Siyah duman

Seçilecek cumhurbaşkanının yedi genel müdürü de idare edebilecek esneklikte ve kıvraklıkta olması gerekiyor. Ülkeyi, memleketi, devleti, ekonomiyi idare etmek önemli değil. Mühim olan, parti başkanlarını idare edebilmek. Yoksa? Yoksa kriz çıkar. Yeniden seçime gideriz.

YEDİLİ Masa’dan “beyaz dumanın” çıkmasını bekleyenler, maatteessüf her hafta kesif şekilde yükselen siyah dumanlara şahitlik ediyorlar.

Masamız, yokuş tırmanan yüklü bir kamyon, yakut bakımını Karabatgillerin yaptığı (doğrusu yapamadığı) İETT otobüsleri gibi egzozdan duman atıyor sürekli.

Enseler kararıyor hâliyle.

Masa alev alev. Ha devrildi, ha devrilecek!

Bu hafta fitili ateşleyen de küçük enişte oldu.

Spiker (Mehmet Akif Ersoy) soruyor zât-ı âlîlerine: “Seçilen cumhurbaşkanı dedi ki, ‘Ben kabul etmiyorum. Aldığınız oylar da düşüktü. Ben bu kararı veriyorum’. O zaman ne olacak?”

Soruyu açacak olursak: “Velev ki bir aday belirlediniz, aranızda mutabık kaldınız, o aday seçildi, sizler de altı parti başkanı (ve görünmeyen yedinci ile birlikte) Cumhurbaşkanı Yardımcıları oldunuz. Sonra Cumhurbaşkanı, ‘Herkes oyu kadar konuşsun canım. Ahmetçiğim, sen de’ derse, durum nice olur?”

Ahmetçiğim cevabı yapıştırıyor: “(Cumhurbaşkanı) Öyle dediği anda bir kriz çıkar, çok açık söyleyeyim ve o Cumhurbaşkanı Meclis desteğini kaybeder. Ülke yeniden seçime gitmek zorunda kalır.”

Bizler, Yedili Masa’nın memleketin dertlerine derman, krizlerine çözüm olmak için bir araya geldiğini (getirildiğini) sanıyorduk. Çünkü biraz safız.

Meğer adamlar (ve kadın) bize çözüm değil, kriz vaat ediyorlarmış.

Meğer yüzde ellinin üzerinde oy alarak Cumhurbaşkanı olacak zât, oy oranları ne olursa olsun Yedili Masa’nın genel müdürlerinin ellerini öpüp onlara biat edecekmiş.

Meğer, hani herhangi birinin sözünden çıkacak olursa, ülke krize girecek, Cumhurbaşkanı Meclis desteğini kaybedecek ve ülke yeniden seçime gidecekmiş.

Dolayısıyla seçilecek cumhurbaşkanının yedi genel müdürü de idare edebilecek esneklikte ve kıvraklıkta olması gerekiyor.

Ülkeyi, memleketi, devleti, ekonomiyi idare etmek önemli değil. Mühim olan, parti başkanlarını idare edebilmek.

Yoksa? Yoksa kriz çıkar. Yeniden seçime gideriz.

Masanın adayına şimdiden acımaya başladım doğrusu.

Meselâ sınır ötesi harekât tezkeresi konusunda kimi dinlemesi gerekecek cumhurbaşkanının? CHP ile HDP’yi mi, yoksa İP ile SP’yi mi?

Misâl, konu Mavi Vatan olduğunda kimlerin desteğini kaybedecek ve ülke olarak krize gireceğiz?

İstanbul Sözleşmesi, LGBT meselelerinde o kıvrak beli orta yerinden kırılmayacak mı?

Terörle mücadele konusunda yedili konsilden nasıl bir ortak karar çıkmasını bekleyebiliriz?

Savunma sanayi, yerli otomobil mevzubahis olduğunda masanın hangi ayağı sökülecek, masa hangi tarafa doğru devrilecek?

Sahi kuzum, bu yedi partinin “Erdoğan düşmanlığı” dışında birleşebilecekleri bir nokta görüyor musunuz?

Bir de FETÖ iltisakı yüzünden kamudan ihraç edilen KHK’lılar var elbette. Bu konu problem çıkmadan hâlledilir duruyor.

Ondan sonra ülke her hafta yeni krizlere gebe.

Aylardır sorduğumuz bu soruların cevabını nihayet Davidoğlu verdi. Bu yüzden masanın ortakları Ahmetçiğimin bu açıklamalarından ziyadesiyle rahatsız.

Meral apla kalp spazmı bile geçirip hastaneye kaldırıldı bu arada.

Hatta yedinci ortak, “Masadakiler hiç konuşmamış olsalar, masanın oyu yüzde altmışı bulmuştu” diye feveran eylemiş.

Ahmetçiğimin daha önce de “Nefsimi ayaklarımın altına alırım, bir fâninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dâvâ arkadaşımın kalbini kırmam. Bu dâvânın zarar görmesine asla izin vermem. Bir gün bu dâvâya ihanet edersem yüzüme tükürün!” demişliği var.

Böyle bir adamdan Yedili Masa ne bekliyordu acaba?

Bu parantezin içine, AK Parti’de iken sinsi sinsi CHP’nin adayı için çalışan ve bunu da matah bir şeymiş gibi itiraf eden Fırıldak Ali’yi de yazmak gerek.

Sayesinde hayâllerinde göremeyeceği makamlara geldikleri AK Parti’ye ve Erdoğan’a bunları yapanlar, Yedili Masa’ya neler yapmaz ki?

O değil de, -bir rivayete göre- binde üç oyuyla Ahmetçiğim bunları talep ediyorsa, HDP neler neler istemez!

Sonuçta isteyenin bir yüzü kara, vermeyecek cumhurbaşkanının da akıbeti.

Velhasıl, geçen hafta “Türklük” ifadesini Anayasa’dan çıkaracaklarını söyleyerek sözlüden kalan Fırıldak Ali idi, bu hafta da küçük enişte. Haftaya Allah Kerim!

“Otur Ahmet! Sıfır nokta üç!”

Kalınız sağlıcakla efendim.