Siyonizm propagandası suç kapsamına alınsın

Türk adı ve kimliğiyle, içinde bulunduğumuz bu küresel kaos ortamında ve Filistin’de dünyanın gözleri önünde bebekleri, çocukları katleden işgalci İsrail’in tam da tüm nefret ve adavetini üzerimize yönelttiği böylesi bir vasatta, sosyal medya hesabından “Yaşasın İsrail” yazacak kadar ileri gidebilen marjinallerin, ülke birliğine karşı da halis niyetler beslemedikleri aşikârdır.

İÇİMİZDELER. İsrail propagandası yapıyorlar, Filistin destekçilerini ve bayrağını, vatanını, devletini baş tacı edenleri kontak lenslerle tarassut ediyorlar. Türk kimliğine bürünüyor, Türk ve Müslüman mintanı giyiyorlar. Hem ülkemize ve Devletimize saldıran Siyonist sözde liderlerin pespaye paylaşımları altına destek mesajları atıyor, hem de devletini ve dünyanın en haklı direnişini veren Filistinlileri savunup destekleyenlere karşı sosyal medyada farklı kullanıcı adları üzerinden etkisizleştirme operasyonu yürütüyorlar. Sayfalarında alenen terörist İsrail güzellemesi yapıyor, HAMAS’ı olayların faili ilân etme yoluyla Filistinlilere, Filistinliler üzerinden Araplara, Araplar üzerinden Müslümanlara, Müslümanlar nezdinde İslâm’a karaçalıyorlar.

Sayın Dr. Huriye Tezgelen ve Sayın Ayçin Kantoğlu’nun sosyal medyada defaatle dile getirdiği “Siyonizm propagandası yapmak suç kapsamına alınsın” şeklindeki haklı talebini, dile ve kaleme alınması elzem mevzular arasında görüyorum. Bu hem olağanüstü hâller sürecinde devlet-millet birliği önünde duran devasa bir mania, hem de Filistin’de ölen masum çocukların çığlığını kâinatta inikas ettirmeye gayretli her vicdanlı kişinin karşısında katı ve hantal bir tehdit unsuru oluşturmaktadır. Almanya Hükûmeti’nin Filistin’i destekleyen vatandaşlarına ve göçmenlere yönelik uyguladığı katı kurallar, ABD’nin ya da maatteessüf bazı Orta Doğu ülkelerinin sınırları dahlinde bile İsrail’in terör eylemleri hakkında dile getirilemeyen hakikatler, ne mutlu ki ülkemizde geçersizdir. Bu ülkede HAMAS’ın onurlu mücadelesini savunmak da, Filistin’de soykırıma maruz kalan şerefli bir halkın adına adalet talebini haykırmak da mümkün.

Biz, Siyonist kuklası bir devlete sahip olmadığımız gibi özünü terk etmiş ve Batı dayatmalarının esiri olmuş bir millet de değiliz, olamayız. Fakat ne var ki, içimizde üzeri bizden urbalı, içerisi Siyonist tezyini kimlikler bulunmakta ve bunlar hakikate giden can damarlarını tıkamak uğruna sistemli bir mücadele vermekteler.

Zaman zaman çıkıp Devlet’in İsrail’e verdiği tepkileri değersizleştirmek amacıyla ticaret iftiraları ile gündemi kirletmekteler. Yalan gündemlerin fitilini ateşleyip, ortalık bu irinlerden temizlenene kadar akılları ve kalpleri yalanın isiyle karartmaktalar. Devlet her ne kadar atılan iftiraları en hızlı şekilde yalanlayacak ve delillerle beyanını güçlendirecek modern ve teknolojik şebekeler kullansa da atılan çamurun sadece izi değil, bıraktığı koku ve temizlenen alanda kalan partiküller, pek çok zihnin işgalini mümkün kılmaktadır.

İçimizdeki Siyonist propagandacıların bir başka yıkım sahası ise boykot. Ne zaman İsrail destekçisi bir markaya yönelik başlatılan boykot hareketi devasa dalgalara ulaşsa, onun yerli muadili olan bir marka, bu dâhilî Siyonistler tarafından algı ve kurgular tarikiyle değersizleştirilmektedir. İşte bu kurgu, “Yerli marka bile Siyonizm’e hizmet ediyorsa neden diğer markayı boykot edeyim?” tereddüdünü peydah etmek ve Siyonizm’i boykot yolunda katedilen mesafeyi önce akıllarda pasivize etmek, sonra da eyleme geçişi sağlayan motivasyonu yerle bir etmek amacını taşımaktadır.

Bünyemizde kanserli hücre gibi yayılan ve tüm organizmamızı çürütmeye yeminli bu dâhilî provokatörlerin hiçbir yaptırıma maruz kalmayacağı düşüncesi, onlara daha pervasız ve sınırsız bir eylem alanı açmaktadır.

Türk adı ve kimliğiyle, içinde bulunduğumuz bu küresel kaos ortamında ve Filistin’de dünyanın gözleri önünde bebekleri, çocukları katleden işgalci İsrail’in tam da tüm nefret ve adavetini üzerimize yönelttiği böylesi bir vasatta, sosyal medya hesabından “Yaşasın İsrail” yazacak kadar ileri gidebilen marjinallerin, ülke birliğine karşı da halis niyetler beslemedikleri aşikârdır.

Hem Devlet kademeleri nezdinde, hem de millet vicdanında terör eylemleri nedeniyle lânetlenen İsrail’in dünyanın gözü önünde çocuk katliamı ve acımasız bir soykırım gerçekleştirirken safi sempati duygusuyla bile içimizdeki birtakım gruplarca güzellenmesi, Filistin’de canını ortaya koyarak onurlu bir mücadele veren kardeşlerimize hakaret olduğu kadar, devlet-millet birliği, selâmeti ve huzuru açısından da göz ardı edilmeyecek kadar büyük bir tehdittir.