Sosyal kalkınmada alternatif bir model: Ahilik

Tarihten gelen bir gönül hazinesi olarak Ahiliğin anlaşılması, tanınırlığının artırılması, yeni nesillere aktarılması ve hedef ve ilkeleri noktasında toplumsal bir farkındalığın meydana getirilmesi, özellikle sosyal kalkınma unsurlarının hayata geçirilmesi açısından oldukça önemlidir.

TÜRK-İslâm medeniyetinin Anadolu toprakları üzerindeki varlığının inşâsında siyâsî, sosyal, kültürel, dinî ve ekonomik birçok etkiden bahsetmek mümkündür. Özellikle bu varlığın devamı ve kalıcılığının sağlanması sürecinde içtimaî hayatta sürdürülebilir sistem ve modellerin oluşturulmasının ise hayatî bir önem taşıdığını vurgulamak gerekir. 

Söz konusu sistemler içerisinde Türk-İslâm sentezinin ortaya koyduğu bir felsefe olarak Ahilik, gerek ekonomik, gerek beşerî, gerekse toplumsal kodlar barındıran yapısıyla sosyal kalkınmanın da önünü açan bir hareket olarak önem arz eder.

Ahilik, temel olarak bir esnaf-sanatkâr birliği oluşumunu tanımlayan bir kavramdır. Kelime kökeni itibariyle Arapça “kardeşim” ve Türkçe “akı” yani “cömert”[i] anlamlarına gelen “ahilik” kavramı, zaman içerisinde yardımlaşma, dayanışma ve eğitim unsurlarıyla bütünleşerek kapsamı oldukça geniş sosyal bir sisteme dönüşmüştür. Birçok kaynakta örgütsel olarak başlangıcının 13’üncü yüzyıla uzandığı belirtilen Ahilik teşkilatının kurucusu, daha sonra Ahi Evran olarak anılan, İran’ın Hoy şehrinde doğan Şeyh Nasîrüddin Mahmûd’dur (ö. 1262). Dönemin Selçuklu Sultanı Birinci Keyhüsrev zamanında Anadolu’ya gelen ve Kayseri’de bir “debbağ” (deri işleme) atölyesi kuran Ahi Evran, özellikle Birinci Alâeddin Keykubad döneminde gördüğü destekle Ahilik teşkilatını büyüyüp geliştirmiş, hatta bir dönem Moğol tehlikesi karşısında Ahileri teşkilatlandırarak bölgenin Moğollara karşı savunulmasında önemli rol oynamıştır[ii]

Ahi Evran’ın öncüsü olduğu Ahilik sisteminin özünde “fütüvvet” anlayışı yer alır. Fütüvvet, “gençlik, kahramanlık, cömertlik”[iii] gibi anlamlara gelir ki bu kavram, Ahilik teşkilatı içerisinde “cömertlik, yiğitlik ve diğerkâmlık” gibi unsurların temel ilkeler olarak benimsenmesinde etkili olmuştur. Bu noktada topluluk dâhilinde ahlâkî ve ticarî kuralların yazılı olduğu kitaplar olarak fütüvvetnamelerin hazırlandığı görülür. 

Fütüvvetnameler içerisinde vurgulanan ve Ahiliğe ilişkin meslekî ahlâk ve görgü kurallarına ilişkin temel ilkeler şunlardır:

İyi huylu ve güzel ahlâklı olmak; işinde ve hayatında kin, çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak; ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak; gözü, gönlü ve kalbi tok olmak; şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak; cömertlik, ikram ve kerem sahibi olmak; küçüklere sevgi, büyüklere karşı saygılı ve edepli olmak; alçakgönüllü olmak, büyüklük ve gururdan kaçınmak; ayıp ve kusurları örtmek, gizlemek ve affetmek; hataları yüze vurmamak; dost ve arkadaşlara tatlı sözlü, samimî, güler yüzlü ve güvenilir olmak; gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek; herkese iyilik yapmak, iyiliklerini istemek; yapılan iyilik ve yardımı başa kakmamak; hakka, hukuka, hak ölçüsüne riayet etmek; insanların işlerini içten, gönülden ve güler yüzle yapmak; daima iyi komşulukta bulunmak, komşunun eza ve cahilliğine sabretmek; Yaradan’dan dolayı yarattıklarını hoş görmek; hata ve kusurları daima kendi nefsinde aramak; iyilerle dost olup kötülerden uzak durmak; fakirlerle dostluktan, oturup kalkmaktan şeref duymak; zenginlere zenginliğinden dolayı itibardan kaçınmak; Allah için sevmek, Allah için nefret etmek; hak için hakkı söylemek ve hakkı söylemekten korkmamak; emri altındakileri ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek; açıkta ve gizlide Allah’ın emir ve yasaklarına uymak; kötü söz ve hakaretlerden sakınmak; düşmana düşmanın silahıyla karşılık vermek; inanç ve ibadetlerinde samimî olmak; fani dünyaya ait şeylerle övünmemek, böbürlenmemek; yapılan iyilik ve hayırda hakkın hoşnutluğundan başka bir şey gözetmemek; âlimlerle dost olup dostlara danışmak; her zaman her yerde yalnız Allah’a güvenmek; örf, âdet ve törelere uymak; sır tutmak, sırları açığa vurmamak; aza kanaat, çoğa şükür ederek dağıtmak; feragat ve fedakârlığı daima kendi nefsinden yapmak; içi dışı, özü sözü bir olmak; hakkı korumak, hakka riayetle haksızlığı önlemek; kötülük ve kendini bilmezliğe iyilikle karşılık vermek; belâ ve kötülüklere sabır ve tahammüllü olmak; Müslümanlara lütufkâr ve hoş sözlü olmak.[iv]

