Sınır savaşında son raunt: İdlib

“İdlib’de ne işimiz var?” diye bağıranlar bunları ne çabuk unuttu? Kilis’te, Ceylanpınar’da, Akçakale’de, Harran’da patlayan bombalar, roketatarlar, taciz atışları yanlışlıkla mı olmuştu? Ölen vatandaşlarımız, evleri yıkılanlar tiyatro oynamıyorlardı. Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi, biz İdlib’de bu ateşi durdurmaya çalışmasaydık, Şanlıurfa’da, Gaziantep’te, Kilis’te savaşmak zorunda kalacaktık. Allah muhafaza!

REGAİB Kandili gecesi…

Eller açılmış Yaratan’a, diller niyazda, gönüllerde bir sızı…

Derken, günü uğurladığımız anda içimizdeki sıkıntının, sızının haberi geliyor. İdlib’de bir şeyler oluyor. Askerimize saldırı olmuş…

Telefonlarımız çalıyor, “Neler oluyor?” bâbında sorulara muhatap oluyoruz. Biz de bilmiyoruz neler olduğunu. Sanki bilsek, elimizden ne gelecek?

Kalkıyoruz…

Tek ilticagâhımız olan secde-i Rahmân’a yüz sürmek, duâ etmek ve Kur’ân’a sarılmaktan başka elimizden ne gelir? Biz de öyle yaptık. Sabah olmadı bir türlü. Ertesi gün şehit haberleri ciğerimizi dağladı. Tek tesellimiz, ânında verilen karşılık oldu.

***

Rusya açık bir üs hâline getirdiği Suriye’ye kalıcı olarak yerleşmek ve orada petrol bulmak derdinde. İran yine mezhep taassubu ile burayı Rusya ile beraber yine bir ideolojik üs olarak elde tutma peşinde. Kaldı ki, Ordumuzun karşı harekâtında bazı üst düzey subayların da olduğu birçok İranlı terörist de öldürülenler arasındaydı.

Esed ise, dün bazı Rus gazetelerinde yapılan yorumlara göre Türkiye ve Rusya’yı karşı karşıya getirmek için provokasyon işi üzerinde...

Son iki gün içinde Rejim güçlerinin âdeta beli kırıldı. Gazete haberlerine göre Esed canisinin 9 yılda yaşadığı en büyük darbe idi bu darbe.

Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar Paşa’nın 2 Mart günü verdiği bilgiler şöyle:

“Şehitlerimizin kanlarını yerde bırakmamak için başlattığımız Bahar Kalkanı Harekâtı kapsamında bugüne kadar (2 Mart günü öğle saatleri itibariyle), Rejime ait 2 savaş uçağı, 2 insansız hava aracı (İHA), 8 helikopter, 135 tank, 5 hava savunma sistemi, 86 top/obüs/çok namlulu roketatar, 8 (ÇNRA), 16 tanksavar/havan, 77 zırhlı araç, 9 mühimmat deposu, 2 bin 557 Rejim unsuru ve askeri etkisiz hâle getirilmiştir.”

Bunlara ilâve olarak Rejim ve İranlı milislere ait yüzlerce hedef, karargâh ve kimyasal silah tesis, de imha edilenler arasında.

Rus hava savunma sistemleri ile çok sayıda uçak ve helikopterin bulunduğu Halep’teki Kuveyris Hava Üssü’ne SİHA’larla ağır hasar verildi. Halep’e bağlı Mamel Difa’da bulunan kimyasal harp tesisi, 7 adet deposuyla yerle bir edildi. Han Tuman’da Rejim generallerinin yanı sıra İranlı milislerin karargâhı hedef alındı.

Bu karşı koymada son birkaç yıldır geliştirdiğimiz İHA, SİHA, KORAL gibi silahlarımız büyük iş çıkardı. Daha dün bunları almak için ABD kapılarında bekliyorduk.

Anadolu’da bir söz vardır: “Muhannet, adamı elekli saçlı eder.” 

İşte biz de kendi söküğümüzü kendimiz dikiyoruz! Bunu yapmanın bize açtığı imkânlarını hep beraber yaşadık, gördük.

Oysa daha dün denecek bir geçmişte ASELSAN’da mühendislerimiz işbirlikçi hainler tarafından katlediliyordu. Yıllarca Ordumuz siyaset ve darbecilik ile meşgul edilmiş, savunma sanayiine bütçeden ayrılan paralar Amerika’nın ve NATO’nun döküntülerine beyhude harcanmıştı.

