Sınav odaklı eğitimin varış noktası “yüksek kaygılı gençlik” mi?

Türkiye’de öğrencilerde, sınava iyi hazırlansa bile “Acaba sınavda başarılı olabilecek miyim?” kaygısı taşıyanların oranı yaklaşık yüzde 59 olarak çıkmış. Ve yine bir diğer araştırma sonucuna göre, üniversite sınavına hazırlanan bir öğrencideki kaygı seviyesinin ameliyata girecek hastadan daha fazla olduğu görülmüş…

GEÇTİĞİMİZ hafta sonu, 2020 sınav maratonu için start verilmiş oldu. Yaklaşık 450 bin adayın yarıştığı ilk sınav, Millî Savunma Üniversitesi Giriş Sınavı idi.

Yaşadığımız salgın sürecinde sınavlar son günlerin konuşulan konuları arasında liste başı. İlk sınav için “Çok şükür bitti” dememizle birlikte, gerek velileri ve gerekse öğrencileri tedirgin edense, tedbirlerin yetersiz kaldığı ve uyulmadığına dair haberler… Umuyorum ki bunlar abartıdan ibarettir. Zira daha bu sınavın yaklaşık dört beş katı daha fazla öğrencinin gireceği, 27-28 Haziran’da birçok aileyi bekleyen bir YKS var. Onun öncesinde de ortaöğretim son sınıf öğrencilerinin hemen bu hafta sonu gireceği LGS…

Her yıl milyonlarca adayı ilgilendiren bu sınavlar için zaten hep kaygılıydık. Şimdi bu kaygı, Koronavirüs salgını ile birlikte katlanarak büyüdü!

“Bu sınavlar birer bilgi ölçme sınavı mı, yoksa farklı yetenekleri de ölçüyor mu?” gibi soruları aklımızın bir köşesinde bir süreliğine beklemeye aldık. Bunun yerine, “Sınavda sosyal mesafe nasıl uygulanacak, her sınıfta kaç kişi olacak, maske takılacak mı?” gibi sorulara cevap aramaya koyulduk. Hattâ daha da ötesine geçerek, “Sınav iptal edilebilir mi?” beklentisine girdik. Fakat görünen o ki, alınan kararlar sonucunda bu sınavlar belirlenen tarihte uygulanacaklar.

“Maske takılsın” diyenlerin de, “Takılmasın” diyenlerin de kendilerine göre haklı gerekçeleri mutlaka vardır. Millî Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk, 20 Haziran’da yapılacak LGS için Twitter hesabından şöyle bir açıklama yaptı: “Her öğrenci için okullara maske gönderildi. Bu konuda çok dikkatli ve kararlıyız. Maskedeki esnekliğimiz, Bilim Kurulu’nun önerdiği şekilde, ‘sınav esnasında sosyal mesafenin korunması ve sınav bitiminde tekrar takılması şartıyla çıkarılabileceği’ yönündedir.”

“Bu açıklama YKS sınavı için geçerli mi?” sorusunun cevabını henüz ben de bilmiyorum. Bu açıklamadan, sınavda sıraların sosyal mesafeye göre düzenlenmiş olmasına garanti gözüyle bakıyor ve maske kullanımının da giriş çıkışlarda zorunlu olduğunu anlıyorum. Bunların yanında, Millî Savunma Üniversitesi sınavında ihmâl edildiği söylenen bir konu var ki oldukça önemli: Sınav salonlarına girerken gösterilen mesafe hassasiyetinin ve özenin sınav çıkışında gösterilmemesi…

Güvenlik açısından bu tür sınavların aynı anda başlayıp aynı anda bitmesi gerekliliği muhakkak. Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanımızın son açıklamaları doğrultusunda sınav yetkililerinden beklentimizse daha çok önlem!

Şu âna kadar salgınla oldukça görkemli bir mücadele verdik. Henüz bitmeyen bu görkemli mücadeleye gölge düşmemesi adına, bundan sonra ona daha sıkı sahip çıkmamız gerekir. Hele milyonlarca adayın gelecek kaygısıyla ter dökeceği sınav dönemlerinde…

Sınavlarla dolu gençlik

Yazmış olduğum sınava dair salgın kaygısının yanında bir de esas sınavın oluşturduğu kaygı var ki, evlere şenlik! Bu kaygının en büyük taşıyıcıları her ne kadar aileler gibi görünse de esas kaygı gençlerin yüreğinde.