Ahilik sisteminin temelini oluşturan bu ilkeler, Ahiliğin hem ahlâkî, hem meslekî belli prensiplere dayalı olarak yürütülen bir model olduğunu ortaya koyması bakımından önemlidir. Bu model bir yandan meslekî örgütlenmeyi sağlarken, diğer taraftan ahlâk, dayanışma, eğitim ve kültür bağlamında toplumsal bir değişim ve dönüşüme de olanak sunar. Dolayısıyla Ahiliğin kalkınma olgusu içerisinde “sosyal kalkınma” olarak ifade edilen anlayışı destekleyen unsurlara sahip bir model olduğunu ifade etmek mümkündür.

Genel hatlarıyla kalkınma olgusunu tanımlamak gerekirse; kalkınma, “var olan koşulların hem nitelik hem de nicelik açısından daha iyiye ulaşma amacıyla geliştirilmesi”dir.[v] Bir başka tanımda ise, “bütün bir sosyal sistem içindeki bireylerin, grupların ve toplulukların farklı temel ihtiyaç ve isteklerine uyum sağlayarak genellikle yetersiz olarak algılanan bir yaşam koşulundan maddî ve manevî olarak daha iyi bir yaşam koşuluna geçiş yaptığı bir değişim yelpazesi” olarak ifade edilir.[vi] Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere, kalkınma olgusu yalnızca ekonomik büyüme ile sınırlandırılabilen bir kavram değildir. 

Toplumun maddî refahının artmasına niteliksel bir değişimin de eşlik etmesi gerekir. Bu bağlamda önemli bir kavram olarak sosyal kalkınma kavramından bahsedilir ki bu kavram, kalkınma anlayışının toplumsal yönünü temsil eder ve ekonomik kalkınmanın da temel dinamiklerinden birini oluşturur. 

Sosyal kalkınma, öncelikli olarak yaşam koşullarının iyileştirilmesini amaçlar ve sağlık, eğitim ve de sosyal güvenlik gibi birçok konuda bireysel ve toplumsal gelişime katkıda bulunur. Bireysel becerilerin artırılarak beşerî sermayenin oluşturulması, yoksulluğun azaltılması, işsizlikle mücadele, dezavantajlı grupların istihdamı, zorunlu göçün getirdiği sosyo-ekonomik sorunların çözüme kavuşturulması gibi birçok konuda politikalar geliştirilmesi, sosyal kalkınmanın önemli basamaklarını oluşturur. Bu bağlamda sosyal kalkınma hedefleri kadim kültürümüzde uzun süre varlığını sürdürmüş bir sistem olarak Ahilik modelinin amaç ve uygulamalarıyla da paralellik gösterir. 

Ahilik modeli, maddî ve manevî eğitimlerle bir yandan beşerî sermayenin gelişimini gerçekleştirirken, diğer yandan yardımlaşma ve dayanışma kültürünü destekleyen uygulamalarla toplumsal barışa katkı sunarak sosyal kalkınmanın önündeki bireysel ve toplumsal sorunlarla mücadelede proaktif çözüm seçenekleri oluşturur.

Sonuç olarak Ahilik sistemi, sosyal kalkınmanın yapıtaşı olan insan kaynağının donanımlı hâle gelmesinde ve toplum düzleminde sürdürülebilir bir gelişim döngüsünün oluşturulmasında aktif rol oynayabilecek alternatif bir model olarak değerlendirilebilir. Dolayısıyla tarihten gelen bir gönül hazinesi olarak Ahiliğin anlaşılması, tanınırlığının artırılması, yeni nesillere aktarılması ve hedef ve ilkeleri noktasında toplumsal bir farkındalığın meydana getirilmesi, özellikle sosyal kalkınma unsurlarının hayata geçirilmesi açısından oldukça önemlidir.

 



[i] https://islamansiklopedisi.org.tr/ahilik

[ii] http://www.kirsehir.gov.tr/ahilik-kulturu

[iii] https://islamansiklopedisi.org.tr/futuvvet

[iv] https://anayasa.wordpress.com/category/ahilik/

[v] Utanır Karaduman, A. ve Ardili, C. (2017). Bölgesel kalkınma planlarında sosyal kalkınma politikaları üzerinde bir analiz. 4. Uluslararası Bölgesel Kalkınma Konferansı, 21-23 Eylül, Munzur Üniversitesi, Tunceli, Türkiye, s. 1.

[vi] Varna, R.M. (1990). Social development and social work education in india. Paper presented at 25th IASSW Congress, 16-20 August 1990, Peru, s. 1-2.