurulmuştur. Ailenin huzur ve sekinete erişmek için ve temeline sevgi ve merhameti yerleştirerek kurulması gerektiği ne güzel gösterilmiştir böylece. Dahası, bunu nasıl istememiz gerektiğini, nasıl dua edeceğimizi de yine bizlere Kur’ân öğretmektedir: “Rabbimiz, bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl!” (Furkan/ 74. âyet) 

Kur’ân ışığında ve Risâlet-i Nebî yolundan ayrılmayalım. Vesselâm... 

----------------                                

* Sosyal Medyanın Türk Aile Yapısına Etkisi, Veysel EROL.

Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi/ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 2022-Cilt/24, Sayı: 43.