
MODERN sanatlar içerisinde sinema, diğer sanatlardan daha fazla topluma etki ediyor. Çünkü sinemanın etkisi sadece sanatsal olarak ortaya çıkmıyor.
Sinema, bir sanat olmasının yanında, aynı zamanda bir kitle iletişim aracı olarak da görülüyor. Bu nedenle etkisi diğer sanatlara göre daha yaygın ve daha derin. Bu bağlamda çocukların en fazla etkilendiği alanlardan biri de hiç şüphesiz sinema filmleridir.
Dil öğrenme ve dil gelişim çağında olan çocuklar, filmlerden olumsuz etkilenebiliyorlar. Öyle ki, uzmanlar aile içerisinde konuşmanın dil gelişiminde daha etkili olduğu hususunda büyük oranda hemfikirler. Aile içerisinde çocukla yapılan konuşmalar, çocuğa pratik yapma imkânı veriyor. Ama çocuğun filmdeki öznelerle birebir konuşma imkânı yok. Bu da çocukları edilgen kılıyor ve çocukların kelime dağarcıklarının daralması sonucunu doğuruyor.
Çocuklar aile bireyleriyle konuşurken aktif bir role bürünebildiklerinden, söyleneni anlama, anlamlandırma, kendi anlam dünyasını oluşturma becerisi elde ederken, bunlar doğrultusunda kendi iletilerini oluşturabilme becerileri de gelişiyor. Ayrıca pratik yapma imkânı çocukların telaffuz becerilerini de artırıyor.
Ailelerden bazıları, çocuklar uslu dursunlar diye onları televizyon başına dikiyor. Çocuklar izlesin diye ya çizgi film açıyorlar ya da çocuk filmlerini ekrana yansıtıyorlar. Çocuk filmleri de, çizgi filmler de genellikle kaba mizahın bol olduğu, korku ve şiddet ögelerinin gelişigüzel işlendiği, fantastik ögelerin bolca filme serpiştirildiği kurgu elemanlarından oluşuyor.
Bu içerikler çocukları şiddete yöneltebiliyor. Ya da korku ögelerinin olduğu sahnelerde çocukların psikolojileri negatif etkilenebiliyor. Hatta bazı durumlarda kalıcı psikolojik etkiler bile ortaya çıkabiliyor. Bunlar sonucunda çocuklar saldırgan olabiliyorlar. Gerçek ile kurmaca arasındaki farkı bilemeyen çocukların mantık ve akıl yürütme yetenekleri olumsuz etkilenebiliyor.
İnsanlar kelime ve kavramlar aracılığıyla düşünüyorlar. Kelime ve kavramlar olmadan insanın muhakeme ve akıl yürütme gibi düşünce becerileri gelişmez. İnsan ne kadar çok kavrama hâkim olursa o kadar derinlikli düşünme şansı bulabilir.
Çocukların anlam dünyası daha ilk çocukluk dönemlerinden itibaren şekillenmeye başlar. Filmlerde kullanılan argo ve müstehcen dil, çocukların dil gelişimlerini negatif etkileyebiliyor. Bunun yanında argo ve müstehcen kelime ve kavramlar çocukların düşünce dünyasını da negatif etkiliyor. Argo dil, çocukların anlam dünyasının argolaşmasına sebebiyet verebiliyor.
Elbette sinema filmlerinin olumlu etkileri de var. Doğru bir kurmacayla oluşturulmuş içeriğe sahip filmler, örneğin animasyon filmleri, çocukların gelişimine pozitif katkılar sunabilir. Doğru bir kurmacayla oluşturulan animasyon filmleri, çocukların hayâl dünyasını zenginleştirebilir. Bu tür filmler, çocuklardaki görsel ve işitsel duyuların gelişmesine katkı sunar.
