AK Parti, kurulduğu günden beri sosyal medyayı yoğun
olarak kullanan bir yapıya sahip. Sokak sokak, ev ev dolaşıp vatandaşla direkt
temas kurarak oyuna talip olan, derdini anlatan sistemin sosyal medyada da
aktif olması çok tabiî bir durum. Ancak her konuda olduğu gibi sosyal medyada
da her şeyi Erdoğan’dan bekleme kolaylığı hâsıl oldu son yıllarda.
Erdoğan, kabîne üyelerinin önemli bir bölümü,
milletvekillerinin küçük bir kısmı ve il ilçe teşkilâtlarının bir elin
parmaklarını geçmeyecek kadarı, hâlâ yarın seçim olacakmış gibi çalışıyorlar.
Sosyal medya üzerinden hem iktidarımızın doğrularını paylaşıyor, hem de
muhalefetin saldırılarına cevap veriyorlar. Teşkilâtların çok önemli bir bölümü
ise iktidar tehlikesinin farkında olmamalılar ki kış uykusundan uyanmamışlar
maalesef.
Sosyal medya plâtformları, “Takibe takip” mantığı ile
büyüyen hesapların militanlığı ile hareket kazanıyor. Binlerce militan hesabın
içinde, kendi adını ve kendi fotoğrafını kullanan, gerçekten dâvâya gönül
verdiğine inandığınız hesaplar bile gün geliyor, karşılıklı takibin
yapılmayışından, yeterli etkileşimi alamayışlarından dem vurarak sistemin
kendilerine dayattığı sayısal mücadelenin içine giriyorlar. Kişisel hesapların
bu şekilde davranış göstermesi anormal bir durum değil aslında. Ne kadar
sistemin bir parçası olurlarsa o kadar çok kişiye ulaştıklarını düşünürsek,
desteklenmeleri bile gerektikleri kanaatine sahibim.
Ama bunlar, siyâsetin organize ettiği kişiler değiller
genellikle. Dolayısıyla bazen aynı görüşü paylaşan hesapların birbirlerini
suçladıklarını, çatıştıklarını, bazen de kendi içlerinde bile çeliştiklerini
görmek mümkün. Organize olamayanlar, kendi açtıkları gündeme destek olmayanlara
kızarken, başka gündemlere de destek olmayarak topyekûn savaşın içinden
çıkıveriyorlar meselâ.
Hâlbuki sosyal medyadaki organizasyon tek merkezden
yapılmalı diye düşünüyorum. Tamam, bireysel hesaplar bulunacak elbette ama işin
içine teşkilâtlar da daha aktif şekilde dâhil edilmeli.
İzmir’de ümit ile korku arasında
İzmir, AK Parti için kanayan bir yara. İktidara
geldiğimiz günden beri kazanamıyoruz burada. Her yol, her aday denendi. Ancak
İzmir, hep AK Parti’nin karşısında birleşti. Yalnız, oy oranlarına baktığımız
zaman, yüzde 30’lardan başlayan serüvenin yüzde 40 bandına yaklaştığını
görüyoruz. O hâlde kazanmak, eskisinden daha yakın bir hedef olabilir artık! Bunun
için de tek şart daha “çok çalışmak” olmalı…
Başta Erdoğan, kabîne, İzmir vekilleri, il ve ilçe
teşkilâtları, mahalle temsilcilikleri organize ve yılmaz bir şevkle çalışmalılar.
Bugün için bu çalışmalar çok kısır bir sayıyla devam
ediyor. Eski vekillerden Kerem Ali Sürekli, Refah Partisi’nden gelen teşkilâtçılık
tecrübesiyle il başkanlığı koltuğunda oturuyor. Onun çalışmalarına senelerdir
şâhidiz. Milletvekili olarak Meclis’te olduğu dönemde bile İzmir’de çalışan,
halkın içine giren, halktan kopmayan tek kişiydi belki. Dolayısıyla şu anki
koltuğu vekillikten daha hayırlı sonuçlara gebe bence. Ancak o da altındaki
ekibi, özellikle sosyal medya konusunda yeteri kadar bilinçlendirememiş gibi
görünüyor.
Tamam, sosyal medya her şey demek değildir. Sosyal
medyadaki takip, beğeni, paylaşım sayıları tek başına başarı getirmez elbette.
Ama siz ne kadar görmezden gelirseniz gelin, o sosyal plâtformlar siyâsetin en
çok konuşulduğu yerler olarak duruyor karşımızda. Evet, sahte hesaplarla yer
kapmaya çalışanlar, abesle iştigal eden paylaşımlar, iki kelimeyi yan yana
getiremeyen câhil cühelâ birçok hesap olsa da basılı medyadan, hattâ çoğu TV
kanalından da daha fazla insana ulaşıyor yazılanlar.
Hele yalanlar ışık hızında yayılıyor, reddiyeler ise
kaplumbağa hızındalar!
Yaşadığımız internet çağının siyâsete de etki ediyor
olduğunu görmek için oturup saatlerce araştırma yapmaya gerek yok. O
etkileşimin içinde yaşıyoruz zira. O hâlde, siyâsette kazanmanın bir yolu
olarak kabul edilmeli sosyal medya. Ve sosyal medya hesapları doğru organize
edilmeli.
