
BAŞLIKTA adı geçen mecrada
yapılan paylaşımlar, neredeyse her gün gündem oluşturmakta. Gerek ülkemizde,
gerekse yurt dışında, bu kaide hiç mi hiç değişmiyor. Blogger, Youtuber, Tiktoker,
traveller, fenomen ve Youtube vlogger isimleriyle adlandırılan kişiler, sahip
oldukları sosyal medya ve dijital kanallar aracılığı ile ürün veya hizmet
hakkında elde ettikleri deneyimleri takipçileriyle paylaşarak hem şöhret, hem
de gelir kazanmak istiyorlar. Bunu yaparken de dikkat çekmeyi başaran sıra dışı
eylemlere imza atmaktan çekinmiyorlar.
Çoğu
zaman ölümle sonuçlanan bu denemelere rağmen bundan geri adım atmayan arzulu
bir nesil ile karşı karşıyayız. Zarar sadece kendi hayatlarını ve bedenlerini
kapsamıyor. Toplumun ekser kısmını ilgilendiren, başta inancını, kültürünü,
aile bağlarını, cinsel tercihlerini, alışkanlıklarını, giyim kuşamını,
eğitimini, zihin sağlığını ve fikriyatını da etkisi altına alıyor.
Zekâ
kooperatifine sahip kuşak
“Yasak”
kelimesiyle alınan caydırıcı önlemlerin şimdiye kadar işe yaramadığını hep
birlikte gördük. Zira zehir gibi bir iletişim ve etkileşim içindeler ve mutlaka
alternatif kanallardan -literatüre girer mi bilmem ama- o yasakları delen bir
“zekâ kooperatifine” sahipler.
Hâl
böyle olunca, otokontrol mekanizmasının “özgürlük” adı atında ailenin elinden
alınarak henüz akil buluğ olmamış, yönlendirmeye müsait, söylenen her şeyi
“doğru” kabul eden bakir zihinli çocuklar/gençler, dış etkenlerle tuzaktan
tuzağa düşürülüyor.
Günümüz
modası, birbirine benzeyen kadın ve erkek tiplemelerini gözümüze aşina kıldı.
Sonra eylem ve söylemlerine yansıdı bu değişkenlik. Kendini güncelleyen ama
bireyliğini, inancını, aidiyetini, kültürünü, cinsiyetini ve ideolojisini
zımparalayan “yitik” bir nesil meydana geldi. Tüm bunları yaparken de nesilleri
kodlamayı ihmâl etmediler.
Geleneksel
medya, tek yönlü içerik paylaşımını sunarken Web 2.0 ile çift taraflı içerik
alışverişine erişim sağlandı ve her şey bununla başkalaştı. Zaman ve mekân
sınırlaması olmayan “mobil tabanlı” paylaşımlarda insanî faktörler nedense ihmâl
edilmeye başlandı ve bitişin de başlangıcı oldu.
Belki
de iyi niyetle başlamıştı; izini kaybettiğimiz mahalleden, okuldan ve askerden
arkadaşlarımızı bulacaktık, akrabalarımıza ulaşacaktık… Kayıplarımız için bir
yol, bir köprü hükmündeydi; ihtiyacı olanlara yardım edecek, yardım talep
edecektik. Bilinmeyen sorularımıza cevaplar bulacaktık. Bu yönüyle alternatif
bir eğitim kolu olacaktı. İlgi çeken hikâyeler ve tecrübelerimiz, çokça
paradigmaya sahip çeşitli argümanlarla paylaşılacaktı. Başlangıç zamanlarında
kısmen buna olanak verse de bugün sosyal medyanın bambaşka bir ara yüzüyle
karşı karşıyayız.
Bugün
en çok kullanılan 10 sosyal medya uygulamasına göz attığımızda, Facebook,
YouTube, WhatsApp, Facebook Messenger, Instagram, WeChat, TikTok, Telegram,
SnapChat ve Twitter’i görmekteyiz.
Resmî
verilere göre yapılan dağılım
Son
yıllarda popülerliğini biraz kaybetmiş gibi dursa da platformun en kıdemlisi
Facebook’un aylık aktif kullanıcı sayısı 2 milyar 740 milyon.
Şu
anda dünyanın en çok ziyaret edilen ve dünyanın en çok kullanılan ikinci sosyal
medya platformu konumundaki YouTube’un aylık aktif kullanıcı sayısı ise 2,3
milyar.
Tepki
çeken gizlilik sözleşmesi sebebiyle yaşanan kopmalara rağmen WhatsApp aylık 2
milyar aktif kullanıcısıyla listede üçüncü sırada yer bulmaya devam ediyor.
Sosyal
medya platformlarının dördüncüsü konumunda bulunan Messenger’in aylık aktif
kullanıcı sayısı 1,3 milyar düzeyinde.
Instagram’ın
aylık potansiyel reklâm pazarına etkisi tam 1,2 milyar.
Dünyada
en çok kullanılan sosyal medya platformlarından altıncısı, Çin merkezli WeChat.
WeChat’in aylık aktif kullanıcısı sayısı 1,2 milyar.
En
çok indirilen uygulama TikTok, şu anda 689 milyon aylık aktif kullanıcıya
sahip.
WhatsApp
olaylarından sonra popülerliği artan Telegram, şu anda 500 milyon aktif
kullanıcıya sahip.
Tahtını
Instagram’a kaptıran SnapChat’in reklâmcılık etkisi ve aylık aktif kullanıcı
sayısı 498 milyon.
Elon
Musk’un satın aldığı Twitter uygulaması üzerinden günde 500 milyondan fazla paylaşım
yapılıyor.
İlk
onda yer alan şirketler, etki altına aldıkları kullanıcı sayıları ve reklâm
potansiyelleri kadar kontrol ettikleri paha biçilmez bir veriye sahipler. Gezegenin,
hatta galaksinin imparatorluğuna soyunma sebeplerinin altında asla ve asla “iyi
niyet” aranamaz. Bunu Koronavirüs günlerinde ve şimdiki enflasyonist
baskılamada deneyimledik.
Geçmişte
yaşananlardan dersler çıkararak geleceğimizi kurtarmak, aslî vazifemiz. Bunu da
çok geç kalmadan ve acilen “Sosyal Medya Bakanlığı”nı ihdas ederek
gerçekleştirmeliyiz.
İlk etiket ve etikete bağlı hashtag çalışması benden gelsin: #SosyalMedyaBakanlığı #GelenegimizGelecegimizdir