Siyâsî muhalefetten ahlâksız muhalefete

Hani şu bizim “eski dâvâ arkadaşlarının” (!) yaptığı bu ihanetleri, kıskançlıkları, hırslarını, kibirlerini, nankörlüklerini, câhilliklerini ve menfaatperestliklerini gördükçe siyasetten iyice soğudum. Bu davranış biçimi, bu muhalefet şekli ve bu savrulmalar normal değil! Siyâsî muhalefet dönemi zaten bitmişti, şimdi ahlâksız siyaset dönemi başladı.

İNSANOĞLU çok zâlim ve câhildir. Acelecidir. Menfaatine düşkündür. Pek nankördür. Çok hırslıdır. Sabırsızdır. Cimridir. Kıskanç ve hasetçidir. Zayıftır...

Kur'ân'da insanı insana böyle anlatır Rabbimiz. Anlatır ve bizi bize karşı uyarır. Uyarır ki, sonunda sâlihlerden ve sâlihalardan olalım... Olalım ki, Hakk'ı bilip hakikati gözetelim, mutlu ve huzurlu yaşayalım...

Bizi bize anlatır Rabbimiz, amma velâkin çoğu vakit bu hakikatleri ille de yaşayarak öğrenir insan… İnsanı insanlarla sınar ve insan, insanın aslında ne olduğunu insanla anlar.

Bu sınav bazen en sevdikleri, en yakınındakilerle olur. Ki en acısı budur muhakkak!

Bir dostun ihaneti, bir düşmanın kalleşliğinden daha fazla acıtır insanı. İşte o zaman anlar insan nankörlüğün, hırs ve kibrin, kıskançlık ve hasedin, menfaatperestliğin ne olduğunu.  

“Biz başka partiler gibi değiliz, biz siyâsî menfaat peşinde koşanlardan değiliz. Bizim derdimiz, Türkiye’yi hedeflerine ulaştırmaktır. Biz bunun için bu yüce çatının altındayız. İnandığımız doğrulardan lekesiz, temiz siyasetten geri durmayacağız. Umudunu AK Parti’ye bağlayan milyonlar merak etmesin, nefsimi ayaklar altına alırım, bir fâninin terk etmeyeceği düşünülen her mâkâmı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dâvâ arkadaşımın kalbini kırmam.”

Kendisine lideri tarafından Bakanlık ve Başbakanlık mâkâmı verilmiş bir insanın bu sözleri söyledikten sonra kalkıp hem partisine, hem liderine, hem de dâvâsına ihanet etmesi ne kadar ibret verici, değil mi? Emanet edilene hıyanet değil midir bu? Hırs ve kibir değil midir bu? Tam anlamı ile nankörlük değil midir bu?

Türkiye’yi perde arkasından yöneten o karanlık statükocu zihniyetin, hem de en güçlü döneminde, her türlü tehdide rağmen, gelinebilecek en büyük mâkâmı elinin tersi ile iterek seni Cumhurbaşkanı yaptırmış, sana “kardeşim” demiş, bu yüzden her türlü baskı ve sıkıntıyı âdeta tek başına göğüslemiş dâvâ arkadaşına ihanet ediyorsun…

Hattâ bu yetmezmiş gibi, karşısında yıllarca mücadele ettiğin o karanlık statükocu zihniyetin artıklarının yanında yer alman, tavanına ihanet ettiğin dâvânın tabanına da ihanet ederek karşısına geçmen, hangi siyâsî muhalefet anlayışı ya da hangi fikir ayrılığı ile izah edilebilir ki?

İnsanın geçmişini inkâr edercesine kendisini düşürdüğü bu durum, ne kadar ibret verici değil mi? Kıskançlık ve hattâ haset değil midir bu? Nankörlük değil midir?

Ülkemizdeki muhalefetin çapsızlığını, iftiralarını, yalan dolanını, ülkeye hiçbir fayda sağlamamaları yanında zarar vermelerini, perde arkasındaki kirli ittifaklarını görüyor ve siyasetin düştüğü bu duruma zaten üzülüyorduk. 

Ancak sizi bilmem ama ben, hani şu bizim “eski dâvâ arkadaşlarının” (!) yaptığı bu ihanetleri, kıskançlıkları, hırslarını, kibirlerini, nankörlüklerini, câhilliklerini ve menfaatperestliklerini gördükçe siyasetten iyice soğudum. Bu davranış biçimi, bu muhalefet şekli ve bu savrulmalar normal değil!

Siyâsî muhalefet dönemi zaten bitmişti, şimdi ahlâksız siyaset dönemi başladı.

Allah insaf ve izan versin…