Son Haçlı Seferi

Son Haçlı Seferinin komutanı olsam, önce dün yaşadığımız deprem veya daha büyük bir doğal afeti HAARP sistemi veya şimdilik kimsenin bilmediği başka bir sistemle oluşturup ülkenin enerjisini ve bakışını arama kurtarma, afet ve deprem faaliyetleri ile meşgul ederdim…

EĞER Avrupa ve ABD’nin Türkiye’ye direkt silahlı müdahale yapmasını bekliyor ve düşünüyorsanız, hiç istemem ancak çok büyük bir hayâl kırıklığına uğrayabilirsiniz. Buna hem yürekleri yetmez, hem de ilk etapta açık açık silahlı mücadeleyi göze alamazlar. Çünkü kayıpları çok fazla olur. Karşılarında dünyanın en savaşçı milleti var, hamdolsun.

Ayrıca, ülke olarak savunma sanayiinde bu kadar öndeyken ve iktidarda vatanını, milletini seven ve vatanı milleti için her şeyi göze alabilecek bir Cumhur İttifakı yönetimi varken -şükürler olsun-…

Çünkü onlar dünyalık insanlardır. Kesin ve garanti olmayan hiçbir işe plânsız/programsız ve zamansız olarak hiçbir şekilde girmezler.

İsterseniz şimdi, hem de ülkemiz böyle acılı büyük bir deprem yaşamışken ve acıları taptazeyken hayâlî bir savaş (Haçlı Seferi) senaryosu yazayım, siz de bana, “Bu kadar da büyük hayâl kurulmaz!” deyin.

Belki kuracağım bu senaryoyu hemen anlayan ve kavrayanlar olacağı gibi, birkaç yıl sonra anlayacak olanlar da olacaktır. Tabiî hiç anlamayanlar da… Ben buna hazırlıklıyım.

Bu işin plânlayıcısı ve uygulayıcısı yani son Haçlı Seferinin komutanı olsam, önce dün yaşadığımız deprem veya daha büyük bir doğal afeti HAARP sistemi veya şimdilik kimsenin bilmediği başka bir sistemle oluşturup ülkenin enerjisini ve bakışını arama kurtarma, afet ve deprem faaliyetleri ile meşgul eder, çok daha önceden, yıllar öncesinden hazırlamış olduğum farklı iletişim araçları ve programlarla, yerli işbirlikçilerimle iletişim altyapısının zor durumda olduğu süre zarfında ve devamında Bylock gibi programlardan çok çok daha üst versiyon ve saldırıya maruz kalan ülkenin hiçbir şekilde ulaşamayacağı teknolojilerle, daha ziyade iletişim uyduları vasıtasıyla müdahalenin ilk ayağını başlatırım. Ve yine o ülkenin “uluslararası yardım alarmı” vermesini fırsat bilerek deprem yardımı göndermek için mümkünse ilk açıklama yapan ülke olurum.

Bunun ardından, yardım izni verildiğinde olabildiğince büyük bir doğal afet yardımını ülkeye ulaştırırım. Hem o ilk ulaştıracağım yardımın içinde, hem de daha sonra devam edeceğim doğal afet yardımları bahanesi ile kontrol ihtimâllerinin en az olduğu yer, zaman ve araçlarla yakalayacağım bütün fırsatları değerlendirerek istediğim zamanda kullanmak üzere elektronik ve diğer harp ve sabotaj malzemelerini bir şekilde ülkeye sokup ülkede daha önce belirleyip hazırladığım depolara stoklayıp yığarım.  

Bu faaliyetleri yürütürken, paralel olarak bana ülke, kurumlar ve şahıslar olarak bu Haçlı Seferinde yardım etmeyi vaat eden ülke ve insanların da aynı veya benzeri yolları kullanarak ülkenin içerisine olabildiğince yığınaklar yapmalarını sağlarım.

Yine hedefteki ülke içinde işbirliği hâlinde olduğum kurum ve kişiler vasıtasıyla önceden plânladığım bütün proje ve tahkimatı eksiksiz yaptırırım. Tabiî ki bu doğal afetleri tetikleyip yaptırırken o ülkenin askerî ve stratejik alt ve üst yapılarını hedef alır, özellikle savunma sanayiinin kümelendiği alanlar üzerinde yoğunlaştırırım. Eğer ilk etapta buralar üzerinde yoğunlaştırmamışsam, bir sonraki sefer tetikleyeceğim doğal afet senaryomda mutlaka bu bölgeleri özellikle işaretler ve o tesisleri en azından çalışamaz hâle getiririm.

Bir de hedefe koyduğum ülkenin sınır komşularını ilk emirde harekete geçebilecek bir şekilde tahkim eder, sınırlarına en yüksek şekilde yığınaklar yapmalarını sağlar, tetikte beklemelerini emrederdim.

Tabiî ki yukarıda anlattıklarım sadece stratejimin ilk ayağı. Devamında bununla hiçbir zaman yetinmem ve o ülkeye ihracat veya diğer kullanabileceğim bütün yollarla yapabileceğim yığınakların tamamını tahkim ederim. En masum görünen, meselâ sağlık veya insanî yardım başlıklarını en fazla kullanacağım alanlar olarak seçerim.

