Soruna teslim olmak

Medeniyet tarihimiz eşkıyalıktan evliyalığa yükselmiş menkıbelerle dolu. Biz bu hikâye ve hatıraları neden çoğaltmayalım? Bunun tarihini yazmış veya yazılmış eseri bulalım. Yok ise yazalım ve bu geleneğe devam edelim. Sağlık alanındaki koruyucu hekimlik gibi, engellenen her hastalığın engellenmesinden ne kadar kârımız olduğunu veya olacağını bir düşünün!

İZAHINI anlıyorum; sorunu sorunla izah etmek bir yere kadar anlaşılabilir de, belki başka bir alternatif açıklama var olmayabilir. Sorun ne mi? Anlatayım…

“Cinayeti işleyen kişinin 47 suç kaydı görülmüştür” veya “Kadını taciz eden kişinin 15 suç kaydı bulunuyordu” yahut da “Suriyeli çocuğu döven kişinin madde bağımlısı olduğu tespit edildi” gibi ifadeler, bu yazıda ele alacağımız başlıca sorun.

Cinayet, taciz, gasp ve darp gibi suçların failleri hep suç kaydı veya madde bağımlısı olan kişiler gibi görünüyor şu anda. Görüntü ise şöyle: “En son işlenen suç, daha önceden de işlenen suçların devamı, adeta suç zincirinin yeni bir halkası. Bir başka ifadeyle, önceki suçları işleyen insanlar olduğu sürece bizlere karşı yeni suçların işlenmesini beklemekten başka bir çaremiz yok. Zira suç zincirinin önceki halkaları olmasaydı son halkası da olmazdı…”  

İnsanî, ahlâkî, vicdanî ve İslâmî toplam iki soru sormak istiyorum:

Birincisi: Suç kaydı olan vatandaşlarımız hâlen olduğuna ve bundan sonra da olmaya devam edeceğine göre, hepimizin bize karşı işlenecek suçu beklemekten başka bir alternatifimiz yok mu?

İkincisi: Suç kaydı olan vatandaşlarımız için “tevbe kapısı” kapandı mı? Ve bu konuda ne yapıyoruz?

Acizane talebim ve aynı zamanda tavsiyem şu: Gelin, hep beraber insanımızın suç işle“me”mesi ve dolayısıyla “suç kaydı olan insan” ol“ma”maları için mücadele verelim. Önleyeceğimiz her suç, daha sonra işlenecek onlarca suçu önleyecek ve kurtuluşuna, tevbesine vesile olduğumuz her suç makinesi hâline gelmiş insanımız belki de başkalarının “kurtuluş ve tevbe makinesi”ne dönüşecektir. Tabiî ki siz, ben ve o da iyi birer insan olmalı. İyilikler yapalım. Her taraf iyilik olsun. Bundan evvel, “Def-i mefasid, celb-i menafiden evlâdır” sözünün gereğini yerine getirerek kötülük potansiyelini ve şartlarını  ortadan kaldıracak işler yapalım.

Demir parmaklıklar iyi olmaya, iyilik yapmaya mani değil. Tekirdağ T Tipi Cezaevinde mahkûm ve tutuklular körlere kitap okuyuverdiler, sesi müsait olmayanlar da tarayıcıyla bilgisayara yükleyiverdiler. Başka yerlerde ve başka konularda da bu tür bir tatbik neden uygulanıyor olmasın?

Ne kadar genellenebilir bilememekle beraber, şahsen çok uzun, insanlık içinse çok kısa bir hayat tecrübem var ve bana şunu gösterdi: İnsan birtakım fiiller yapmak durumunda; bunun için ister şartları iyi hazırlayın ve iyi fiiller yapsın, isterseniz hiçbir şey yapmayın ve kötü fiiller yapsın…

Bir gün arkadaşlarla Emirgân korusunda kahvaltılı piknik yapalım diye plânladık. Bir de ne görelim, o sabah öyle kalabalık, öyle kalabalık ki giremedik. Tuttuk, hep beraber bizim bahçede kahvaltı yapmaya karar verdik. O ara çocukları gözlemliyorum; arabada, daracık mekânda oynamaya çalışıyorlar. Emirgân korusunda oturabileydik orada oynamaya devam edeceklerdi. Bizim bahçeye geldik, bahçede oynamaya devam ettiler. Hâsılı, çocukların nerede oynayacaklarına bizler vesile olmuş olduk.

Medeniyet tarihimiz eşkıyalıktan evliyalığa yükselmiş menkıbelerle dolu. Biz bu hikâye ve hatıraları neden çoğaltmayalım? Bunun tarihini yazmış veya yazılmış eseri bulalım. Yok ise yazalım ve bu geleneğe devam edelim. Sağlık alanındaki koruyucu hekimlik gibi, engellenen her hastalığın engellenmesinden ne kadar kârımız olduğunu veya olacağını bir düşünün!

Toplumsal sorunlarda da aynı yöntemi izlemek için kolları sıvamanın vaktidir!