Sorular biyolojiden gelmedi!

Nizamın Sahibinin, insanların bulaşık elleriyle pislettikleri Dünya’yı temizlediğine şâhit oluyoruz. Koronavirüs ise bu hâd bilmezliğin önüne geçmek için Nizam Sahibinin perdecisi hükmündedir. Sınav soruları değişmemiştir. Sorular biyolojiden de gelmemiştir. Koronavirüs, temizlik paspasıdır. Cevaplamak isteyenler için soruları tekrar hatırlatalım: Kimsin, nereden geldin ve nereye gidiyorsun?

BİLİNEN evren, bilim dairesine düşen yer olup ilme kapı açar. Evrenin dışına dair bilimsel bir veri yok. Şimdiki bilgiyle bile karadeliklerin evrenin dışında bir yere gittiğine dair kesin bir delil de yok. Kâinat öncesi, evrenin varlık âlemine çıkışı ve varlığın insan ile şereflendirilmesi, bilinen her şeyin en önemli duraklarıdır. 

Büyük Patlama ile evrenin bir başlangıcı olduğu belirlendi. Bu başlangıçtan önce evrenin dışında ne varsa onlar şimdi de var. Bu evrenin dışı ve doğa ötesi olaylar için Doğu düşüncesi metafizik çerçeveden bakmaktadır. Batı dünyası “metafizik” kelimesini, sadece evren içinde olup da bilimsel olarak açıklanamayan doğa ötesi olaylar için kullanır.

Ruh, ruh-beden ilişkisi, bilginin kaynağı ve inşâ gibi kavramlar Doğu ve Batı tarafından açıklanırken ciddî ayrışmalar olur. Doğu medeniyetinin kullandığı “melekût âlemi”, evren öncesini ifade eden ve Batı’da olmayan bir kavramdır.  

Makroskobik olaylar nedenleri ile açıklanırken, mikroskobik olaylar ise ihtimâliyet dâhilinde açıklanır. “Her şey bitti, bilim dünyasının yapacağı bir şey kalmadı” denilemez. Kuantum bakışla birlikte mikro olaylardaki sebep-sonuç ilişkisi, Engels’in maddenin “ezelden beri var” olduğu düşüncesi ve determinizm, yerini her an yeni değişimlere bıraktı.   

Kuantum, determinizmi yerle bir etti ancak Batı’nın eski inançlarını yok edemedi. Deizm, Batı’nın yok edilememiş eski inançlarının klâsik fizik postundaki farklı bir sunum şeklidir. Arka plânda bir ideoloji ve düzene kafa tutan farklı bir dünya görüşü yer alır. 

Bir davette, misafirlerin hangi masaya oturacakları önceden belirli olduğu gibi, elektronlar da atomun çevresinde böyle konuşlanır. Evrende bir kastın, önceden belirlenmiş bir iradenin mevcût olduğu açıktır. Bu durum melekût âleminden (metafizik) şehâdet âlemine (evren) tenezzül ve düşüşte Levh-i Mahfuz’un kalem uçları olarak anlaşılır.

Melekût ve şehâdet/fizik âlemlerin insicâmı holistik görünümde mükemmel düşüşü ve bunun mükemmel meyvesi olan insanı merkeze alır. İnsan, neden merkeze alınır ve insan neyi kendi merkezine almalıdır?

İnsan bu mükemmel sarayda, metafizik ve fizik âlemlerin yegâne muhatabıdır. Netîcede sorular da buradan gelir. Sorular çarpraz şekilde de gelebilir.

Nasıl gelirse gelsin, soruların özü değişmez.

Kim olduğumuz, nereden geldiğimiz ve nereye gittiğimiz… Bunlar çarpraz şekilde para, mâkâm ve haz olarak da karşımıza çıkar. Melekût âleminden şehâdet âlemine gönderilen insan, her devirde bu üç zor sorulu sınavdan geçer.

***

Bu üç soruya her insan muhatap olur. Soruları cevaplayamayanlar dâvâlarından vazgeçmiş, her şeye ezeliyet vermiş ve kendisini hiçe atmıştır. Bu çarpraz soruların en müşahhas ve en aldatıcısı paradır.

Yıllar önce “altından, ilâh olarak tapınmak için yapılmış bir inek”, insanların ilk dikkat etmesi gereken sınav sorusundan birisiydi. Özellikle bu devirde yaşayan insanların çok kısa bir sürede hemen ilâhlarını değiştirmelerinin de odağında bu ineklik yatar.

Paraya, maaşa, müşteriye atfedilen kutsallığın ne derece bir sorumluluk yüklüyor olduğu derk edilmelidir. Asırlar önce para (altın inek) ile insanlar nasıl bir sınav sorusuna tâbi tutulmuşlarsa, aynı sınav sorusu her devirde de geçerliliğini koruyor.

En küçük maddede bile konuşlanmanın bir plân çerçevesince olduğu bu evrende, bu plânın bozulmasına müsaade edilmez. Parayı güç olarak kullananların plân, düzen ve nizamı bozmasına izin verilmez.  

Politika para ile yapılıyor, apartman komşulukları (apartman günleri) para ile yapılıyor, STK toplantıları para ile yapılıyor, dinî hizmetler bile para ile yapılıyor... Öyle bir hâl almış ki bu, “Para her kapıyı açar” şeklindeki oportünist klişeye dönüşmüş durumda. Para merkeze oturmuş durumda...

“Bu işler zaten ‘para’ ile olur, aksi mümkün mü?” şeklindeki haklı sualin cevabı şu: Araç olan parayı, amaç edinmek hatâsı olarak bilmek gerekir.

***

Paraya sevgi beslemek hatâdır. Araçlar hakikat karşısında hüküm sahibi değillerdir. Parayı amaç edinen ve seven, Greek kültürünü esas alıp, Anglikan Kilisesi odaklı Batı medeniyetine hizmet eder. Para iyi bir araç, kötü bir amaçtır.

Paranın ve en nihâyetinde eşyanın “Her kapıyı açar” şeklinde görülmesi, plân, nizam ve düzene başkaldırıdır. Nizamın Sahibi de, o parayı kırıp parçalıyor.

Burada, “Parayı veren düdüğü çalar” ifadesindeki “para” ve “düdük” sembollerinin öteki yüzünü doğru görmek gerekir. Bu para “amaca ulaştıran”, düdük ise “hakikatin sahibine ilticâ”dır…  

Hak ve hukuk karşısında “parayı bastırıp” işini yürütmek, deizme hizmet etmektir. Nizama kafa tutmak, hikmet inşâsını yıkmaktır. 

***

Çığ, deprem, orman yangınları, yanardağ patlamaları ve en son Koronavirüs salgını, birer doğal afet olarak görülmeli. İnsanlığın Koronavirüs karşısında gösterdiği tedirginliği, “parayı bastırıp” işini yürütmekte göstermemeleri mânidardır.

Nizamın Sahibinin, insanların bulaşık elleriyle pislettikleri Dünya’yı temizlediğine şâhit oluyoruz. Koronavirüs ise bu hâd bilmezliğin önüne geçmek için Nizam Sahibinin perdecisi hükmündedir.

Sınav soruları değişmemiştir. Sorular biyolojiden de gelmemiştir. Koronavirüs, temizlik paspasıdır. Cevaplamak isteyenler için soruları tekrar hatırlatalım: Kimsin, nereden geldin ve nereye gidiyorsun?