Bu ve benzeri alanlarda yeterince tahkimat ve başarı sağlarsam bundan sonraki safhalara geçer ve plânlarımı uygularım.

Şimdi de buna göre konumlanıp, hedefte olan ülkenin birinci derece yetkilisi olduğumu varsayalım…

Öncelikle bu tabiî afete normal bir afet gözü ile hiçbir zaman bakmam. Mutlaka en hızlı şekilde kurtarılmayı bekleyen insanların canlarını kurtarır, sonra insanların zarar ve ziyanlarını ülke yönetimi olarak karşılar, hiç kimseyi mağdur etmem. Bu ilk ve doğal yapacağım iş. Ancak bu faaliyetleri yürütürken, bunlarla eşgüdüm içinde, bu faaliyetlerden daha fazla şekilde istihbarat birimlerimi, MİT’i, Emniyet’i, Askerî İstihbaratı ve bütün savunma sanayii kurum ve kuruluşlarını en üst seviyede alarma geçirir, hiç olmadığı kadar teyakkuz hâlinde tutarım. Sonrasında her alanda, açıktan olmasa da gizliden gizliye seferberlik ilân eder ve uygularım. Özellikle savunma sanayii ve stratejik üretim alanlarını bu ve benzeri doğal olmayan afetlere karşı korumaya alırım. Hiçbir zaman ve hiçbir şekilde hiçbir ihtimâli göz ardı etmeden çalışma ve plânlarımı yürütürüm.

Ve ülke içindeki Haçlı ordu ve aparatlarının en normal, en doğal hareket ve davranışlarını dahi inceler, takip ederim. Hiçbir şekilde hiçbir hareketliliği dahi kaçırmadan kayıt altına alırım. Olabilecek ve olamayacak ihtimâller dâhilinde olan ve olmayan her hareketliliği göz ardı etmeden takip ederim.

Tabiî ki -belki afakî görünecek ancak- ülke sınırlarındaki silahlı ve silahsız kuvvetlerimin tahkimat ve sayılarını en üst seviyeye çıkarır ve tetikte bekletirim. İç emniyet ve istihbarat olarak her ilçe ve köyü, ihtimâli en zayıf olan yerler dahi olsa en üst seviyede acil duruma sokarım. Bütün dış ülkelerdeki istihbarat kaynaklarımın bilgi akışlarını azamî derecede hassasiyetle takip ederim.

Ülkemin “uluslararası yardım alarmı” vermesini sağlar ve yurt içi ve yurt dışından yapılacak tüm hareketliliği başından sonuna kadar titizlikle takip ederim.

Bir de şu ihtimâli aklımızdan hiçbir zaman çıkarmayalım: Bu çapta veya daha büyük/küçük bir tabiî afet yaptırıp hiçbir şekilde harekete geçmeyerek, sadece gözdağı verme yolunu da seçebilirler. Sizin ülke olarak kanıksayacak hâle geldiğinize inandıkları bir zaman ve ortamda bu plânlarının tamamını uygulamaya geçirebilirler. Bu sefer hiçbir harekette bulunmasalar dahi böyle durumlara hazırlıklı olunur.

Emin olun ki, bize karşı topyekûn saldıracaklarsa bile önce bir tabiî afetle ülkemizi altüst hâle getirmeyi, mümkün olabilirse elimizi kolumuzu bağlamayı tercih edeceklerdir. Ne zaman harekete geçeceklerse… Allah göstermesin! Karşımızdaki güç ve ülkeler uzun yıllar plân ve tekrar tekrar uygulama yapmadan böyle bir harekâta girişmezler.

Böyle bir olayda hangi ülkeler Türkiye’nin bu duruma düşmesine sevinir sizce? Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya veya İsrail mi? Hayır! Eminim ki İslâm ülkesi diye geçinen bir ülkenin yetkilileri zil takıp oynuyorlardır. Sevinçlerini nasıl gizleyeceklerinin hesaplarını ince ince ve büyük bir ustalıkla yapacaklardır. Saydığım diğerleri yüzyıllarca Haçlı Seferlerini plânlayıp uygulayan ülkeler olmaları hasebiyle sevinmez mi? Tabiî ki… Sadece unutmamanız ve aklınızdan ne olursa olsun çıkarmamanız gereken bir sinsiliği hatırlatıyorum, o kadar.

Üzülen ve karalar bağlayan ve acilen yardım toplamaya ve duaya duran İslâm ülkeleri ve mazlum diğer ülke topluluklarını saymama gerek yoktur herhâlde.

Biz tatbikî bir senaryo yazdık, ancak her şeyin en iyisini bilen ve bütün hesaplar üzerinde hesapları olan ve yine bütün plânlar üzerinde plânları olan Rabbimize güveniyor ve dayanıyoruz sadece.

Biz sadece O’na güvenir, O’ndan yardım isteriz.

Şükürler olsun.

Allah’a emanet…