O yüzden diyorum ki, “Teşkilât hesapları işin ehline verilmeli!”… Maalesef görüyorum ki,
hâlâ hesabı olmayan ilçe başkanları, ilçe teşkilâtları, kadın ve gençlik
kolları var. Hesabı olanlar ise içler acısı; ne takip ediliyor, ne de takip
ediyorlar seçmenlerini. Elinde telefonundan başka imkânı olmayan sıradan
vatandaş, on binlerce kişiyle takipleşip her gün binlercesiyle iletişime
girebiliyorken, bizimkiler nedense bu topa girmekten imtina ediyorlar. Hem de
Reis’in aylar önceki “Sosyal medyada da
birleşin!” çağrılarını göz ardı ederek…
Merak ettim, oturup tek tek İzmir’in ilçelerindeki AK
Parti İlçe Başkanlarının ve ilçe teşkilâtlarının resmî hesaplarını inceledim.
Bu incelemeyi de özellikle siyâsetin yoğun olarak konuşulduğu bir sosyal medya
plâtformunda yaptım. Diğer laylaylom plâtformlara, fotoğraf ve video paylaşım
sitelerine girmeyi şimdilik düşünmedim.
Sonuçları sizinle tek tek paylaşmayacağım elbette.
Ancak İzmir’de bu plâtformda hesap açmamış olan üç ilçe başkanının olduğunu
söyleyerek başlayayım ulaştıklarıma. Bu başkanlar, başkanlıktan önce
kullanmasalar bile, seçildikleri koltuğa hürmeten kartvizitlerine eklemelilerdi
bu hesapları.
Cumhurbaşkanı oradan talimat veriyor, Sağlık Bakanı en
çok orayı kullanıyor, İçişleri Bakanı oradan açıklama yapıyor ama sen, ilçe
başkanı olarak orada olan bitenleri başkasından öğrenmek zorunda kalıyorsun.
Anlaşılır gibi değil!
Haydi bunu kişisel bir tercih olarak yorumlayalım,
peki, teşkilât hesaplarına ne demeli? Bir ilçe, üç kadın kolları, beş gençlik
kolları teşkilâtının da aynı plâtformda hesabı yok. Bunlar, kurumsal olarak
kurulması gerekli hesaplar ama kimsenin umurunda bile olmamış sanki…
Var olan hesapların ise maalesef çoğu işlevsel olarak
yok hükmünde. 3 buçuk milyona yakın seçmeni olan İzmir’de, 30 ilçe başkanından
hesabı olan 27’sinin takipçi sayısı 18 binin altında. Aynı başkanların takip
ettiği hesaplar da 12 bin beş yüz civarında. Bu arada Balçova İlçe Başkanı, bu
unvanını yazdığı hesabı başkaları (takipleştiği kişiler hâricinde) görmesin diye
kilitli tutuyor. Olmaz Berkan Yıldızhan! Ya o kartviziti kullanmayacaksın
hesabında ya da açacaksın, herkes görecek paylaştıklarını!
İlçe Başkanlığı resmî hesaplarından 29’unun toplamını
15 bin kişi takip ederken, o resmî hesaplar 7 bin kişiyi bile takip etmiyorlar.
Kadınların sahadaki performansını öve öve bitiremediğimiz AK Parti Kadın
Kolları’ndan hesabı olan 27’sini 9 binin altında kişi takibe değer bulmuşken,
aynı hesaplar bu sayının ancak yarısını takip ediyorlar.
Hep ümitvâr olduğumuz, ancak ulaşma güçlüğü çektiğimiz
gençler ise İzmir’de en çok takipçi kazanmış olan resmî hesaplara sahipler.
Takipçi sayıları 32 bini geçmiş ama onlar da seçmene ulaşma çabasından uzak
kalmış ve takip ettikleri hesap sayısı 6 bini bile bulmamış.
Cumhurbaşkanı zaten kimseyi takip etmez, biz takip
ederiz onu, hem de sonuna kadar! Bakanlar, milletvekilleri, il başkanları ve
hattâ büyük ilçelerin başkanları da herkesi takip listesine almayabilirler.
Sayfalarındaki yoğunluğu azaltmanın bir yolu olabilir bu. Ancak küçük ilçe
başkanları, ilçe teşkilâtları yaptığında, bunun adı kibir olur. Onlar sokakta,
kahvede, alışveriş merkezinde, radyoda, televizyonda, sosyal medyada ne kadar
çok kişiye ulaşırlarsa, o kadar mutlu ederler. Vatandaşa önemsenmiş olma hissi
verirler. Onlardan biri olduklarını gösterirler. İlçe başkanları, belediye
başkanı gibi vatandaşa karşı sorumlu olmasalar bile partilerindeki görev
sorumluluğu onları bu ilişkileri güçlendirmeye itmelidir.
Son olarak iki konuya dikkat çekmek istiyorum...
2016’dan bu yana aktif olmayan resmî hesaplar var. “Yenileri açılmış, eskilerinin hükmü
kalmamış” diye düşünmeyin. Bu hesapları yönetenler, bir vesîle ile partiden
ayrılmışlar herhâlde. Bunları kapatmanın bir yolu bulunmalı bence. Zira bilmeden
hesaba girerseniz, meselâ Davutoğlu’nun fotoğrafı karşılayabilir sizi profilde.
İkinci konu ise, ceza almış hesaplar… Sosyal medyada ceza almak, dâvâ için bir gurur meselesi olmuş durumda. Küfür gibi yüz kızartıcı bir paylaşım söz konusu değilse, birilerini rahatsız ettiğiniz anlamı taşıyor bu cezalar. Kemalpaşa ve Seferihisar İlçe Başkanlığı ile Bornova ve Karaburun Kadın Kolları hesapları ceza almışlar. Çalıştıklarının göstergesi olduğu kanaatimle teşekkür ediyorum kendilerine…