Sıradanlaşmak ya da Rahmece bir tavırla Eyyublaşıp İbrâhim olmak

Belkıs sıradan birine el uzatmamış, Hazreti Süleyman sıradan bir nağme yollamamıştı Sebe Melîkesine. Hazreti Harun sıradan birine yârenlik etmemişti. Hazreti Mûsâ’nın Tûr dağında aldığını ve duyduğunu sıradan insanlar duymamıştı. Hazreti Îsâ’nın çarmıhtaki hâli de sıradan değildi. Tıpkı çarmıhın ötesine göçü gibi…

TEFEKKÜRÜNÜZÜN derinliği kaybolup sığlaşmaya başladıysa, iç âleminizde keşfedecek İbrâhimî düşünceler silikleşmeye yüz tuttuysa, kıyamdayken bindiğiniz Burak masiyet kokan sokaklarda dolaşıyorsa, dilinizin iffeti transparan sözcükler tarafından iğfâl edilmeye başladıysa, muhayyileye çöken manzaralar yüreğinizdeki ilâhî demi itlâf edecek sahneler barındırıyorsa, gördüğünüz her zerrede zihniniz Cebrail’i temâşâ edemiyorsa, Besmeleleriniz Esmâdan habersizse, ibâdetiniz marifetten mahrum kalıyorsa, aynaya baktığınızda egonuz aynadakine takılıp ona mahkûm oluyorsa, meyletmek istediğiniz her şeye meylediyorsanız, şekvanız şükrünüzün önündeyse, acılar bir bir istiflenirken sabrınız vasatı aşıp evrestleşmiyorsa, çâresizlik dört bir yanı sardığında ümidiniz Yûnuslaşmıyorsa, “sıradanlaşıyorsunuz” demektir!

Hâlbuki Hazreti Yûsuf, sıradan olmamak için zindana talipti. Hazreti Yûsuf, sıradan olmamak için meyletmek istemedi meyletmek istediğine.

Ne mal, ne menâl, ne de evlâd-u iyâl, Hazreti Eyyub’u sıradanlaştırabildi. Zaten musibet karşısında gösterdiği sabrı da sıradan değildi.

Belkıs sıradan birine el uzatmamış, Hazreti Süleyman sıradan bir nağme yollamamıştı Sebe Melîkesine.

Hazreti Harun sıradan birine yârenlik etmemişti. Hazreti Mûsâ’nın Tûr dağında aldığını ve duyduğunu sıradan insanlar duymamıştı.

Hazreti Îsâ’nın çarmıhtaki hâli de sıradan değildi. Tıpkı çarmıhın ötesine göçü gibi…

Hazreti İbrâhim, sıradan olmadığından ateş çemberi İrem’den bir bahçe, Firdevs’ten bir köşe, Meva’dan bir manzaraydı onun için.

Hazreti İsmail’in teslimiyeti, sıradan bir teslimiyet değildi. Onun teslimiyeti bağlılıktı “Kaf” ve “Nun” emrinin yani “Kün” emrinin Sahibine. O yüzden sıradan değildi; tıpkı Hazreti Âdem’in pişmanlığı, Hazreti Nûh’un yenilmişliği gibi...

Hazreti Nûh, Rabbinden aman dilenirken sıradan bir haykırış içinde değildi. O, sıradanlaşan insanların sıradanlığını Rabbine havâle ediyordu.

Hazreti Asiye’nin Ramses’e haykırışı da sıradan değildi. O, yüreğinde dem tutan hakikatin Zülfikâr’ını indiriyordu Ramses’in suratına.

Hazreti Meryem’in kulakları yırtarcasına büründüğü sessiz çığlıklar, Hazreti Ayşe’ninki gibi sıradan değildi. Onların sessiz çığlıklarını Cebrail sedâya dönüştürüyordu. Zaten sıradan insanlar duymamış, görmemişti onlardaki hâli.

Hazreti Rahme’nin sadâkati de sıradan değildi; tıpkı Hazreti Hatîce’ninki gibi… Onlar çağın cazibedarlarına inat, refîka nasıl olunur, onu gösteriyorlardı!

Masiyete bürünme, kerahete düşme, münkire bulaşma, marufa aykırı davranma, Rahmân’ın çizdiği ölçülerin dışına çıkma ihtimâli kendini iyice hissettirdiği anda, zaman ve mekân algılarının insanı sağa sola savurduğu bir zamanda, İbrâhimî bir tefekkür ve tevekkül, İsmailî bir teslimiyet, Eyyubca bir sabır, sıkıntılar içinde Rahmece bir tavır içerisinde, sıradan olmayan hecelerle kurulmuş cümlelere yüklem, sıradan olmayan tümcelerin nesnelerine anlam yükleyen bir özne olarak hâlinizi, ahvalinizi şekillendirmemiz ümidiyle…

Şimdiden Mevlit Geceniz mübârek olsun!