Sosyal medya anarşizminin mottosu: “Ânı yaşa!”

Sosyal medya sağlayıcılarının ülkemizde muhatap alınacak yetkili ofisleri olmalı. Ancak bu da yeterli değil; zira bu konuda gerektiğinde farklı ülkelerle de işbirliği yapılabilmeli.

SOSYAL medya, hayatımızın çok önemli bir parçası hâline geldi. Öyle ki, 7’den 77’ye kadın erkek, genç yaşlı, hemen hemen herkesin bu plâtformlarda hesabı (hattâ hesapları) var. Farklı amaçları ve farklı kullanım alanları olsa da istatistikler gösteriyor ki ülkemiz insanı sosyal medya kullanmayı çok seviyor.

Bahsettiğimiz gibi dünyada ve ülkemizde sosyal medya kullanımı hızla artıyor. Bununla beraber, sosyal medya plâtformları için henüz yeterince güçlü bir denetim mekanizması oluşturulamadı. Bu eksiklik, bu plâtformların bazı kişiler tarafından suç unsuru taşıyan, gayr-i ahlâkî, yasadışı ve hattâ terörle ilişkilendirilecek şekillerde kullanılmasının önünü açıyor.

Veri güvenliği konusu ise bir başka önemli sorun. Verilerin nerede, nasıl ve ne şekilde depolandığının ve kullanılacağının bilinememesi, bu verilerle yapılabileceklerin sınırının olmaması, kişi, toplum ve ülke güvenliğinin risk altında olması, muhtemel risklerin ve tehlikenin boyutlarını gözler önüne seriyor.

Popüler sosyal ağ sağlayıcılarının kaynağının yurtdışında olması, gerektiğinde yetkili birilerini bulmayı ve hesap sormayı imkânsız hâle getiriyor.

Son yıllarda sosyal medya plâtformlarında iftira dolu yalan haberlerde ve hakaret içerikli paylaşımlarda ciddî bir artış var. Maalesef zaman zaman öyle çirkin hakaretler, iğrenç küfürler ve aşağılık ifadeler kullanılıyor ki bu plâtformların varlığı ve gerekliliği dahi tartışılır olmaya ve haklı biçimde ülkeler bazında bazı yasaklar da gelmeye başladı.

Geçtiğimiz aylarda, bahsettiğimiz bu sosyal medya ahlâksızlığının son kurbanlarından biri, Esra-Berat Albayrak Ailesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Sosyal medyanın aşağılık Vandallarının nefreti yeni doğmuş bir bebeği bile hedef aldı. Böyle ahlâktan, şereften ve insanlıktan nasibini alamamış, haset, nefret ve kin dolu, kanı bozuk insanlarla aynı havayı solumak bile üzücü. Ancak, bahsettiğim gibi, güçlü bir kontrol mekanizmanın olmaması, bu Vandallara bir cesaret veriyor.

Sayın Erdoğan bu saldırıların ardından önemli bir açıklama yaptı:

Yalanın, iftiranın, kişilik haklarına saldırının alıp başını gittiği bu mecraların bir düzene sokulması şarttır. Türkiye’ye bu tür mecralar yakışmıyor. Onun için de bunlarla ilgili konuyu bir an önce parlamentomuza getirip kontrol edilmesini istiyoruz. Unutulmamalıdır ki, bizim ailemizin başına gelenleri 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti bireyinin her biri yaşayabilir. Kimsenin izzet-i nefsi koruma hakkı elinden alınamaz. Niçin Youtube? Niçin Twitter? Niçin Netflix, şu bu gibi mecraların kontrolsüzlüğüne karşı olduğumuzu şimdi anlıyor musunuz?

Avrupalısı, Amerikalısı bu hakka sahipken, 83 milyon Türk vatandaşının bu şekilde korumasız olmasını kabul edemeyiz. Bu konuda çalışıyoruz. Hukukî düzenleme tamamlandığında erişim engeli ile adlî ve mâlî yaptırımlar dâhil, her türlü yöntemi devreye sokacağız.

Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir. Bu ülkenin idarî ve adlî kurumlarını hiçe sayanları biz de hiçe sayarız!”

Bu çirkinlik ve ahlâksızlığın sebebi ne?

“Ânı yaşa, yaratıcılığını paylaş!”

Bu slogan, çoğumuzun bildiği dünyada 500 milyondan fazla kullanıcısı olan, ülkemizde de maalesef özellikle gençler arasında çok popüler olan bir video paylaşım uygulamasına ait.

“Ânı yaşa, yaratıcılığını paylaş!” sloganı ne kadar masum ve ilham verici görünüyor, değil mi? En azından genç nesil ve yeni “alfa kuşağı” için durum böyle. Ancak işin gerçeği, bu paylaşım sitesi şu an en hafif tâbirle cehâletin ve ahlâksızlığın adresi olmuş durumda.

İnsanlar sosyal medya plâtformlarında meşhur olmak, takipçi ve para kazanmak ya da psikologların tâbiri ile kendini ifade etmek adına saçma sapan kurgu ve senaryolarla ahlâksız paylaşımlar yapıyorlar.

Söz konusu slogan, aslında bize sosyal medya ağlarının neden bir bataklığa dönüşmeye başladığını çok güzel bir biçimde anlatıyor. “Ânı yaşa!” diyor, “Sadece ânı yaşa, sakın düşünme, asla akletme, aklını kullanma, sakın sabretme, sakın bekleme, şartları değerlendirme, verilenlere şükretme, adece tüket, sakın üretme, emek verme, kendinden başka hiçbir şeye değer verme, kimseye ve hiçbir kutsala saygı duyma, kimseye merhamet etme, ânı ve sadece anlık yaşa!”

“Yaratıcılığını paylaş!” diyerek, “Asıl Yaratıcının kim olduğunu görme, O’nu bilme, O’nu tanıma, sonunda kendini bil ama mutlaka her şeyi kendinden bil” çağrısında bulunuyor.

Anlık yaşayanlar arttı. Hakk’ı ve O’ndan gelenleri inkâr edenler çoğaldı. İnsanların birçoğunun gözleri var, evet, ama görmüyorlar. Kulakları var ama işitmiyorlar. Kalpleri var ama hissetmiyorlar. Beyinleri var ama düşünmüyorlar.

Yüce Allah, Araf 179’da diyor ki,Andolsun Biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmış olduk. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hattâ daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır!”.

Sosyal medya anarşisi günden güne artmaya devam ediyor. Eğer ciddî ve sert önlemler alınmaz ve bu gafillere gerekli yaptırımlar uygulanmaz ise herkesi içinde oldukları küfür bataklığına sürükleyecekler.  

Yapılması gereken, öncelikle ana akım sosyal medya uygulamalarından başlamak üzere bu plâtformlara kesinlikle bir denetleme mekanizması kurulmasıdır. Sosyal medya sağlayıcılarının ülkemizde muhatap alınacak yetkili ofisleri olmalı. Ancak bu da yeterli değil; zira bu konuda gerektiğinde farklı ülkelerle de işbirliği yapılabilmeli.

Ülkemizde yaşamayan biri, yine rahat bir şekilde Vandallığa devam edebilir. Bu konuda gerekirse kimsenin gözünün yaşına bakılmadan gerekli yasaklar getirilmeli.

Veri güvenliği içinse güçlü bir denetim şart! Özellikle ana akım sosyal medya hesaplarının denetimi için mutlaka protokoller oluşturulmalı. Hesaplar gerekirse kimlik kontrollü şekilde açılmalı. Yedek hesap, ek hesap veya trol hesaplara müsaade edilmemeli.

Sosyal medya plâtformları, para kazanmak, kullanıcı sayısını arttırmak ve hattâ derin siyâsî amaçlar için bireylere ifade özgürlüğü yerine ahlâksızlık, küfür ve hakaret özgürlüğü veriyor. Bu ölçüsüz özgürlük ve denetimsizlik, tüm ülkelerin güvenliğini tehdit eder duruma geldi. Bir an önce önlem alınması şart!