E. Gladstone’nin
tarihî süreçte Türkler hakkındaki söylemlerini tasvip etmemekle birlikte, “Ahlak
bakımından yanlış olan bir şey, politika açısında da doğru olamaz” sözüyle
ahlak ve etik kavramının politika ile ilişkisine güzel bir atıfta bulunduğunu
kabul etmekteyiz.
Siyaset
ve etik arasındaki ilişkide ana etkeni, siyasetçinin erdemli olması ya da
olmaması belirlemektedir. Zira iktidarların, meşruiyetlerini sağlamak/devam
ettirmek amacıyla kendi toplumlarının rızalarını almak için yönetimsel anlamda
tatmin ve memnun edici bir şekilde politika yürütmeleri gerekmektedir. Bunun
için de söylem ve eylemlerin birbiriyle tutarlılık göstermesi, politikanın
etikliği açısından kaçınılmazdır. Bu bağlamda politika ve etik arasında
devletin menfi çıkarları da dâhil edilerek kurulması gereken bir ilişki söz
konusudur.
Öncelikle
sosyolojik bağlamda “etik” kavramını kısa ve öz olarak analiz etmek,
makalemizin anlaşılabilirliği açısından yerinde olacaktır. Etik kavramı, ahlak
kavramı ile çoğu zaman eşdeğerde kullanılan ve birbiri ile kesin çizgilerle
ayırmanın çok zor olduğu iki kavramdır. Sosyolojik olarak ahlak ve etik
kavramları iki farklı söylem ve faaliyet alanını ifade etmektedir. Bu bağlamda
ahlak, toplum içerisinde bireylerden beklenen, kaynağını din, kültür ve
tarihten alan davranış biçimidir. Etik ise bu davranış biçimlerini sorgulayan,
ahlâkî olarak kabul edilen değerlerin üzerinde düşünebilmeyi sağlayan bir
disiplindir. Başka bir deyişle ahlak ve etik, toplumsal yaşam biçimini
belirleyen ve etkileyen, birbirini bütünleyen iki kavramdır.
Dolayısıyla
toplumların bir düzen içerisinde yaşamalarının devamlılığını sağlayan bir araç
olarak kabul edebileceğimiz politikayı ahlak ve etik kavramlarından soyutlamak
mümkün değildir. Zira politika ile etik arasındaki bağın felsefî bağlamda
ilişkilendirilmesi oldukça eski olup Aristoteles’e değin dayanmaktadır. Siyaset
insanlar tarafından yürütülen bir eylem olduğundan, siyaseti yapanların da
erdemli ve iyi insanlar olmaları beklenmektedir. Çünkü siyaset bir anlamda da
toplumun daha iyiye ulaşması için yapılan bir eylemdir. Bu ideale ulaşmak için
de politikacılar tarafından iyinin ne olduğunun tam olarak tanımlanması,
toplumun “iyi” olarak beklentisinin ne olduğunun doğru analiz edilmesi ve
politik eylemlerinin bu çerçevede yürütülmesi gerekmektedir.
Aksi
takdirde, yani söylem ve eylem birbiriyle çelişki içerisinde olursa, siyaset
yapıcılar toplum tarafından güven ve itibar kaybına uğrayacaklardır. Bu nedenle
siyaseti erdemli kişilerin yapması, toplumların ulusal ve uluslararası düzeyde
gelişmesinin ve itibarının devamlılığını sağlayacaktır. O halde ahlaklı ve etik
bir siyaset, erdemliler tarafından yürütülen bir hareket/faaliyet olmalıdır.
Erdemli
bir devlet/iktidar, amaçları kötüden uzaklaşma olarak toplanmış bir
grubun/topluluğun ortak fikir ve hareketleriyle ortaya çıktığı için, bu
topluluğun ortak yaşam felsefesi de aynı olacaktır. Dolayısıyla kişisel
menfaatleri bir kenara bırakmış, ideal devlet ve toplum gayesi içerisinde olan,
erdemlilerden oluşmuş siyasî grubun/topluluğun talip olduğu yönetim anlayışı,
ulusal ve uluslararası düzeyde barış ve birlikteliği temin edici niteliktedir. Söz
konusu bu eğilimin bir gereği olarak erdemli bir devlet yöneticisinden, yalnız kendi
ülkesi ile sınırlı kalmayıp bölgesine, hatta tüm dünyaya karşı duyarlı ve adil
olması beklenmektedir.
İç
siyasal düzende huzur ve refahı sağlamaya çalışan yöneticiler, dış politikada
da aynı duyarlılıkla hareket ederek politika üretmektedirler. Türkiye son 13
yıllık dış politikasında da bu eğilimi benimsemiştir. Uluslararası ilişkilere hâkim
olan reel-politik yaklaşımlı dış politikadan ziyade, komşularla sıfır sorun
politikasının bir çıktısı olarak etik kaygılarla hareket edilen, ebedî barış
fikrinin benimsendiği sağduyulu ve erdemli bir tutum ile dış politika
yürütülmüştür. O yüzdendir ki, komşusunda ve bölgesinde yaşanan savaşa,
mağduriyetlere ve zulme karşı duyarsız kalamamıştır.
Dünyanın hemen hemen her coğrafyasında savaş, zulüm ve kaosun diz boyu yaşandığı günümüzde, esasında en çok da etik ve ahlaka dayalı, erdemli iktidarlara ihtiyaç duymaktayız. Bunun için her bir ferdin ana gayesi, adaletli, hakkaniyetli, vicdanlı, kudretli, akil ve erdemli nesiller yetiştirmek olmalıdır.