CUMHURBAŞKANLIĞI Hükûmet Modeli
hakkında Türkiye’de halkın algısı acaba nasıl şekillenmeye devam ediyor?
Bir
araya gelen altı muhalefet partisinin “güçlendirilmiş parlamenter sistem”
isteğinin arkasında ne var?
Bu
iki soru benim aklımı oldukça kurcalıyor. Kendi kendime verdiğim samimî
cevaplarsa yeni soruları da peşi sıra uyandırıyor.
*
Birkaç
yıl önce yazdığım “Rejimin Sigortası” başlıklı yazıda eski Anayasa Mahkemesi
Başkanlarından Haşim Kılıç’ın yargı erkini rejimin sigortası olarak
nitelediğini belirterek kendisine bir eleştiri getirmiştim.
Kılıç’ın
Şehit Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından Yüksek Mahkeme’ye atanan bir isim
olduğunu biliyoruz.
Mahkeme
Başkanlığı döneminde Sayın Erdoğan’ı tenkit ettiği için Kılıç’ı “O da hainmiş”
ifadesiyle değerlendirenler de oldu. Peki, üç buçuk yıllık Cumhurbaşkanlığı
döneminde Şehit Özal’ın bulup bulabildiği tek isim bir hain miydi?
*
Cumhurbaşkanlığı
Hükûmet Modeli ile her türden gelişmeye karşı çok hızlı aksiyon alındığını, her
etkiye derhâl bir tepki gösterilebildiğini, sınır ötesi harekâtlardan doğal
afetlere, finansal operasyonlardan salgın stratejisine değin birçok alanda
gördük.
Modelin
işlediği süreçte bu algı, daha çok bir belediye yönetimi mesabesinde algılandı.
Ne
olacaktı ya, Hükûmet tabiî ki bir sürü icraat yapmalıydı. Hem de çok hızlı!
Ancak
parlamenter sistem döneminde yapılan icraatların nasıl kesintilerle
sürüklendiği, meselâ İHA, SİHA ve TİHA atılımının, denizaltıların, doğalgaz
keşiflerinin neden Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Modeli dönemine rast geldiğinin
altı çizilmedi.
E
bu durum vurgulanmazken, koca koca köprüler kurarken bir de belediye hizmeti
olması gereken millet bahçeleri inşâ edilince algı topyekûn karardı.
Bir
gecede Merkez Bankası başkanları değiştirildi, bir gecede bakanlar
değiştirildi, bir gecede bürokratlar değiştirildi, ama rejimin sigortasına dair
ne yapıldı?
Kusura
bakılmasın ama yargı erkine atanan bir iki ismi bulundukları alanlarda tek
başlarına bırakır ve vesayetçi zihniyetin ürünü olan hukuk sisteminin devamına
izin verirseniz, bir sürü Haşim Kılıç, üzümün üzüme bakıp bakıp karardığı gibi
kararır gider.
*
Neden
güçlendirilmiş parlamenter sistem istiyorlar?
Elbette
-maazallah- iktidara gelirlerse Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Modeli’nin bütün
artılarından yararlanacak, icraatın doğru yönlü etkilerini “çok hızlı”
hamlelerle durduracaklar. Bunun işaretlerini “Ödemeyeceğiz”, “Yatırım
yapmayın”, “Yıkacağız” diyerek verdiler.
Daha
sonra güçlendirilmiş parlamenter sistem için bütün algılar müsait.
Zira
dediğim gibi, ortada bir belediye yönetimi havası var. Milletvekillerinin
hiçbir işe yaramadığını düşündüren bir iktidar partisi var. Kusura bakılmasın,
bu böyle!
Ve
yine maazallah, milleti ikna edip model değişimi mümkün olursa, rejimin
sigortasını kendi hizmet eşiklerine uygun olanlarla doldurmaya devam edecekler.
Yıllar
sonra kanaat getirdim ki, Haşim Kılıç haklı!
O,
rejimin sigortasını işaret ederek ömrünün en önemli hizmetini yaptı.
Belki
de, “Beni burada tek başıma bıraktılar, bunlara benzedim” dedi. Hatta belki de,
“Buraya atadığınız kim varsa onlara benziyor” dedi.
Vesayet
askerde bildirdiler. Vesayet asla askerde olmadı. O bir aparattı. Vesayet,
bütün kablolarıyla sigortasına bağlı hâlde hâlâ yerinde. Ve Cumhurbaşkanlığı
Hükûmet Modeli’nin sistemini bu problemi çözmek için kullanmadıkça bir şey
değişmeyecek.