Doğru kurmacayla oluşturulan çocuk filmleri, çocukların problem çözme becerilerini geliştirebilir. Doğru ve çocuklara uygun zengin bir dilin kullanıldığı filmler, çocukların kelime dağarcıklarını artırmalarına ve bilişsel yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olur.
Bilişsel yeteneklerin gelişmesi çocukların analitik düşünme becerilerini de geliştirir. Ayrıca doğru kurmacayla oluşturulmuş filmler çocukların farklı yeteneklerini bir arada kullanmaları hususunda çocuklara ilham verebilir.
Etkiler ve öğretici ögeler bağlamında sinema ve gençlik
Sinema, özellikle genç kuşağın en çok takip ettiği sanatlar arasında yer alıyor. Sinema filmleri gençlerin, özellikle de üniversite öğrencilerinin okul dışında en çok vakit ayırdıkları aktivitelerden biri olarak öne çıkıyor.
Gençler gerek sinema salonlarında, gerek kablolu yayınlar, gerekse televizyon ve diğer izleme araçlarıyla sinema filmleri ile sıklıkla haşır neşir oluyorlar.
Sinema filmleri farklı kültürleri derinlemesine yansıtan en önemli sanat dalları arasında yer alıyor. Gençler de eğlence amacıyla bile olsa sinema filmlerini seyrederken farklı kültürlere ve farklı kültürlerin farklı belirlenimlerine şahitlik ediyorlar. Dolayısıyla hem farklı kültürleri ve belirlenimlerini öğreniyor, hem de farklı kültürlere ve belirlenimlerine karşı empati geliştirebiliyorlar.
Sinema filmlerinde duygusal etki en az sinematografi kadar önemlidir. Daha doğrusu yapımcılar, izleyiciyi etkileme ve izleyici üzerinde iz bırakmak için derin anlatıların yanında duygusal etkiyi üst düzeyde tutmak için insanların duygularını harekete geçirecek müzikleri sıkça filmlerde kullanırlar. Bu hem izleyicide duygusal etkiyi artırıyor, hem de izleyiciyi filmin içine çekerek karakterlerle bütünleşmeyi ve karakterlerin hissettiği duyguları hissetmeyi sağlıyor. Bu da duygusal öğrenmeyi gerçekleştiriyor.
Sinema filmleri görsel açıdan büyüleyici sahnelere sıklıkla yer verirler. Bu sahneler öğrenciler, özellikle de gençlerin ilham duygularını geliştirir. Bu tür sahneler, özellikle de sinema sanatıyla ilgilenen gençlerin hikâye anlatımı, karakter analizi, senaryo yazımı ya da diğer sinema becerilerinin gelişmesine katkı sunuyor.
Sinema filmi, metaforik ve soyut anlatıların bolca yer aldığı bir türdür. Tüm sanat dallarında olduğu gibi sinemada da sanatsal etki önemli oranda soyut anlatı oluşturabilmekle gerçekleşiyor. Dolayısıyla sinema filmlerini seyreden gençlerin metaforik ve soyut anlatı becerileri de gelişir. Bu tür beceriler olaylara, olgulara ve fikirlere karşı eleştirel bakabilmeyi beraberinde getirir. Yani gençlerin eleştirel düşünme becerileri de bu sayede artar.
Şimdiye kadar sözünü ettiğim etkiler, sinemanın gençler arasındaki olumlu etkileri arasında yer alıyor. Bir de sinema filmlerinin gençler üzerinde olumsuz etkileri var.
Sinema filmlerinde cinsellik ve şiddet ögesi özellikle tecimsel filmlerde bol miktarda kullanılıyor. Toplumsal ahlâk kurallarına ve aile değerlerine aykırı bu müstehcen sahneler, gençlerin toplumsal ve ailevî değerlerini zedeleyebiliyor. Şiddet içeren sahneler ise gençleri şiddete yöneltebiliyor. Hatta şiddet ögesine sıkça maruz kalan gençler, şiddeti bir müddet sonra meşru görebiliyorlar.