Çok küçük yaşlarda sormaya başladığımız “Büyüyünce ne olacaksın?” sorusuna cevap veren çocuk, belki de bir süre sonra, “Keşke ne olacağımı söylemeseydim” diye kendine kızıyordur içten içe. Çünkü verdiği cevapla omuzlarına aldığı yükün sonradan farkına varmıştır: “Ne olacağımızı söyledik, hadi bakalım başlasın o zaman sınav maratonu!”

İnsanın belli dönemlerde yaşadığı duygu ve deneyim olarak kaygının sınav dönemlerinde özellikle gençlere etkisi oldukça büyük. “Sınav kaygısı”, öğrenilen bilgilerin sınav sırasında etkili biçimde kullanılamaması kaygısıdır ve genellikle sınav başarısını düşürdüğü görülmektedir.

Sınav kaygısı ancak kontrol edilebilir düzeyde olduğu vakit itici güç olabilir. PISA’nın bir araştırma sonucuna göre, Türkiye’de öğrencilerde, sınava iyi hazırlansa bile “Acaba sınavda başarılı olabilecek miyim?” kaygısı taşıyanların oranı yaklaşık yüzde 59 olarak çıkmış. Ve yine bir diğer araştırma sonucuna göre, üniversite sınavına hazırlanan bir öğrencideki kaygı seviyesinin ameliyata girecek hastadan daha fazla olduğu görülmüş.

Gençlerimiz sınavdaki başarı sıralamasına göre gelecekteki hayatları hakkında karar almak durumunda kaldıkları için, istediği ya da sevdiği mesleği yapan birey azınlıkta kalmakta. Öğretim kademelerinde girişlerin sınav sonucuna göre belirlenmesi, meslek seçimlerini etkilemektedir. Bu nedenle öğrenci, sınavları birer tehdit olarak algılayarak kaygı yaşar.

Sınava girecek öğrencilerdeki kaygı durumunun bir diğer nedeni, “Ya kazanamazsam?” cümlesinin içindeki utanma duygusu. Aile ve çevrenin nasıl bakacağı ve hangi cümlelerle yargılanacakları düşüncesiyle oluşan kaygı bazen öyle bir noktaya gelir ki artık öğrencinin fiziksel sağlığı etkilenmeye başlar. Okul da, sınav da elbette önemli, ama öğrenci çok daha önemli!

Sınav odaklı eğitim ve henüz küçük yaşlarda başlayan sınavlar nedeniyle dış dünya ile teması kesilip yarış atı formatında sınavlara hazırlanan çocuklara “Kaygılanma!” demek ne kadar doğru bir yaklaşım olabilir?

Okul hâricinde ekstra alınan derslerle yorgun zihinlere bilgisayar muamelesi yapmakla veya çocukların çevresine set çekerek daha çok test çözmelerine imkân sağlamakla gurur duyuyoruz! Peki, gururlanmakta haklı mıyız?

Yorumu sizlere bırakıyorum…

Mutluluğun sınavı

Geçenlerde konuştuğum gençlerden biri, “Keşke bize matematik, fizik, kimya, coğrafya, tarih ve diğer tüm dersler öğretilmeye başlamadan önce bu derslerin günlük yaşantımızda nerelerde ihtiyacımız olduğunu anlatılsa” dedi. Hem böylece öğrencilere “Bu derse ne gerek var?” sorusunun cevabı en başta verilmiş olur.

Sınav odaklı ve ezberci modelle yükleme yapılan beyinlerin sınav bitiminde bilgileri unutmaları olasıdır.

Okuduğunu anlama, zamanı verimli kullanma, muhakeme edebilme gücünün ölçülmeye çalışıldığı her sınav, bilgiyi ölçmekten daha fazlası. LGS, YKS, KPSS ve benzeri sınavlar temelde birer sıralama sınavı. Bu sınavları kazanmak, sıralamada üst sıralarda olmak, gelecekte başarılı ve “mutlu” olmak için gerekli ve yeterli midir?

Burada da yorum siz değerli okuyuculara ait…

“Her bakımdan sağlıklı ve güçlü toplum” konusunu açıyoruz ya, o zaman mücadelemiz, çocuklarımızın geleceği ve mutluluğu için olmalı, sınav için değil!

Sınav maratonunda ter dökecek öğrencilere şimdiden başarılar!

Allah yardımcınız olsun!