Hedef daha ileri düzeyde teknolojik silahlar ve imkânlar üretmek. Mutlaka kendi savunma sistemimizi kurmalıyız. Bu sistem hem ikiyüzlü Ruslara, hem de sözde müttefik NATO güçlerinin muhtemel saldırılarına karşı farklı yazılımlar içermeli. Hattâ adı “Kalkan” bile olabilir...

***

Yine kendi uçağımızı kendimiz yapmalıyız ve bu uçakların yazılımları da yerli ve millî olmalı. Manevra kabiliyeti, radarlara yakalanmama, daha uzak mesafelere uçma, hem de en yüksek irtifalarda uçma gibi akla gelebilecek her türlü teknik donanıma sahip olmalı. Hattâ insansız uçaklar, denizaltılar -ki Cumhurbaşkanımız müjdesini verdi- ve diğerleri… Buna mecburuz!

Artık bizi bu coğrafyada farklı günler deniyor. “Yurtta sus, cihanda sus” devri çoktan geçti!

Eğer huzur ve barış istiyorsak, güçlü olmak ve bu gücümüzü yeri geldiğinde göstermek zorundayız. Yüreğine korku salamadığınız komşularınız, bir de bakıyorsunuz ki sizi alt etmenin hülyasına dalıveriyor. Elini sıktığınız dostlarınıza gücünüzü hissettirdiğinizde, dostlukların daha kalıcı ve uzun olduğu ise bir gerçek. Çünkü devletlerarasında dostluklardan ziyâde menfaatler geçerlidir ve bizler bunu göz ardı edemeyiz.

***

Evet, İdlib meselesi yüreğimizi kanattı. Ama bu topraklar böyle vatan oldu. Kimse bize buraları kara kaşımıza, kara gözümüze bakıp vermedi. Her karışını ecdâdımız kanlarıyla sulayarak aldı ve bize emanet etti.

Sınırlarımızda cereyan eden bu savaşta İdlib belki üçüncü, beşinci raunttu. Ama unutmayın, bu savaşın ilk raundunu biz, kendi topraklarımızda yaşadık!

Nerede mi? Mardin, Silopi, Dargeçit ve Nusaybin’de, Diyarbakır Sur’da, Şırnak Cizre’de yaşamadık mı?

Burada düzenlenen Hendek Operasyonları ve şehir içi çatışmalar aslında birer işgal provası değil miydi? Arkasından Afrin Harekâtı, belki bunun ikinci raunduydu.

“İdlib’de ne işimiz var?” diye bağıranlar bunları ne çabuk unuttu? Kilis’te, Ceylanpınar’da, Akçakale’de, Harran’da patlayan bombalar, roketatarlar, taciz atışları yanlışlıkla mı olmuştu? Ölen vatandaşlarımız, evleri yıkılanlar tiyatro oynamıyorlardı. Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi, biz İdlib’de bu ateşi durdurmaya çalışmasaydık, Şanlıurfa’da, Gaziantep’te, Kilis’te savaşmak zorunda kalacaktık. Allah muhafaza!

***

Son göçmen hamlesi ile Avrupa’nın etekleri tutuşurken, tüm dünyanın, artık hayâl bile edemedikleri Türkiye’nin neler yapabileceğini hususu aklına geldikçe daha çok uykusu kaçacak. Yeter ki bizler, birliğimizi muhafaza edelim, bekâ meselelerini kısır iç siyâsî çekişmelere meze etmeyelim!

Bir programda bir emekli paşamızın, “Dünya, 83 milyon deli ile savaşmayı göze alamaz” sözü çok hoşuma gitmişti. Mesele vatan ise gerisini teferruat gören; vatan, bayrak ve ezan delisi milletimiz, günlerdir ellerinde bayraklar, dillerinde tekbirler, kâh şehitliklerde, kâh askerî birliklerin önünde Mehmetçiğe destek yürüyüşü yapıyor.

Sadece yurt içinde mi? Yurtdışındaki soydaşlarımızın yanı sıra Lübnan’da ve Suriye’nin diğer kentlerinde de binlerce insan, askerimize destek mitingleri düzenliyor.

Bu birliğimizi üç beş sosyal medya maymunu bozamayacaktır. Evlerinde terörist besleyen hain seviciler, terör taşeronları ve Baasçılar her ne kadar bu birliği bozmaya çalışsa da, milletimizin sağduyusu sadece bunları değil, yedi düveli de korkutmaya devam edecektir.